GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Oya DEMİR
YAZARLAR
19 Mart 2014 Çarşamba

Müzikle bir an...

“Sevgili babacığım! duygularımı şiirle aktaramam, şair değilim; kendimi gölgeler ve ışıkla ifade edemem, ressam değilim; düşüncelerimi hareketlerle de     açıklayamam, dansçı değilim. Ama bunların hepsini müzikle yapabilirim. Ben bir müzikçiyim.” (Babasının, doğum gününü kutlamak için yazdığı mektubundan) Wolfrang Amadeus Mozart
 
Her gün yeni bir şey... Sürekli birbirine hakaretler yağdıran insanlar... Uyanmaya çalışan ruhlar... Uyanmaya çalışan zihinler...Durmak yok, haksız yere öldürürenler için yapılan eylemler de ölenler...Yaralananlar....Sosyal medyada isyanlar... Acabalar, keşkeler, cevapsız sorular, yalanlamalar, yalanlamaları yalanlamalar...Herkes çok üzgün, çok kızgın, hareketlerin, sözlerin önü arkası yok...
Kaçacak yer yok...Herşeyde ve heryerdeler...Bir an durup sakinleşemiyor, bir an durup herşeyin üzerine çıkıp ne oluyor diye bakamıyorsun....Herkes yazıyor, herkes konuşuyor, herkes aynı hızla paylaşıyor, aynı hızla tüketiyor...Bütün duygular aynı hızla yükseliyor, aynı hızla birbirine karışıyor...Durmak yok...
Bir an bulunduğun alanı değiştiriyorsun, bir kaç dakika sonra tekrar dönüyorsun... Bir yanda bütün bunlar yaşanırken ve en acısı hissedilirken hayat devam ediyor...Kaçırıyorsun... İçinde olamıyorsun... Bir huzursuzluk, kabına sığamama, her an bir acı, öfke, merak, endişe sarıp sarmalıyor. Kaçamıyorsun...Gidecek yer yok...
Rutin yapman gereken işeri yaparken ve mümkün olduğu kadar sakin bir alan yaratmaya çalışırken gazetede bir arkadaşımızın verdiği davetiye ile bir anda kendimi Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde buldum...
Dile kolay tam 21 yıldır gerçekleştirilen ve ne yazık ki doğru düzgün takip etme fırsatı bulamadığım 21. İzmir Avrupa Caz Festivali...
‘Şarkıların ve dansın hayat boyu yolculuğu, Polonya’dan Türkiye’ye buluşmaları‘. Polonya türküleri ve bizim türkilerimiz aynı sahnede; kaval, bağlama, perküsyon, ritim ve dans ile bir araya geldi ve salondaki herkesi kısa bir süreliğine de olsa bu dünyadan uzaklaştırdı....
Çekin uşaklar çekin,
Hemen aldık ırgatı,
Geliyor bir sert poyraz,
Vuralım iki katı...
***************
Gayadan Bakan Oğlan,
Kakili sarkan oğlan,
Gece gelme gündüz gel,
Horuzdan Korkan oğlan...
***************
Ben bir göçmen kızı gördüm Tuna boyunda
Elinde bir besili kuzu hem kucaciğında
Doğru söyle göçmen kızı annen var midır
Ne annem var ne babam var kalmışım öksüz
Ve diğerleri... Ne yazık ki Polonyalı Janusz Prusinowski Trio, Adam Strug Monodia Polska ile Ewa Grochowska Vokal Toplulukları’nın ezgilerini aktaramıyorum...
 
O sahnedeki sıcaklığı, ezgilerin kaynaşmasını, gülümsemeleri, dans figürlerine yansıyan sevgi yoğunluğunu ne yazık ki aktaramıyorum...
 
Neden dünyaya hem bu kadar çok yakın, hem de neden bir o kadar uzak olduğumuzu, nasıl net bir şekilde hissettiğimi ve gördüğümü anlatamıyorum... 
 
Müzik aletlerinin farklılıklarına rağmen ortaya çıkardığı seslerin muhteşem birleşmesini, anlamadığımız bir dilde söylenen türkülerin, uyumlu dansların ruhumu nasıl dinlendirdiğini anlatamıyorum...
 
Bütün güzellikler içinde ne yazık ki konserin ortasında oldukça gürültülü olarak çıkıp giden bir kaç kişiyi, o an da hissettiğim utancı anlatamıyorum...
 
21 yıldır kimbilir ne zorluklarla devam eden, gelen herkesin çok memnun kaldığı 21. İzmir Avrupa Caz Festivali’ne emeği geçenlerin, katkı koyanların hangi heyecanlar ile (yürekten anlayabiliyor olsamda) bizlerle buluşturduğu programın bir Caz Festivali olmaktan daha çok şey ifade ettiğini ne yazık ki anlatamıyorum... 
 
O sahnede gördüğüm aynılık ve farklılık, o salonda gördüğüm aynılık ve farklılık günlerdir yaşadığımız kaosun aslında çok kısa bir özeti gbiydi...İlk andan son ana kadar tek bir şey hissettim...O sahnede ki ezgileri dinlerken, günden uzaklaşırken; ruhum bir yandan dinlenirken diğer yandan çok yoruldu...Ne kadar dünyaya yakın olursak olalım... Bir o kadar da uzağız....
 
Bir an müzikle günden uzaklaşırken ve mutlu olurken bir yandan da derin bir üzüntü ile tek şey sordum kendime...
 
Biz her geçen gün birbirimizden uzaklaşırken, farklı kültürler, farklı ülkeler İzmir’de buluşuyor... Şu anda, burada olmasının bir nedeni olmalı... Biz dünya ile bir araya gelebilirken, nasıl kendi içimizde bu kadar ayrılabiliriz?