GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
23 Ocak 2013 Çarşamba

Bakan aday beklentisi!

Başbakan Erdoğan tarafından 2011 seçimlerinde İzmir’e gönderilmiş Sayın Bakanların, son dönemde bakanlık icraatlarından çok CHP’li yerel yönetime dönük eleştirileriyle gündeme gelmeye başlaması ister istemez akıllara ‘hangisi aday olacak’ sorusunu getiriyor.
Dün de altını çizdiğim gibi İzmir adaylığı her iki Sayın Bakanın da kaderi olabilir.
Hem kamuoyunda hem teşkilatta ‘bakan aday’ beklentisi çoktan hâkim oldu çünkü.
Bu beklenti öylesine yüksek tutuldu ki bir bakan dışında kimi aday gösterirlerse göstersinler beraberinde gelen ciddi bir hayal kırıklığı olacak dahası AK Parti erken ‘havlu atmış’ kabul edilecektir. Peki, neden Bakan?
Aslında AK Parti bu sorunun yanıtını 2011 seçimlerinden önce buldu. Tabi ki kendi içinde…
İzmir’de bir türlü istediği sonucu alamayan iktidar partisi İzmir’e 2 bakan birden göndererek tarihi bir sonuç almayı bildi. Siyaset bilimi ya da sosyal psikolojiyle ilgilenenlere göre bu durum 35 projeyle ilgili olduğu kadar İzmir seçmeninin genetik yapısıyla da ilgiliydi.
Her ne kadar ‘Solun ya da CHP’nin kalesi’ olarak kabul edilse de İzmir aslında merkez sağın kalesiydi. Bugün kendisini CHP’de ifade eden yapı yıllarca ANAP ve DYP’yi sırtında taşımış İzmir daima demokrat ikliminin de etkisiyle ‘merkez sağ’ seçmenin ağırlıkta olduğu bir kent olagelmişti.
İzmir’in demokrat iklimini dikkate almadan kente cepheden saldıran AK Parti sonunda sosyologların, siyaset bilimcilerin hazırladığı bilimsel raporlara teslim oldu.
Ve de o raporlarda kalın puntlarla yazılıp altı çizilen gerçek şuydu:
İzmir merkez sağın kalesidir. Ve merkez sağ seçmen de ‘bakan’ sever.
Bakan yani icracı siyasetçi…
Bakanın olduğu yerde icraat vardır, iş vardır.
İhale vardır, torpil vardır.
Ve merkez sağ seçmen bakanlar üzerinden iktidara yakın olmayı sever. Devlete dokunmak, onunla ilgilenildiğini hissetmek ister.
Siyaset bilimcilerin bu raporuyla harekete geçen Erdoğan, kabinesinin en icracı bakanını (Binali Yıldırım) İzmir’e gönderdi. Ve de İzmir’deki demokrat/ulusalcı seçmenin kendisine yakın bulacağı Turizm Bakanı Günay’ı…
Diyeceksiniz ki İzmir’in önceki dönemlerde de bakanları vardı.
Doğru, vardı. Camilerden, diyanetten sorumlu Mehmet Aydın… Ve de görev süresi boyunca sadece iki kez ‘bedelli açıklaması’ yapan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül.
Her ikisinde de İzmir’deki ihtiyacı giderek ‘icraat’ ve de ‘ilişki yönetimi’ becerisi ne yazık ki yoktu.
Sayın Gönül’ün ilerleyen yaşı, Prof Aydın’ın da ‘bilimsel ağırlığı’ tabanla istenilen ilişkiyi kurmalarına engeldi.
Sonuçta kabinenin en icracı ve bana göre en başarılı bakanı Binali Yıldırım’ın İzmir’e gönderilmesi kentin siyasi beklentisiyle örtüştü. Kültür Turizm Bakanı Günay da en az Yıldırım kadar doğru bir tercihti.
Çünkü bir dönem parti içi muhalefet yolunu Günay’la yürüyen CHP’liler artık iktidardaydı.
Başbakan hem iyi bir hatip hem de rakibin hamlelerini birkaç adım önden kestirebilecek bir siyasi yetenek gönderiyordu İzmir’e…
Sonuçta ‘bakan mayası’ İzmir’de tuttu. AK Parti ilk kez yüzde 30’u geçip 40 sınırına dayandı. Burada vekil listelerinin teşkilatın hoşuna gitmesi, CHP’nin çok kötü, enerjisi düşük bir listeyle seçmenin karşısına çıkması da önemli faktördü ama asıl önemli faktör AK Parti’nin İzmir seçmeninin genetiğindeki ‘bakan’ ihtiyacına yanıt vermesiydi.
İzmir bakanları öyle çok sevdi ki…
İthal olup olmamalarıyla ilgilenmedi bile.
Hatta 13 Haziran sabahı Binali Yıldırım’ı 2014’ün adayı ilan etmeye kadar götürdüler işi.
Yani dün gelmiş birine kentin anahtarını verdiler.
 
