GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
7 Kasım 2010 Pazar

Deniz Baykal’’ın endişeleri

Anlamadınız, anlamayacaksınız’… Anlamanızı da beklemiyordum zaten. Anlamak için sadece zeki olmak değil aynı oranda adil olmak, dürüst olmak, basiret/öngörü sahibi olmak gerekir çünkü.
CHP’’deki operasyona Doğan Grubu destek verebilir. Eskiden hükümetleri yöneten, kabine/hükümet değiştiren Doğan Grubu’’nun gücü artık muhalefete yetebiliyor. Ya da yeni bir misyon üstlenip birileriyle el birliği yaparak CHP’’yi ele alıyorlardır. Kim bilir?
CHP’’deki operasyona kimi etnik/mezhepsel yapılar da ’‘tam destek’’ verebilir. Herkesin hesabı kendinedir. Hatta daha da ileri gidiyorum. Bu operasyona bazı dış mihraklar ve onların içimizdeki uzantıları da destek olabilir. Hatta bu operasyonun tam göbeğinde/merkezinde de olabilirler.
Belki de artık ’‘ulusalcı’’ bir CHP istenmiyordur. Belki artık, 1 Mart tezkeresindeki gibi net bir duruşa sahip ana muhalefet istenmiyordur. Kim bilir?
CHP’’deki son operasyona ben kendi adıma destek vermiyor, doğru da bulmuyorum. Size gelince; okumak, okuduğuna katılmak, desteklemek zorunda değilsiniz. İktidarı eleştirebilmek, muhalefeti savunabilmek’… Ciddi bir omurga, kocaman, mangal gibi bir yürek gerektirir. Güçten yana tavır, esen rüzgara göre konum alan, her otobüse el sallayıp, nalıncı keseri gibi her şeyi kendine yontan, değil üç gün sonrasını bugünü bile görüp, algılayamayanlar ne demek istediğimi anlayamazlar. Bana gelince; doğru bildiğimi sonuna kadar savunurum. Bu dünyada yalnız, tek başına kalsam bile’…
**
Gelelim asıl konumuza’… Operasyon sonrası CHP örgüt ve seçmen yapısındaki bazı endişeleri paylaşmaya çalıştım. Anlayan anladı, anlamayan zaten anlamadı, anlamayacaktı da.
Öte yandan tek endişe üst yapıdaki değişimin partinin bütününe sirayet etmesi değildi. Ve tek endişeli ben, çevremdeki dostlar, akl-ı selim partililer de değildi. CHP’’nin ’‘son lideri’’ Deniz Baykal da ciddi bir endişe içindeydi. Ve son İzmir programında endişelerini yakın çevresiyle de paylaştı Baykal.
Baykal endişelerini 2-3 başlıkta özetliyordu. Hukuki, siyasi ve de yapısal endişelerdi bunlar da’… Hukuki endişesi Yargıtay’’ın ’‘uyarı’’ yazısıyla, harekete geçilip, operasyon yaparken, hukuken bazı sakatlıkların ortaya çıkarılmasıydı. Tıpkı benzer uyarılarda bulunan Önder Sav gibi hukukçu olan Deniz Bey, Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı’’nın uyarısıyla partide bu denli değişiklik yapılmasının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, son kararların yargıya taşınması bozulabileceğini söylüyordu.
Ve devam ediyordu sözlerine; ’“Yargıtay uyarı gönderdi diye bu işlemler yapılmaz. Son kurultayda (22 Mayıs) son tüzüğün askıya alındığına dair bir önerge oylanıyor ve de kabul ediliyor. Eğer bugün Yargıtay’’ın gönderdiği yazıya istinaden bunları yaparsanız, beş aydır aldığınız tüm kararlar hukuken tartışmalı hale gelir. Atılan tüm imzalar, atamalar, görevlendirmeler ve de harcamalar’… Hepsi hukuken sakat olabilir’”
**
Hukukçu değilim’… Ama Deniz Baykal’’ın hukuken Eski Genel Sekreteri Sav ile aynı şeyleri söylüyor oluşuna dikkat çekmeye çalışıyorum.
