GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
25 Kasım 2010 Perşembe

Dikkat! Halife-Sultan sağda!

Türkiye Cumhuriyeti aslen bir ’‘asker’’ devletidir. Kurucusu Mustafa Kemal Paşa’…
Milli Şef İsmet Paşa ve diğerleri’…’¶
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından kurulan ve uzun süre de ’‘asker kadro’’ tarafından yönetilen Türkiye’’de asker yani TSK, ülke yönetimindeki iddiasını hep korumuştur.
Yönetmek yani siyaset yapmak Türk askerinin genetiğinde vardır aslına bakarsanız. İster Osmanlı’’da ’‘kazan kaldırıp’’ sadrazam/sultan değiştiren Yeniçerilere bakın, isterseniz sadece son 50 yılda yapılan 3 darbeyi/müdahaleyi sayın.
Sonuç değişmez.
Türk Askeri iyi savaştığı kadar iyi siyaset yapar. Dahası yaptığını zanneder. Ülke yönetimindeki iddiası ’‘benim diyen’’ bir siyasetçiden az değildir. Ne zamana kadar?
Bence düne kadar’…
Yani iki sivilin, yasal yetkilerini ’‘ilk kez’’ kullanma yürekliliği göstererek, üç generali açığa aldığı ana kadar. Birkaç albayın bile darbe yapıp, muhtıra verdiği, internetten verilen e-muhtıraların bile gündem değiştirdiği güzel ülkemde bu şok gelişme, bir bakıma ’‘Demokratik rejim’’ açısından dönüm noktasıydı. Postal korkusu, süngü gölgesinde yürütülen siyaset bir nevi bağımsızlığını ilan etmiştir dün.
Olaya bu pencereden bakan halk yani seçmen düzeyinde AKP’’nin oyu en az 5 puan daha artmıştır dün.
Vaay be ’‘One minute’’ dedi diye havalimanı koşan halk, ’‘vaay be generalleri bile açığa aldı’’ diyecektir. Diyeceksiniz ki, bu bir sivil darbedir, yanlıştır.
Doğrudur ya da yanlıştır. Ama sonuçları açısından sivil bir darbe değil, devrimdir.
1980 darbesinden sonra TSK’’yı başbakan sıfatıyla ’‘kısa şortla’’ denetleyen Özal’’ın ’‘sivil muhtırası’’, üç generalin, iki bakan tarafından ’‘açığa alınmasıyla’’ sivil darbeye/devrime dönüşmüştür.
Generaller kendilerine isnat edilen suçu işledi mi, işlemedi mi? Kim haklı, kim doğru?
Bu soruların yanıtları ne olursa olsun, meseleye asker-sivil arasındaki yüzyıllık ’‘iktidar kavgası’’ olarak bakan benim cephemden bu bir sivil darbe/devrimdir. Ve de Başbakan Erdoğan’’ın Türkiye Cumhuriyeti’’ni ’‘topuyla-tüfeğiyle’’ teslim aldığının resmidir.
Göreve geldiği andan itibaren ’‘irtica’’ suçundan ordudan atılan subaylara ilişkin kararlara ’‘şerh’’ koyarak başlayan Erdoğan, onlarca emekli, muvazzaf subayı ’‘darbe planlarıyla’’ Silivri’’ye tıktıktan sonra, gelinen noktada ’‘açığa alma’’ yetkisini de kullanarak sürece son noktayı koymuştur.
29 Ekim’’de Cumhurbaşkanı Gül’’ün ’‘resepsiyon’’ davetine katılmayan, alternatif resepsiyon tertip eden asker için, ’‘emre itaatsizlik’’ tabiri kullanan AKP kurmaylarından sonra CHP’’den gelen, ’‘görevden al o zaman’’ çağrısına bakın nasıl yanıt veriyor Başbakan Erdoğan;
’“Kim görevden alınacaksa nasıl alınacaksa onu da yeri geldiği zaman yaparız, bundan da kimseye hesap vermeyiz. Yeter ki böyle bir yasal süreç söz konusu olsun.''
Yani, ’‘Perşembenin gelişi Çarşamba’’dan bellidir’’ diyenler bir kez daha haklı çıkmıştır.
Askerin siyaset yapmasını özellikle de sivil demokrasiye müdahalesini çoğunuz gibi ben de doğru bulmuyorum. Sadece 1980 darbesinin sonuçları karşı çıkmaya yeter.
’‘Asker kışlasında, siyasetçi mecliste gerek’’ diyenlerdenim.
Askerin ’‘gölge iktidar, gölge kabine’’ gibi algılamak, ya da üniformanın, postalın üstüne ’‘ana muhalefet’’ gömleği giydirmek, bence Türkiye’’ye en büyük zararı vermiştir yıllarca.
İşte Erbakan hükümetinin (REFAH-YOL) Silvan’’da yürütülen birkaç tankla görevden düşürülmesi’…
Demirel’’in defalarca ’‘şapkasını alıp’’ uzaklaştırılması’…
1980’’de binlerce gencin işkenceden geçirilmesi, onlarcasının asılması, düşünmenin yıllarca yasaklanması ve ideolojinin yerini teolojinin alması’…
Adnan Menderes ve arkadaşlarının asılması’…
*
Her birinde askeri müdahalelerin yanlışlığı yok muydu?
