GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Oya DEMİR
YAZARLAR
28 Haziran 2023 Çarşamba

Yasemin kokulu sokak… Ve ‘siz’ yoksunuz…

Annemli babamlı o erken sabahlar 
Tüm yaşamımın belki en güzel şeyiydi 
Yatak örtülerinde sabah güneşi 
Ve sanki kardeşimiz olan eşyalar

Sakince açılıp kapanan bir kapı 
Bir masa, ağır başlı duruşuyla 
Yarı aydınlıkta, koridorda 
Aynadan, konsoldan yansıyan ışıltı

Şimdi bu erken sabah saatinde 
Acıtıyor kalbimi özlemle 
O sabah vaktin görüntüleri

Babamın güzel, ağır başlı yüzü 
Annemin azıcık hüzünlü 
Ve hep azıcık telaşlı gölgesi

“O Erken Sabahlar”; Büyükada, Temmuz 2006 – Ataol Behramoğlu

 

Yine Haziran…Yine hüzün…Yine özlem…Yasemin kokularına karışan yoksunluk her anda…

Bir yıl daha geçti…Neden bilmiyorum, gerçekten de zaman çok hızlı akıyor. Dünyanın dönüşü değişti diyorlar, yaşlanıyoruz öyle hissedilir diyorlar. Belki haklılar, belki de başka şeyler oluyor. Bizim aklımızın yetmediği, anlamadığımız, anlamak istemediğimiz çok başka şeyler oluyor, olabilir mi?

Bilmiyorum. Olanlar, olmayanlar, asla olmayacaklar ve olmaması gerekenlere dair anlamadığımız şeyler arasında; hala cevap bulamadığımız sorularla akan zamanı yaşamaya çalışırken;  bugün yine “O” gün.Sensiz”likten “sizsiz"liğe geçtiğimiz yasemin kokulu sokakta dünyada ne olursa olsun, zaman ne kadar hızlı akarsa aksın her gün, her an “o gün” “o an”…

Biz o anda, o duyguda kalmışken, Dünyada, insanlıkta neler neler oluyor gerçekten aklımız almıyor. Daha iyi bir dünyaya dönmeyen günümüz dünyasında; insanlar değişti, davranışlar değişti, kurallar değişti. Konuşmalar arttı, eylemler azaldı, sorunlar arttı, çözümler azaldı. Artık çok da fazla şaşırmıyoruz olana bitene. “İnsan, bunu da mı yapar?” duygusu içimizde en derine saklandı…

Derinlere saklanan, korkulan duygular ve gerçekler ile yüzleşmeme hali günden güne yaşadığımız dünyayı sararken, insanlığın iyilikleri değil kötülükleri normalleştirdiği, önemli ile önemsiz arasındaki farkın kaybolduğu günümüz dünyasında; biz 3 ülke, 5 ayrı şehirde hayatın getirdiklerini yaşamaya, olana bitene anlam vermeye çalışırken,“Seni-sizi” hala tarifsiz bir şekilde çok özlüyoruz.

Yasemin kokulu sokakta başlayan, soğuk ve renksiz hastane odalarında kaybettiğimiz mücadelemiz, o anda duran hayat, bize zamansız getirdiği yoksunluk…Akmayan, gitmeyen o gün, o an, o duygu…“Sensiz” 3652, “Sizsiz” 2674 gün-gece ve bitmeyen özlem…

Yoksunluklara, hüzünlü anlara, mutluluklara, mutsuzluklara, yapabildiklerimize ve yapamadıklarımıza, dünyada olan biten her şeye rağmen; hala farklı şehirlerde aramıza giren mesafeleri yok sayıyor, akan zamana uyum sağlamaya çalışıyor, ufak mutluluklar yaratıyoruz kendimize. Birlikte yaptıklarımızı hatırlıyor, anıları yeni anılar ile çoğaltıyor, zamansız eksikliğimizin üzerini örtmeye çalışıyoruz.

Yaptığın yemeklerin tariflerini, aynısının olmayacağını bile bile yeniden yeniden deniyoruz mesela. Aynı sohbetleri yapamayacağımızı bile bile size kadeh kaldırıyoruz mesela. Bir kitabın satırlarında, bir şarkının sözlerinde sizi arıyoruz mesela. Yaşatamadıklarımıza rağmen sevdiğiniz çiçekleri yaşatmaya uğraşıyoruz mesela. Yasemin kokulu sokakta sizden sonra ışığını, rengini kokusunu, ruhunu kaybeden mutfağın bir köşesinde yıllar sonra yaşamayı başaran çiçeklere bakıp, gülümsüyoruz mesela. 

Gülümsemelerimize bir korku ekleniyor zaman zaman. İçten içe bir ses soruyor: Sen gibi, siz gibi zamansız giderler mi? Tüm korkulara rağmen umutla kuru dallarını kesip, topraklarını havalandırıp su veriyor, o sesi başka bir ses “belki bu defa başarılı oluruz ve gitmezler” ile susturmaya çalışıyoruz… 

O ufacık umuda daha çok sarılıyoruz… O umut ile yaşanan her şeye rağmen ayakta dik durup, zaman zaman kahkahalar zaman zaman göz yaşları içinde başımızı kaldırıp, yaşamaya devam ediyoruz. O umut ile hala fesleğen alıyor, yeniden yeniden yasemin, lavanta, begonvil dikiyor, eksikliğimize anlamlandırıyoruz.

Hayat; küçük şeylere yüklediğimiz umuda rağmen; cevapsız sorular, keşkeler, iyikiler, acabalar ve anlam veremediğimiz nedenler ile hep gittiğin/gittiğiniz “an”da. Umudun yok saydıramadığı tek şey; o gün, o an, o duygu… Yasemin kokulu sokakta; hızla akan zaman bütün eksikleri ile sadece “O gün ve O an”… (2 Mart 2016, 28 Haziran 2013)…