Baykal devam ediyor ve ’“Ne/nasıl yapılmalıydı?’”  sorusuna da yanıt vermeye çalışıyor. ’“Yargıtay’’ın tüzük uyarısından sonra kurultay toplanmalı, 22 Mayıs kurultayında alınan, ’‘karar’’ kaldırılmalı ve yola öyle devam edilmeliydi. İster eski tüzükle ister yeni tüzükle’… Ama kurultayda alınan karar ortada dururken, Yargıtay’’ın uyarı yazısı bir anlam taşımaz. Hukuki sakatlık devam etmektedir’”
Baykal’’ın endişesi sadece hukuki boyutta değildi tabi ki’… Bir de mevcut Parti Meclisi ile genel seçime gidilmesinin yaratacağı kaotik duruma dikkat çekiyordu kurt politikacı Deniz Baykal.
**
Sonuçta kim ne derse desin tüm bu depdebenin, kavganın altında önemli ölçüde milletvekili seçimlerinin olduğu sır değil. Partideki üç farklı yapı da bu seçimde listeler üzerinde etkin olmak istiyor. Deniz Baykal kendisiyle yol yürümekte hala ısrar eden yapıyı taşımaya gayret ederken, Kılıçdaroğlu TBMM Grubu’’nu da ele geçirmek için mücadele sergiliyor, sergileyecek. Genel Sekreter Önder Sav cephesi de aynı şekilde vekil sayısı itibariyle güçlü olmaya çalışacak.
Sonuçta ön seçim de yapılsa, merkez yoklaması da olsa milletvekili listelerinin onaylanacağı son merci Parti Meclisi’… Ve Parti meclisinin yapısı belli’… Deniz Bey son dönemeçte oylanacak milletvekili listelerinin Sav ağırlıklı olacağını dahası Kılıçdaroğlu-Sav anlaşmasının (pazarlık ifadesini kullanıyor) listeler üzerinde etkili olacağını düşünüyor. Başka bir deyişle’… Kendi ekibinin vekil listelerinde yer alma şansının düşük olduğunu görüyor Baykal. (Tabi ki bu PM ile seçime gidilirse)
Bu da Baykal’’ın neden ısrarla kurultay istediğini ortaya koyuyor. Ama ben Deniz Bey’’in her iki endişesinin de ’‘doğru’’ ve yerinde olduğunu düşünüyorum. Hukukçu değilim ama ortada hukuken bazı sakatlıklar olduğu ortada.
Ve Deniz Bey’’in taşıdığı en önemli endişe’… Partinin tepesindeki yapının ideolojik olmaktan öte başta anlamlar taşıması. Ve bu yapının genel seçimde CHP’’ye oy kaybettirmesi.
Endişelerini sıralarken olması gerekenleri de ortaya koyuyor Deniz Baykal kendi cephesinden.
’“Derhal kurultay toplanmalı, Parti Meclisi başta olmak üzere MYK yeniden teşekkül ettirilmeli. Daha geniş kapsamlı bir yapı tesis edilmeli, seçime giderken küskün, kırgın bir kitle yaratılmamalı. Gerekirse tüzük de değiştirilebilir. Bunlar yapılmazsa partinin seçime girmeme dahası sokulmama ihtimali bir vardır’”  diyerek üzerine düşeni yapıyor.
Not: Son yazıma ’‘eleştirel sınırlar dahilinde’’ tepki gösteren ya da destek/hak veren, yorum yapan, düşüncesini e-posta, telefon yoluyla aktaran herkese teşekkür ederim. Eleştirel sınırları aşıp meseleyi olduğundan farklı bir noktaya çekmeye dahası üzerimden siyaset yapıp, öne çıkmaya çalışanlara da teessüf ederim.