GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
13 Mart 2024 Çarşamba

Tunç Soyer’in sözleri hakkında…

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer son zamanlarda sıkça medyada beyan vermeye başladı. Bu açıklamalarında kırgınlığın yanı sıra parti içi yarılmaya vurgu yapan sözleri dikkat çekiyor.

Mirgün Cabaz ile yaptığı röportajda söylediği sözler üzerine bazı yorumlar yapmaya çalışalım.

Genel Başkan Özgür Özel ile Ekrem İmamoğlu’nun İzmir ve Ege Bölgesi adayları konusunda ayrı düştüklerini ve buralarda Özel (Veli Ağbaba) ekibinin etkili olduğunu ifade eden Soyer, kendini aday yapmayanın Genel Başkan olduğunu ifade etti.

Özel’in anketleri mazeret olarak kullanmada oldukça başarısız olduğunu biliyoruz. İzmir’de atanan 1 artı 30 adayın hemen hiçbiri anketten çıkmamıştır. İlçeler arası aday kaydırmalar ve Çiğli ile Karaburun’da aday değiştirmeler de bunun en somut kanıtıdır.

Tunç Soyer kendi yaptırdıkları anketlerde (son altı ayda altı defa anket yaptırmış) açık ara önde çıktığını söyleyip, başarısız diye atanmamayı kabul etmiyor. Bunu haklı olarak Kurultay sürecindeki tercihine bağlıyor.

Kendisi değişimden yana olduğu halde, bunun seçimden sonraya bırakılmasını doğru buluyormuş. Ancak Kılıçdaroğlu’na desteğini, sadakat ve liyakat ile açıklıyor. Kendisini atayan kişiye sadakat gösterebilir tabii ama sadakat ile liyakat her zaman uyumlu değildir. Nitekim aynı konuşmada Soyer, Kurultay’da yönetim değişmesi ile seçmendeki kırgınlık ve soğumayı azalttığını da söylüyor. Yani, liyakat ile sadakat birlikte olmayabiliyormuş.

Soyer’in dikkat çekici bir açıklaması da, “Aziz Bey ben adayım deseydi ben çıkmazdım” ifadesi. Mevcut başkan aday iken, karşısına çıkıp, ben de adayım demeyi etik bulmam sözleri bir hayli ilginçti.

O zaman bir belediye başkanı bir şekilde atanınca ve seçilince kendi makamı bırakmadığı sürece yerine kimse aday olmaz. Bu anlayışın demokrasi ile alakası yok tabii.

Tunç Soyer’den memnuniyetin düşük olduğu, daha doğrusu geçen seçimde aldığı desteğin bir hayli altına düşen bir desteğe sahip olduğu gerekçesi Özel tarafından sıkça dile getirildi. Geçen seçim ittifak seçimiydi ve hemen hemen hiçbir belediye başkanı geçen seçimdeki desteği koruyamamıştır.

Tunç Soyer’den memnuniyetin düşük olduğu bir gerçek olmakla birlikte bu durum ilçesi düzeyinde Cemil Tugay için daha yüksek oranda geçerliydi.

Soyer, kendisi yerine aday olan Cemil Tugay ile CHP’nin desteğinin azalacağını ve ilk defa AKP adayının oldukça yüksek oy alacağı tahmininde bulunuyor.

Ben bu tahminin duygusal bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum. Cemil Tugay da Hamza Dağ da parti oylarının üzerine destek sağlayabilecek siyasi figürler değil. Parti ve ittifak oylarını korumaları bile başarı sayılır.

Soyer ve bazı gazetecilerin ifade ettiği gibi, Cemil Tugay’ın adaylığına kızan CHP’li seçmen, buna tepkisini AKP’ye oy vererek göstermez. CHP seçmeninin kahir ekseriyeti zaten oy verdiği partinin yöneticilerini ve adaylarını beğendiği için değil, Erdoğan ve AKP’ye karşı oy kullanıyor.

Bu seçimde bazı CHP’li seçmenlerin (ki oran çok yüksek olmaz) aday atamalarına daha öncekilerden çok daha tepkili olduğu kesin. Ama bu tepkiyi Hamza Dağ’a oy vererek göstermezler. İlçelerde bağımsız adaya, Büyükşehir’de de Ümit Özlale ve Akın Birdal’a oy veren bir miktar CHP’li seçmen olabilir. Ama bunun tersi daha geçerli. Yani İYİ Parti ve DEM’in seçmeninin bir bölümü de yine Erdoğan karşıtlığı nedeniyle, CHP adayına yönelecektir.

Bu Cemil Tugay veya herhangi bir ilçe başkan adayına yönelik bir teveccüh olmaktan ziyade, endişeli modern tercihi olacaktır.

Tunç Soyer’in Afyon krizine denk gelen İmamoğlu ziyareti, doğal olarak İmamoğlu’na destek olarak yorumlandı. Ama Soyer, ben görüşmeye gittim, Ekrem Bey de kampanyaya katılmamı istedi, diyor.

Bu ifaden, İmamoğlu’na destek için değil de seçim sonrası gündeme gelecek olan Kurultay’da kendisi için destek istemeye gitmiş gibi bir anlam da çıkıyor. Nitekim aynı röportajda, daha önce kullandığı sathı müdafaa sözünü tekrar kullandı.

Seçim sonrası Özgür Özel’in koltuğunu korumakta zorlanacağı iması ile birlikte düşünüldüğünde bu ziyaret farklı bir anlam taşımaktadır.