GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
9 Aralık 2010 Perşembe

Kılıçdaroğlu'nun ardından...

Toplam 24 saat İzmir’’de kalıp sürüyle toplantıya katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’’nun programından geriye ne kaldı?
Havalimanındaki yoğun kalabalıklar mı? Örgütsel teslimiyet ya da ekipsel bağlılıklar mı?
Etrafındaki ’‘yağ duvarlarını’’ aşıp arada sırada da olsa halka dokunuş çabası mı?
Parti örgütüne verdiği, ’‘sakın olduğunuz gibi görünmeyin’’ şeklinde de yorumlanabilecek, ’‘En fazla iki kadeh rakı için, yanınızda başörtülü birini taşıyın, onlar gibi giyinin, camiyi, cemevini ihmal etmeyin’’ türünden ’‘garip’’ siyasi talimatlar mı?
İzmir’’in sanayicileriyle buluşmasında ortaya koyduğu performans mı?
Hükümete yönelik ’‘sert’’ eleştiriler mi?
Yoksa ön seçim, kadın ve gençlerin siyasetteki yeri, Kürt sorusu, Türban gibi konularda söyledikleri mi?
Pek çok başlık ya da sonuç çıkarılabilir Kılıçdaroğlu’’nun iki güne yayılan ama toplam 24 saate sığdırılan İzmir turundan.
Yanına Gürsel Tekin ve Umut Oran’’ı da alarak, parti içi operasyon sonrası ilk, kurultay öncesi son kez kente ayak basan Kılıçdaroğlu, ’‘muhteşem’’ sayılabilecek ama tamamı otobüsle taşınmış 2 bine yakın kişi tarafından karşılandı.
Bu parti örgütünün bir çeşit ’‘bağlılık’’ fotoğrafıydı. Gül dökmelerin de pankart açmaların da altında hep aynı neden vardı. Bağlılık bildirmek, teslim bayrağı sallamak’…
Hemen sonrasında soluğu, çoğunluğu İl Başkanı Nalbantoğlu tarafından ikna edilmiş 41 mühim kişiye rozet takacağı salonda aldı Kılıçdaroğlu.
Sonrasında Kemeraltı turu, kadınlar buluşması, sanayicilerle yemek falan filan...
Akşam saatlerinde örgüt toplantısı, örgüte öğütler, ikinci günde sanayici ve işadamlarıyla buluşma’…
**
24 saatlik İzmir turundan iki şey kaldı aklımda. Biri iyi, diğeri kötü’…
Biri ’‘önseçim’’ öteki ’‘takiyye yapın’’ anlamında da yorumlanmaya müsait örgütsel talimatlar.
’“En fazla iki kadeh için... Camiyi de cem evini de ihmal etmeyin. Seçim çalışması yaptığınız bölgedeki seçmen gibi giyinin. Yanınıza bir başörtülü partili alın’” dedi Kılıçdaroğlu.
Ve açık söylemek gerekirse bazı kesimleri sukut-ü hayale uğrattı bu ifadeler.
Ne demekti bu? ’“Oy almak için gerekirse kılıktan kılığa girin’” mi diyordu yoksa?
Cami cemaatine, muhafazakar kesime bu şekilde mi ulaşacaktı CHP?
Rol yaparak mı?
’‘Olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol’’ felsefesine ne oluyordu?
Kılıçdaroğlu’’nun CHP örgütünü tanımadığı biliniyordu. Ama örgüte karşı ne kadar ön yargılı olduğu da şimdi anlaşılıyor.
CHP örgütünün, üç/beş kendini bilmezden, sarhoş ve ayyaştan müteşekkil olduğunu mu düşünüyordu yoksa? 
CHP ile bazı seçmen grubu arasında aşılması gereken ciddi sorunlar olduğu doğru. Ama bana göre sorun şekilsel değil, derin’…
Hem de ’‘kılık, kıyafetle çözülemeyecek kadar’’ derin.
Eğer bu ifadeler gerçekten Kılıçdaroğlu’’na aitse önemli bir kitle üzülür.
Beni üzen nokta ies şu oldu.
Hani İstanbul seçimlerinde Kılıçdaroğlu’’nun üzerinden çıkarmadığı balıkçı yaka kazak var ya.
’‘Şeçmen gibi giyinin’’ anlayışıyla mı tercih edildiğini düşündüm bir an ve üzüldüm açıkçası.  
Bu söylemlerden sonra birçok kişi ’‘takiyye kralı’’ Başbakan Erdoğan’’ın kopyası olmaya çalıştığını düşünebilir Kılıçdaroğlu’’nun. Ve de sandığa gittiğinde ’‘Aslı varken, neden fotokopisine razı olayım’’ diyebilir. Benden söylemesi’…
**
Sevindiğim, pek çok kişiyi de sevindiren nokta ise’…
Ön seçim dedi Sayın Genel Başkan’… Ön seçim.
İşte kenti de örgütü de heyecanlandıran bana göre tek şey buydu. Aşiret kültürünün hakim olduğu ’‘Doğu ve Güneydoğu dışında her yerde önseçim yapacağız’’ dedi. Üye bazında ön seçim tavrı hem anlamlı hem doğru hem de sevindiriciydi. Sadece parti içi demokrasi açısından değil partideki dönüşümün hayata geçirilmesi ve de demokrasinin bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi açısından.
Tabi ki çarşaf liste meselesinde olduğu gibi bugün söyleyip yarın inkar edilmezse.
Çünkü kulislerde ön seçim çalışmasında İstanbul, İzmir ve Ankara’’nın önseçimden muaf tutulacağına ilişkin söylemler konuşuluyor.
Doğu ve Güneydoğu da muaf zaten... Eee ne kaldı?
**
Öte yandan sanayicilerle yaptığı toplantıdaki performansını çok beğendim Kılıçdaroğlu’’nun.
Her ne kadar yeni ya da somut bir şey söylememiş olsa da ekonomiye ilişkin doğru/yerinde teşhisleri, tespitleri vardı öncelikle. Sade, akıcı ve irticalen konuşmasıyla pek çok dinleyiciden de tam not aldı. Ama ’‘Bize ne vereceksin’’ sorusunu tıpkı Baykal gibi ortada bıraktı.
Toplantı sonundaki sorulara da açık yüreklilikle yanıtlar verdi CHP Genel Başkanı. Ama ’‘Kürt sorunu, Türban meselesi’’ gibi konularda topu ’‘komisyona’’ atmayı dahası bu sorulardan kaçmayı tercih etti.
İki günlük turun en manidar bölümü ise; Havagazı Fabrikası’’ndaki toplantısının sonunda bir soruya yanıt verirken, ’‘CHP’’de genç ve kadın sayısını arttıracağına dönük vaadinden sonra, ’‘ihtiyar heyetini’’ andıran vekillerin alkışlamasıydı bence.