GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
6 Ağustos 2009 Perşembe

Buca değil Kokarca!

Aslında yazı yazasım yok.
Saç baş yolasım,
Sağa sola çemkirip rahatlayasım var.’¶
Nedeni gayet insanı/anlaşılır/basit.
Bugün 4’’üncü gün ve damacanadaki içme suyu hariç, evde kullanabileceğimiz bir gram suyumuz yok. Kalmadı. Bitti.
Kovalara, küvetlere, şişelere, tencerelere biriktirdiğimiz su, koklaya koklaya kullanmamıza rağmen, 3’’üncü günde buhar olup uçtu.
 
Evde 5 can yaşıyoruz zira. Ben, kocam, iki çocuğum, bir de kedi hayvanı. O da su içiyor, günde iki tas.
Hadi banyo yapmadık. El yüz de mi yıkamayacağız? Diş de mi fırçalamayacağız?
Hadi temizlik yapmadık. Günde bir kez ziyaret etsek, 4 kişi, tuvalete günde 4 kez, 4 kova su da dökmeyeceğiz?
Hadi tabak/çanak yıkamadık. Yemek için sebze/meyve de mi yıkamayacağız? 
Üstelik bizim evde 200 kg’’luk depo var. Var ama what fayda?
 
Bugün ’“susuz yaz’” filminin versiyonunu ailece oynayışımızın 4. günü.
İZSU’’ya göre (inşallah) son gün.
Evdeki durum şu:
Mutfaktaki iki banko, bir uçtan bir uca bulaşık yığılı halde.
Bulaşık makinesi tam kapasite dolu.
Çamaşır makinesi ha keza.
Yemek pişirmeye kalksam, hadi şişe suyu var; lakin mutfak bankosunda gram yer yok. Üstelik akar su olmayınca yıkadığın sebzeden de hayır gelmiyor.
Dün akşam, pideciden sipariş edelim dedik, burnumuzun dibindeki lokantadan her zaman 10 dakika sonra soframızda olan pideler, tam tamına 1.5 saat sonra gelebildi. Niye? Çünkü Buca’’nın tamamı, tıpkı bizim gibi susuz. İnsanlar pideciye (ve diğer lokantalara) hücum etmiş; adamlar kime sipariş yetiştireceklerini şaşırmış. 21’’de anca yemek yiyebildik.
Ha, pideciye İZSU ekstradan boru bağlamış değil bu arada. Onlar o yiyecekleri nasıl pişiriyor, lahmacunların yanında servis ettikleri yeşillikleri nasıl yıkıyor? Sormayın artık. Göz görmeyince gönül katlanıyor/aç fare fırın duvarı deliyor!
 
Otobüslerle ilgili feci şikayetlerimi daha sonra yazacağım. Ama şimdilik su ile ilgili bölümünü yeri gelmişken faş edeyim.
Allahın sıcağında, dışarısı 40, otobüsün içi 50 dereceyi gösterirken seyahat nasıl olur?
Zaten ahali olarak (bir türlü anlayamam) sabah duş almadan çıkmayı, temiz temizken deodorant kullanmayı bir türlü göz kırpmak gibi bir refleks haline getirememişken,
Bir de sular akmayıp yıkananlar da yıkanamayınca, varın o otobüslerin içindeki kokuyu siz hesap edin.
Şimdilerde Körfez kokuyor mu/kokmuyor mu tartışmaları var ya hani? Hah işte. Ben Körfez’’e uzağım, koku moku duyduğum yok ama bir koku varsa o da Buca otobüslerinden geliyordur. Buram buram b.k kokuyor arabaların içi. Özellikle istif halinde gidip geldiğimiz 70 numaralar.
Dün yanımda oturan hanım kızımız sayesinde burnum düşeyazdı mesela.
Şöyle tarif edeyim. Tezek üzerine bir kutu deodorant sıksanız nasıl kokar? İşte aynen öyleydi. Kendi kokumu tarif edemiyorum, çünkü artık burnum koku almıyor. Benimki sadece tezek olabilir. Çünkü yıkanmadan vücuda sıkılan deoların ya da parfümlerin işe yaramayıp, daha da beter/iğrenç bir koku yaydıklarını biliyorum en azından.
 
İzmir’’in yarısında (Buca dahil) 4 gündür yaşadığımız su kesintisi, elbette bazı kesimleri çok sevindirdi.
Mesela az önce dediğim gibi, sinek avlayan lokantaları.
Mesela, sucuları..
Mesela, Aziz Bey ağzıyla kuş tutsa, ’‘niye serçe tuttu da kanarya tutamadı’’ demeyi muhaliflik sanan kuş beyinli gazetecileri. Bu su kesintisinden pek memnunlar. İZSU boru döşüyor, onlar yazı. Matah bir şeymiş gibi bir de sağa sola mail ediyorlar.
Kardeşim, adam çok mu meraklı boru değiştirmeye, milleti günlerdir ’“kokarca’” gibi dolaştırmaya?
Görmediniz mi değiştirilen boruların halini? Günah değil mi o çatlak çutlak borulardan akıp giden suya?
Muhalefet edecekseniz, konu mu yok? Gidin işinize.
 
Oh be! Azıcık çemkirdim, rahatladım.
Bu akşam Türkegül Hanım’’ın kapısını çalsam, yemeğe size geldik, bi de sevabınıza duş alalım desem, evini açar mı dersiniz? Deniycez bakalım’…