GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
30 Nisan 2012 Pazartesi

Asimetrik siyaset

Her değer yargısının başlangıcında kuşku, çekingenlik, red, tepki, uzaktan izleme… vardır. Söz konusu değer yargısı, her türlü akıl ve deney süzgecinden geçse de, daha çok kazandırsa da, herkesin yararına olsa da bu süreçlerden geçer, önce tepki görürü sonra da kabul.
 
Bu süreç doğaldır ve konunun anlaşılması için gereklidir. Anlatan da, anlamaya çalışan da bu süreçten olgunlaşarak çıkar.
 
Çok geçmez tartışılan konu bir bakarsınız kısa sürede de toplumun gerçeği haline gelir. Bizim anlayışımız, geleneğimiz, hatta olmazsa olmazımız olur.
 
Gel zaman git zaman, bu anlayış kemikleşir ve gelişmelerin önünde ciddi bir engel olur. Atsan atamazsın, çünkü toplum benimsemiştir ve uzun zamandan beri bütün hesaplar bunun üzerine yapılmıştır.
Tutsan tutamazsın çünkü, tutulacak gibi değildir, birçok sorunun gerçek sebebi, kaynağı haline gelmiştir.  
 
Tabuya dönüşen kimi değer yargıları bazen dini, bazen siyasi, bazen de ekonomik olur. Hal böyle iken diğer yanda da yanlış ve zararlı olan “genel kabuller” toplumda birçok filozofun, devrimcinin, yenilikçinin yetişmesine sebep olur.
 
Statüko denen ekonomik, sosyal ve siyasal yapı, işte bu şekilde oluşmuş tabulara dayanır ve bunların sorgulanmasını istemez. Çünkü tüm çıkarlar mevcut yapı üzerine kurulmuştur, bunun sarsılmasını istemez. Tez elden kurşun askerler devre alınır ve üzerine vazife olmayan birçok kişi yeniklilere karşı akla zarar karşı savunmalar başlatırlar.
 
Kendilerini simetrik bulurlar; muhalifleri ise asimetrik.
Kendilerini derli toplu düzenli, simetrik; yenilikçileri ve gerçekçileri ise düzensiz, karmaşık, hayalci, tehlikeli yani asimetrik gösterirler.
Asimetriklikle suçladıkları kişilerin fikirlerini ve eylemlerini karışık bu bulanıklıkla suçlarlar.
Aslında statüko gerçeği görmesine görür ama sahiplenemez. Çünkü yeni gerçekler yeni insanları etkin kılar, bunu da asla istemezler; topluma faydalı da olsa.
 
Allah’tan ki, insanda hafıza, toplumda ise tarih var. 
 
1980’den beri İzmir’deyim.
Milli Gençlik Vakfı’nda 3 yılda 150 civarında tartışmalı panel düzenledim. Üç inanmış arkadaşla Milli Görüş camiası içinde laikliğin, demokrasinin, pazar ekonomisinin, akit serbestliğinin savunuculuğunu yaptık.
Mustafa Kemal’in, devrimlerin ve Cumhuriyetin en sağlam analizlerini yaptık, üç beş arkadaşla. Hem de Milli Görüş içinde ve Milli Görüşçülere rağmen…
Yedi yıl Refah Partisi’de il başkan yardımcılığı yaptım… Aynı görüşleri savundum yine Refah Partililere rağmen…
1990’da İzmir Yenişehir’de İsmet Abiyle birlikte Romanlar arasında Milli Gençlik Vakfı’nın temsilciliği kurdum…. Türkiye Romanları arasında bu ilktir….
Yine 1990’da İsmail Tanyeli ve Haydar Kaya, sonraları da Veli Güler ile Alevi İslam çalışmasına İlahiyat mezunu, Milli Görüşçü, Adil Düzenci olarak destek verdim, tam 22 yıl. Programlı çalışmalar yaptık ve hala da devam ettiriyoruz….
1990 tarihinde RP il başkan yardımcısı iken kadınlara düzenli seminerler vererek onları siyasal mücadeleye kazandırmaya çalıştım…
 
Daha nicesi…
 
Yorulmadım mı, yoruldum.
Bıkmadım mı, asla!
Üzülmedim mi, üzüldüm!
Ama insanların söylemeye cesaret edemediği birçok sözü söyledim, söylemekle kalmadım gereği olan fiili desteği gücümü zorlar nitelikte verdim…
 
2005 yılında yazmaya başladığım 2023 İzmir, 2023 Türkiye ve 2023 Dünya kitaplarımın ilkini 2007 yılında 2023 Yeni İzmir Derneği’nde tartışmaya açtım, kitaba son şeklini verdim ve yayımladım.
 
Gördüğüm tepkiyi mi merak ediyorsunuz?
Hayal!
Güzel ama olmaz!
 
Çok geçmeden “2023 İzmir” kitabımda yer alan yüzü aşkın proje Ak Parti, MHP ve CHP’nin seçim bildirgelerinde yer aldı. Ardından birçok belediyede ve hükümet icraatlarında yürürlüğe girdi…
 
Sonuç; yani bana ne faydası oldu, bunu öğrenmek istiyorsanız, inanmanızı isterim, koca bir zarar! Şimdiye kadar sadece zararını gördüm.
 
Yorulmadım mı, yoruldum.
Bıkmadım mı, asla!
Üzülmedim mi, üzüldüm!
 
Bugünlerde bendenizi anlamaya çalışan yeni dostlarım var; eskileri ve tepkilerini biliyorum.
Harun Özdemir ne yapmak istiyor diye hayretler içinde izliyorlar; ben de onları.
Karşımdakiler simetriği; ben asimetriği savunuyormuşum…
Millet; düzenden, gelenekten, akl-i selimden yanaymış, bendeniz ise düzen bozucu, gelenek karşıtı, hayalciymişim…  
 
Neymiş efendim;
Kadın il başkanı olurmuş mu… mu …
Kadından da il başkanı mı olurmuş… muş… muş…
81 ilin 81 il başkanı da erkekmiş, dolayısıyla olmazmış… mış… mış…
Seçmenin %50’si kadın da olsa, kadın ilçe başkanı, belediye başkanı, milletvekili olurmuş ama il başkanı olamazmış… mış… mış…
Mantıklı olan da buymuş… muş… muş…
Benim yanlışım da bunları görememekmiş… miş… miş…
 
Bana soruyorlar:
Yorulmadım mı, yoruldum.
Bıkmadım mı, asla!
Üzülmedim mi, üzüldüm!
Tabuları yıkmaya pes mi; asla!
Görülmeyeni göstermeye devam mı; elbette!
Anlamayana anlatmaya devam mı; yorucu olsa da evet! 

YeniŞafak yazarı Teodora Doni’ye yazısından dolayı teşekkür ederim.
 
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=30.04.2012&y=Teodora_Doni