GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
11 Eylül 2015 Cuma

‘Yıldırım operasyon’un olası sonuçları!

AK Parti’de büyük kongre için geri sayım sürerken kulisler ‘Binali Yıldırım’ın adaylığı’ haberiyle çalkalandı dün... İmzalar atıldı, hesaplar en ince detayına kadar yapıldı. İzmir’de genç bir milletvekili eski teşkilat başkanıyla birlikte imza hareketine öncülük etti. İlçe başkanları, belediye başkanları derken onlarca kişiye ulaşan telefon trafiği çok gizli operasyonu açık etmeye yetmişti. Erdoğan sonrası Davutoğlu’nun seçildiği kongre öncesinde olduğu gibi Binali Yıldırım’ın adaylığı ikinci kez söz konusu oluyordu. Ama bu kez iş ciddiydi.
Dahası bu kez Yıldırım yalnız sayılmazdı.
Saray ilk kez bu adaylığa ‘yeşil’ değilse de ‘sarı’ ışık yakmıştı. 
Davutoğlu kongresinde ‘kulislerde esen bir rüzgârdan ibaret’ olan Yıldırım ilk kez delegelerden ‘ imza toplama’ toplama aşamasına gelmişti.
Partinin ve ülkenin içinden geçtiği süreci öne sürerek ilçe kongrelerinde tek aday dayatması yapan, ikinci bir aday çıktı diye (Buca gibi) kongre iptal eden AK Parti için iki adaylı büyük kongre son derece manidar olabilirdi. Bana sorarsanız bir adayın nabız yoklamanın da ötesine geçip imza toplaması bile başlı başına manidardır. 
Haberi ilk duyduğumda Fazilet Partisi’nin 1999 kongresine kadar gittim, geldim.
Tarih tekerrür mü ediyor diye sordum kendi kendime…
Yenilikçiler, gelenekçilere karşı…
Ki Yıldırım’ın adaylığı resmiyet kazansaydı bu senaryo tekrarlanabilirdi.
Sanıyorum biraz da bu nedenle ‘ortayı’ buldular. İddia odur ki, Erdoğan MKYK listesi konusunda Davutoğlu ile bazı çelişkiler yaşıyor. Ve Yıldırım kartı o nedenle Erdoğan tarafından masaya açılıyor.

Bence iş o kadar da basit değil… 
Yıldırım ve ekibinin yaklaşık iki aydır nabız yokladığı söyleniyor çünkü. Yani bu durumda Yıldırım ciddi ciddi B planı oluyor partinin ya da Saray’ın… 
Ve düğmeye basılıyor. İmzalar atılıyor. Sonra bir anda o imzalar sumen altı ediliyor.
Gelişmelere tanıklık eden bir dostuma ‘Neden geri adım attınız’ diye sordum.
Aldığım yanıt manidardı.
Biz değil onlar geri adım attı.
Mesele liste… 50 kişilik MKYK, sonrasında MYK.
İddiaya göre geri Davutoğlu, liste konusunda geri adım atınca Yıldırım da adaylık düşüncesini bir başka bahara erteliyor.
Doğrusu her gün bir düzine şehit cenazesiyle yüzleştiğimiz süreçte koltuk kavgası hem de iktidarın içine düşeceği bir koltuk kavgası herkesin görmek, duymak isteyeceği son şeydi. Bu açıdan isabet olmuş diyebiliriz. Lakin Davutoğlu’nun ‘özerklik’ talebinin bir kez daha Külliye’ye takıldığını söylemek yanlış olmaz.
Bu operasyonun ilk sonucu budur. Erdoğan’ın parti üzerindeki hakimiyeti ayrılışından bir yıl sonra test edilmiştir. Sonuç mu? Üç gün önceden değil kongre salonunda aday çıkarsa kazanır.
Gül’ün ‘kongreye katılmama’ kararını da bu gelişmelere paralel okumak lazımdır.
*
Yıldırım’a gelince;
Her ne kadar bazılarınca bu gelişmeler, ‘Külliye’nin aba altından gösterdiği bir sopa’ olarak okunsa da kısa vadede kongrenin ilk kazananı Binali Yıldırım’dır.
Başından bu yana Davutoğlu’nun koltuğu için potansiyel bir tehlike olarak gördüğü Yıldırım’ın, bu gelişmelerin ardından MKYK’daki yerini garantilediği biliniyor.
Partisi iktidar olursa ‘Başbakan yardımcısı’ yahut ‘meclis başkanlığı’ gibi kritik bir koltuğa oturması yüksek ihtimaldir. Dahası İzmir’den aday olmanın da ötesinde İzmir’in siyasal patronu da bellidir artık. Yani İzmir listeleri yazılırken masanın başında kimin oturacağı netleşmiştir.

