GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
9 Ekim 2015 Cuma

Akıl tutulması…

Liderleri, adayları dikkatlice izliyorum.
İzmir’deki adaylarla, kampanya yürütücülerle konuşuyorum.
Yapılan anketleri inceleyip siyaset bilimcilerin açıklamalarını okuyorum.
Ve 1 Kasım’da ortaya çıkabilecek olası fotoğrafa ilişkin öngörüde bulunmaya çalışıyorum.
Öncelikle altı çizilmesi gereken nokta, iki seçimin birbirinden çok farklı temellere oturmaya başlaması…
Seçmeni 7 Haziran’a motive eden hususlarla 1 Kasım’ a motive eden faktörler değişmeye başladı.
HDP Eş Başkanı Demirtaş’ın ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ diye kısaca özetlediği husus belki de 7 Haziran’ın en önemli motivasyon nedeniydi. Erdoğan’ın bizzat sahaya inmesi seçmendeki motivasyonu ‘artı-eksi’ yönde yükseltmişti. Erdoğan’ı başkan yaptırmayacak olanlarla yaptıracak olanlar kamplaşmış ortaya yüzde 60’a 40 bir tablo çıkmıştır. Ve 7 Haziran’ın en önemli sonucu budur.

7 Haziran’a giderken konuşulanlarla 1 Kasım’a giderken konuşulanlar aynı değil…
7 Haziran’a giderken Türkiye 13 yıllık AK Parti iktidarının icraatlarını, yaptıklarını, yapamadıklarını, yolsuzluk iddialarını, sisteme/rejime ilişkin endişelerini, beklentilerini konuşurken 1 Kasım’a yürürken terör, ekonomi ve de ulusal tehditleri konuşuyor.
Neredeyse birbirinin fotokopisi olan seçim beyannameleri bile seçmenin gündeminde değil…
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ‘buzdolabına kaldırıldığı’ açıklanan Barış/Çözüm sürecinin geleceği, terör örgütünün yarattığı infial, S.O.S vermeye başlayan ekonominin geleceği, olası kriz beklentisi ve de Suriye sınırında yaşanan sıcak gelişmeler 1 Kasım’ın ana gündemi…

Ege’de Sonsöz sohbetlerinde farklı partilerden konuklarla konuşuyoruz.
Konuk hangi partiden olursa olsun, konu değişmiyor.
Koalisyon neden kurulamadı? Türkiye’yi hükümetsiz bırakmanın günahı kime ait?
Terör, ekonomi ve Suriye sınırındaki sıcak gelişmeler…
Türkiye’yi her an Ortadoğu bataklığındaki savaşın ortasına çekecek gelişmeler…

17-25 Aralık unutuldu.
Başkanlık sistemi neredeyse hiç konuşulmuyor.

Gündem değişikliği tabi ki AK Parti’nin elini güçlendiriyor.
Azan terörün siyaseten kimi etkileyeceği muamma olsa bile ‘ulusal tehdit’ yani Rusya ile yaşanan gerilim de mevcut iktidarı güçlendirecektir.
Kim ne derse desin…
Ulusal bir tehdit söz konusu olduğunda Türk halkı devleti yöneten yapının yanında tavır alacaktır.

7 Haziran’dan önce il il dolaşıp Selahattin Demirtaş’a laf yetiştirmeye çalışan ve daha çok ‘genel başkan’ rolüne bürünen Erdoğan bugün ‘Cumhurbaşkanı’ sıfatının içini doldurmaya çalışıyor. Ve günlük siyasetin kısır çekişmelerinde kurucusu olduğu partisine oy kaybettirdiği düşünülen Erdoğan, ulusal tehdide karşı direnişiyle, bana göre belirli bir seçmen kitlesini daha fazla etkiliyor.

Bu süreçte birileri Putin’i ve Rusya’yı öne çıkarıp, siyasi önyargıları üzerinden Erdoğan’ı ağır şekilde eleştirebilir. Ama Putin’le yaşanan gerilimin 1 Kasım sandığında Erdoğan’ın işaret ettiği noktayı güçlendireceği aşikar…
Anlayacağınız Putin 1 Kasım gündemini alt üst etti.
Dikkat çekilmesi gereken bir nokta daha var bence…
Putin’in başından bu yana taraf olduğu Suriye’de Esad’ı korumak için hava operasyonu yapması başka bir şey Türk hava sahasını ihlal edip silahlarıyla F16’lara kilitlenmesi başka…
Ruslar tüm bu operasyonları Türk sınırını ihlal etmeden uçakları tehdit etmeden de yapabilirdi.
Mesele IŞİD’se mesele ÖSO’ysa, El-Nusra’ysa…
Neden yapmadılar?
Ve neden Türkiye’yi taciz etmeyi seçtiler?
Nükleer enerji ve doğalgaz başta olmak üzere derin ticari ilişkileri/çıkarları olan bir ülkeyi neden bu kadar kolay taciz edebildiler? 
Danışıklı bir durum mu var yoksa?
1 Kasım’a giderken gündemin tamamen değişmesi için kontrollü bir gerilim mi üretiliyor?
Doğrusu, ‘şeytanın avukatlığı’ da deseniz uzak senaryolar değil bunlar… Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı ve hemen her şeyin, barışın bile günübirlik siyasete göre dizayn edildiği, planlandığı güzel ülkemde…
Ne dersiniz?
Toplumsal kutuplaşma öyle bir noktaya gelmiş ki; yahut Erdoğan düşmanlığı öyle bir seviyeye ulaşmış ki;
Medyamızın anlı şanlı kalemleri Erdoğan’ı aşağılayan, Putin’i yücelten yazılar yazdılar, yazıyorlar.
Türk büyükelçisinin Putin’den yediği zılgıt, içimizden birilerini zafer sarhoşu etmiş görünüyor. Neredeyse bir Türk-Rus savaşı çıksa, rakip cephede mevzi alacaklar var içimizde…
Erdoğan karşıtlığı/ düşmanlığının bizi getirdiği noktaya bakın…
‘Rol icabı’ bile olsa, danışıklı dövüş bile olsa bir Türk-Rus geriliminde olmamız gereken taraf bellidir.
Görünen o ki akıl tutulması sadece belirli bir kesim için söz konusu değil.
Milletçe akıl tutulması yaşıyoruz şu günlerde…
Ulusal bir tehdidi günübirlik siyasi mevziler üzerinden değerlendirmeye çalışıyoruz.
Vah Türkiyem vah!