GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
3 Şubat 2010 Çarşamba

Baykal’’ın işaret parmağı!

CHP’’deki gerginliğin son perdesi Çiğli’’deydi. Siyaseten Varto-Hınıs Cumhuriyeti olarak tanımlanan Çiğli’’deki kavganın öznelerine baktığımızda, nedeni anlaşılıyor aslında. ’¶

Ensari Bulut’’un vefatından sonraki sürecin siyasi suçluları (!) başrollerde’…
Çiğli zaten her daim siyaseten zor bir mecra olmuştur.
Geçtiğimiz beş yılda silahların sık sık konuştuğu, belediye başkanına, milletvekiline bıçaklı saldırıların yapıldığı, çete suçlamalarının havada uçuştuğu bir bölgeydi Çiğli.
Kavganın nedeni iktidar’… Güç.
24 il delegesi değil. Taze Başkan Metin Solak’’ın parti içinde var olma mücadelesinin de rolü var elbette bu gerginlikte. MYK Üyesi Susam ve İl Sekreteri Akpınar’’a yapılan saldırılar ise bir o kadar çirkin.
Bir o kadar yakışıksız.

***

Ve il kongresi süreci.
Herkes CHP Lideri Deniz Baykal’’ın gözünün içine, dahası işaret parmağına bakıyor.
Kimi işaret ederse onun etrafını  sarılacak’…
Çünkü, aynı örgüt ilçe kongreleri sürecinde Baykal’’a işaretini verdi.
Şimdi Baykal’’ın işareti bekleniyor?
Delege ağırlığı, mevcut İl Başkanı Nalbantoğlu’’nu işaret ediyor.
İlçe kongreleri süreci Genel Sekreter Sav, Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu ve İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’’nun işaretleriyle şekillendi.
Baykal, İzmir’’deki fotoğrafın aksi bir işaret verebilir mi?
Tabi ki verebilir’…  Çünkü o genel başkan.

Ama örgütün aksine bir işaretin olası sonuçları da görmezden gelinemez.
Selçuk Ayhan-Ekrem Bulgun kongresini hatırlayalım. 25 ilçe başkanı, 9 milletvekili ve bir genel başkan, bir de genel sekreter işareti bile CHP delegasyonuna diş geçirememişti Selçuk Ayhan’’ın il başkanı olduğu kongrede.
Çok değil daha birkaç yıl önce’… 

Baykal’’ın işaretini bizzat Baykalcılar tersine çevirmiş, adayı Bulgun’’u devirmişti.
Kolay kolay unutulmayacak hatta CHP tarihinde ders olarak okutulacak bir kongreydi’…
O nedenle Sayın Baykal’’ın İzmir örgütünün işaretini de dikkate alarak parmağını kaldıracağını düşünüyorum.

Ya Sayın Baykal parmağını  delege ağırlığının tersine çevirirse?
Yani Yüksel Çakmur, Ertam Özen ve kulislerdeki diğer isimlerin olduğu bölgeye doğru’…
Diyelim ki Çakmur’’u işaret etti.

Bu işaret Aziz Kocaoğlu cephesinde nasıl karşılanır?
Büyükşehir’’in iki projesine dava açmış bir CHP il başkanı’…
İkinci adam-şalgam süreci başlar mı, başlamaz mı?
O nedenle zor, hem de çok zor görünüyor’…

Ertam Özen biraz daha mantıklı’… Kocaoğlu cephesinde büyük bir sorun olacağını sanmıyorum. Ama bu kez de Genel Sekreter Sav’’ın defansı söz konusu olabilir. En azından PM Üyesi Erten’’in defans yapacağı kesin’…
Kulislerde bir belediye başkanının 40 yaşlarında sürpriz bir adaydan söz ettiğini duydum.
’‘Kozmik ofisin’’ sahibi belediye başkanına mal edilen bu bilgiyi teyit ettiremedim.
Kaynağına çok yakın bir noktadan yalanlandı.
Ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz derler.
Tüm bunlar ve daha fazlası  süreç içinde konuşulacak.
Herkes eteğindeki taşları  bir kez daha dökecek.
Ama son sözü Baykal söyleyecek.
İşaret parmağını kaldırıp, İzmir’’in il başkanı ’‘şu’’ diyecek.
Sonrasında herkes işarete göre konum alacak. Yanında ya da karşısında’…
Peki, Sayın Baykal işaret parmağını ne zaman kaldıracak?
TEKEL işçileri meselesinin bir noktaya bağlanmasını bekleyebilir.
Ankara’’da nefesler tutulmuş, genel grev süreci bekleniyor.
İzmir’’in kaderini tayin edecek işaret bu sürecin sonunda gelecektir.
Biraz daha sabır’… (Ne demokrasi ama’… İşaret demokrasisi’…)
 
***
 
Ve meşhur adam-şalgam kavgası’…
’‘Kim adam kim şalgam tartışması’’ İzmir’’in şehremini tarafından başlatılmıştı. 
Bazı kalpler kırıldı, bazı yürekler burkuldu’… Yakıştı, yakışmadı.
Amma’…
Şalgam satışları da arttı, milli ekonomi kazandı(!). Yerli malı şalgam, sofraların aranır içeceği haline geldi bir anda. Hatta, bir şalgam firması fırsatı değerlendirip, yerel bir gazeteye tam sayfa ilan bile verdi.
AKP’’deki tartışmaları, görmezden gelip, CHP’’deki yangına körükle gitme konusunda ellerine su dökemediğimiz bazı gazetecilerin (!) çabaları bile tartışmanın uzamasını sağlayamadı.
Şalgam benzetmesini üzerine alınanlar canlı yayında geri adım attı. Olay tatlıya bağlandı.
Ne tartışmaydı ama’…  

***

Ve TEKEL işçileri’…. 
İktidara karşı muhalefetin simgesi olan TEKEL işçilerini konu alan yazıya gelen tepkilerle devam’…
Bir okurun ilginç bir önerisi var Sayın Başbakan’’a’… 
Yıllar önce İstanbul Belediyesi’’nin şirketi İETT’’de çalışan, sendikal mücadele veren, grev sözcülüğü yapan Tayyip Erdoğan’’a’…
Empati tavsiyesinde bulunuyor okur ve ekliyor; ’“Sayın Erdoğan, bugün Başbakan değil de TEKEL işçisi olsaydı. Çalıştığı kurum hükümet tarafından satılsa ve özlük hakları da elinden alınsaydı. Ne yapardı acaba? Ankara’’daki direnişe destek mi olurdu yoksa 20 yıllık emeğinin üzerine kırmızı kalem mi çekerdi?
Soru bu’… Gördüğünüz gibi çok da net.
Bu soruyu Başbakan’’ın kendi kendine sorduğunu, empati yaptığını hiç sanmıyorum.
Yapmış olsa, sorunu çözer, genel grev aşamasına getirmezdi?
Çünkü, kalıbımı basarım 8 yıldır daha da yakından tanıdığımız Kasımpaşalı, TEKEL işçisi olarak direnişin en önünde olurdu. Cop yer, havuza atılır, biber gazına maruz kalır ama direnirdi.
Onun sorunu bu kez farklı. Direnmeyi, mücadeleyi seviyor Sayın Başbakan.
Onun sevmediği, kabullenemediği  kendisine karşı direnilmesi.
Demek ki takiyye yapmak tek başına yetmiyor ülke yönetmeye.
Arada bir empati kurmak da gerekiyor yani.