Bunlar bu sürecin kısa, orta vadeli sonuçlarıdır.
Uzun vadede ise; partinin Davutoğlu’ndan sonraki genel başkan adayının da belli olduğu söylenebilir. Tüm bu hamlelerin Yıldırım’ın Baş Danışmanlığı’nı yürüttüğü Erdoğan’dan habersiz yapılması söz konusu olmadığına ve olmayacağına göre…
Tabi ki tüm bunlar 1 Kasım seçimlerine de bağlı…
Partinin alacağı oy yükselirse başka düşerse başka sonuçlar doğacaktır haliyle… 
Peki, mesele bu kadar basit midir?
Elbette değildir. Binali Yıldırım için söylenecek çok şey var aslında.
Yıldırım’a sadece ‘Külliye’nin adamı’ muamelesi yaparsak ciddi haksızlık etmiş oluruz.
Erdoğan’la 40 yılı aşkın birlikteliğini, ‘ustam’ diyerek her daim, tartışmasız yanında duruşunu bir kenara not etsek de…
11 yıllık bakanlığı döneminde Türkiye’nin ulaşım altyapısında gerçek bir devrim yapan Binali Yıldırım, AK Parti teşkilatlarının da sempati ile baktığı bir isim…
Nasıl bakmasınlar ki?
13 yılda siz ne yaptınız, neyi başardınız diye soranlara hala Yıldırım’ın imzasıyla hayata geçen yolları, köprüleri, metroları, tünelleri, havalimanlarını anlatıyorlar çünkü…
Her ne kadar ‘Erdoğan kimi işaret etse başkan yapar’ deniliyor olsa da Yıldırım’ı sahaya sürmek, Erdoğan’ın işini kolaylamıştır. Kaldı ki “İster kabul edin ister etmeyin. Türkiye fiilen yeni bir sisteme geçmiştir’ diyerek Türkiye’nin ilk fiili başkanı olduğunu ilan eden Erdoğan için ‘icraat adamı’ Yıldırım daha doğru bir başbakan modelidir.
Ve Yıldırım’ın başka bir özelliği daha var.
İzmir gibi Erdoğan’a karşı en sert rüzgârların estiği bir kente bile sevdirdi kendini. Öyle dedi, böyle dedi… Alttan girdi üstten çıktı. Ama parti tarihinin en yüksek oyunu aldı İzmir’den... Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucu üzerinden söylüyorum. Erdoğan’dan da çok oy aldı bu kentte.

Sanmayın ki Binali Yıldırım sadece yoldan, köprüden anlıyor.
Siyasal öngörüsü de son derece yüksek…
7 Haziran’dan neredeyse 40 gün önce İzmir’de düzenlediği bir toplantıda, “Sandıktan koalisyon çıkabilir. Bugünden bakınca AK Parti-MHP koalisyonu görünüyor. Buna hazır mısınız?” şeklindeki sorum karşısında şu değerlendirmeyi yapmıştı.
“Sandıktan çok sürpriz bir sonuç çıksa dahi Türkiye’de koalisyon seçeneklerinin hiçbiri hayata geçmez. Çünkü koalisyon yapacak bir ortamın olduğuna inanmıyorum. Öyle bir senaryoda azınlık hükümeti kurulur ve bir yıl içinde yeniden seçime gidilir”

Yorum sizin…