*
Bizim tüm bunları ve fazlasını tartıştığımız saatlerde Başbakan Erdoğan Lübnan’’da ’‘sultan’’ pankartlarıyla karşılanıyordu. Meşhur ’‘One Minute’’ çıkışıyla efsaneleştiği Ortadoğu’’da, ’‘Son Osmanlı, Son Padişah’’ olmanın havasını atıyor, kimilerine göre haklı gururunu yaşıyordu.
Araplar haksız değildi.
Erdoğan’’a ’‘Sultan’’ sıfatını da onlar değil, biz uygun görmüştük.
Davos sonrası İstanbul’’daki bir törende; ’“Son Osmanlı Padişahı, 1. Recep Tayyip Erdoğan’” yazılı pankartı biz taa 2 iki yıl önce havaya kaldırmıştık.
Neler demedik ki, kimlere benzetmedik ki Erdoğan’’ı?
Son Osmanlı, Son Padişah hatta 2. Atatürk bile diyenler oldu.
Türkiye’’de asker dahil, devletin tüm kurumlarını ’‘ele geçiren’’ ya da zaptı rapt altına alan Erdoğan, kuşkusuz ki artık son Türkiye’’nin sultanıydı.
Seçimle iş başına gelmiş, sokağın dilini kullanarak, kimilerine göre ’‘kömür/makarna dağıtarak’’ büyümüş, büyüdükçe rakiplerini teker teker alt etmiş, muhalefet cephesinde taş üstünde taş baş üstünde baş bırakmamış bir siyaset adamı.
Yürekli, gözükara olduğu kadar, akıllı da.  
Takiyye de yapıyor, mağdur da oluyor, mağrur da. Her nabza göre şerbet orda. Diyarbakır’’da Kürt, Trabzon’’da Laz olabiliyor mesela.
Ama hep Kasımpaşalı kalıyor.
Gerektiğinde Mehter Marşı gibi ’‘iki ileri bir geri’’ hareketten kaçmıyor. Oy kaybederse geri adım da atıyor ama gerçek amacından bir milim bile sapmıyor. Küfür de etse, hakaret de etse oyunu arttırıyor.
Bir yandan ’‘Kürt Açılımı’’ yaparken diğer yandan da ’‘Üç çocuk yapın’’ diyerek Türk Açılımı yapabiliyor.
Yıllar önce hapse atıldığında ’‘muhtar bile olamaz’’ manşeti atan medyadan da, o süreci başlatan askerden de, o kararı veren yargıdan da intikamını aldı.
YÖK desen YOK oldu. KÖŞK desen onda’…
Meclis mi?
İşte en başarılı olduğu alan da orası’… TBMM değil sanki İstanbul Belediye Meclisi’…
340 vekil ’‘el kaldır/indir’’ makinesi’… Sadece partisini değil, muhalefetini de istediği gibi idare ediyor mübarek. CHP biraz yükseliyor mu? Hemen yandaş medya üzerinden bir iç savaş pompalanıyor.
CHP’’liler ringde hazır kıta. Ha babam kavga’…
MHP’’nin yükseldiğini mi gösteriyor son anketler? Derhal ’‘Milliyetçi’’ tabana ’‘selam’’ çakılıyor.  
Başbakan Erdoğan, eğitimde ’‘Fatih Projesi’’ni başlatıp, generalleri açığa aldıktan sonra Ortadoğu’’da ’‘sultan’’ gibi karşılanırken CHP’’de neler mi oluyor?
Ne olacak canım, partiyi idare etmeye çalışıyorlar işte. Başbakan generalleri açığa alırken, Kılıçdaroğlu genel sekreterini açığa alıyor. Kendisini bulunduğu makama taşımaktan başka suçu olmayan (en azından son 5 ayda) genel sekreterini.
AKP’’nin yaptığına ’‘darbe’’ derken, kendi yaptığına ’‘devrim’’ diyor, yeni CHP diyor Kılıçdaroğlu.
Ben de diyorum ki, asıl devrimi Erdoğan yapıyor. Hem de eski CHP’’nin yaptığı devrimi, yeni CHP döneminde tersine çeviriyor.
Çünkü Başbakan Erdoğan cephesinden işler her anlamda tıkırında.
Devletin tüm ipleri, demokrasinin tüm güçleri elinde’… Medya desen emre amade’… Sultan da oluyor, halife de, kral da.
Acı tesadüfe bakın ki, bir Kemal’’in CHP’’si tarafından kaldırılan halifelik/sultanlık, başka bir Kemal’’in CHP’’si döneminde usul usul hayata geçiriliyor.
Tersine devrim adım adım tamamlanıyor.
O Kemal ve CHP’’si  enerjisini iç kavgada tüketirken, atı alan Üsküdar’’ı aşıyor.
Şunun şurasında ne kaldı ki sürecin tamamlanmasına? Sorarım size ne kaldı?
Arap topraklarında halife/sultan gibi karşılanan Erdoğan için 2011’’de tek başına iktidar, sonrasında cumhurbaşkanlığı, başkanlık sürpriz mi sizce?
Bir nevi halifelik, sultanlık’…
’‘Dikkat! Komutan, pardon Halife/Sultan sağda’’ diyeceğimiz günler yakın.
Benden demesi, tarihe not düşmesi.