Bugün ikisinden birinin Büyükşehir adayı olması için kaynıyor kulisler. Her ikisi de fersah fersah kaçsa da Büyükşehir ihalesi birinde kalacak gibi görünüyor.
Ve işin ilginç yanı ne İzmir kamuoyunda ne de teşkilatında kimse bu durumdan şikâyetçi değil. Aslında İzmir’e dün, önceki gün belirli bir amaç için gönderilmiş iki bakanın bugün Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na layık görülmesi İzmir siyaseti adına talihsizlik. Hem de büyük bir talihsizlik.  
Dahası AK Parti İzmir’in kendi bağrından bir Binali Yıldırım bir Ertuğrul Günay çıkaramadığının itirafı.
Belediye reisliği yani şehrul eminlik makamı…
Tamamen kentin bağrından çıkmış, kentiyle ilgili hayalleri olan, makamı bıraktığında bile orada yaşamaya kararlı, çocuklarını, torunlarını, yarınlarını o kente emanet edecek birinin oturması gereken bir makam.
Bugün İzmir’e 3 gün önce gelmiş bakanlardan daha layığı bulunamıyorsa böyle bir makama… Bırakın dünü, yarını, hayali, torunu torbayı…
İkametgâhı bile olmayan isimlerse İzmir’in adayı.
Yazık ve de günah derim ben sadece.
Ömer Cihat Akay hiç demesin bizim 260 bin üyemiz var falan diye…
Kendi içimizden bir Binali Yıldırım çıkaramıyorsak,
Bir Ertuğrul Günay büyütemiyorsak şehrimizde;
Bir Işılay Saygın daha gönderememişsek Ankara’ya…
Yazık ve de günah…
Geniş kitlelerle heyecan yaratan bir başkan adayı üretseydi İzmir ya da İzmir teşkilatı.
Bu duruma en çok Bakan Yıldırım ve Günay sevinecekti büyük ihtimalle.
*
Partisi fark etmiyor gerçi. İzmir siyasetinin uzun yıllardır kaderi bu.
CHP’ye bakıyorsunuz parti yönetiminin üst katında yani MYK’da bir tane İzmirli yok.
AK Parti’de Nükhet Hotar’dan başka yok. Bakanlar ithal…
MHP’nin iki vekili var İzmir’den… İki eski bakan. İkisinin de İzmir’de evi, ocağı yok.
CHP’li vekillerin yarısı İzmir’e gelince otelde kalıyor
.
Çünkü temsil ettikleri kentte adresleri yok.
Özetle adam yetiştirmiyoruz. Biraz palazlananı yerden yere çaldığımızdan…
Siyasetçisinden medyasına, sivil toplumuna kadar büyük bir kısır döngünün içindeyiz.
Sağdan sola 20–25 kişi… Sen, ben, bizim oğlan mantığı… Hal böyle bakın neler oluyor. En basitinden bağrından kendi bakanını çıkaran Manisa başta sanayi olmak üzere hemen her konuda İzmir’i sollayıp geçiyor. İzmir’in vekiline de tava/tencere siyaseti yapmak kalıyor.
*
Bazıları ‘henüz erken’ dese de yerel seçime 13–14 ay gibi kısa bir zaman dilimi kaldı. Adayların 5–6 ay öncesinden açıklanacağı düşünülürse aslında 7–8 aylık bir dönemden söz ediyoruz. Ve İzmir’in genetiğindeki ‘bakan ihtiyacı’ yerel seçimde de hesaba katılacak gibi görünüyor. İlginç açıklamalarla kafa karıştıran ama adaylık yakıştırmalarına ‘aman ha’ tepkisi veren Ertuğrul Günay 2011 seçimlerinde olduğu gibi sağ gösterip sol vurabilir.
Ya da hiç aday olmayacakmış gibi uzak durmaya çalışan ama yarın aday olacakmış gibi çalışan, ekibini/derneğini/bürosunu kuran Bakan Yıldırım bu ihtiyaca cevap verecek.
İki bakanın da adaylığı AK Parti’ye istediği sonucu getirmeyebilir.
Çünkü İzmir AK Parti için zor bir seçim bölgesi… Kritik ve riskli… Lakin bakan aday beklentisi hafife alınır bakanlardan daha sönük bir adayla yola çıkılırsa ilçeler bazındaki hedefin de tutturulması mümkün olmaz.
Bugün en az 10–15 ilçede iktidarı hedefleyen AK Parti 2009’dan ders aldıysa beklentinin altında bir lokomotifle yola çıkmaz. Büyükşehir adayını lokomotif ilçeleri vagon olarak düşünürsek… Lokomotif ne kadar güçlüyle vagonları o kadar hızlı çeker. 2009’da CHP’nin lokomotifi Aziz Kocaoğlu 28 vagonu birden çekmeyi başarmıştır mesela.
AK Parti’nin lokomotifi ise sadece bir vagonu çekebilmiştir.