GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
18 Eylül 2014 Perşembe

İzmir olsa ne olur, olmasa ne!

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ‘kalesi İzmir’i A Takımı’ndan ikinci kez dışlamasıyla patlak veren tartışmaya dün ‘İzmir neden yok’ başlıklı yazıyla biz de katıldık.
İzmir’in hatta Ege’nin sadece CHP’de değil AK Parti’de de topyekûn ‘yok sayıldığını’ kabine üzerinden değerlendirdik. Hatta dışlanmanın, yok farz edilmenin sadece İzmir’in değil topyekûn Ege’nin kaderi haline geldiğini rakamlar üzerinden açıklamaya çalıştık.
‘MHP’ye haksızlık yaptınız’ diyenler oldu ki haklılardı.
Ne kadar İzmirli oldukları tartışılsa da İzmir’den 2 vekil çıkaran Bahçeli, ikisine de önemli görevler yükledi. Bir zamanlar İzmir’i 57. hükümetin kabinesinde de temsil eden Oktay Vural ve Kenan Tanrıkulu bugün de Bahçeli’nin A takımında yer alıyor. Biri Grup Başkan Vekili öteki Genel Başkan Yardımcısı olarak…
Kentte yapılan araştırmalarda ‘en tanınmış vekil’ olarak Oktay Vural isminin ön plana çıkması biraz da bu yüzden… Çünkü Vural, MHP’nin vitrininde kesintisiz yer aldı.
AK Parti ve CHP’nin yok saydığı İzmir’i MHP’nin sahiplenmesini İzmirliler mutlaka ayrıca takdir edeceklerdir. Kaldı ki MHP’nin son yıllarda İzmir’deki yükselişinin de bu adımlarla ilgisi olabilir. Sonuçta son seçimde iki önemli ilçeyi kazanan ve 10 civarındaki ilçede yüzde 20–30 arasında oy alarak seçimin kaderini tayin eden MHP’nin önümüzdeki süreçte yenilenen/tazelenen kadrosuyla İzmir siyasetine ağırlığını koymasını bekliyorum.
Ama bugünkü konumuz İzmir’in iktidar ve ana muhalefet tarafından dışlanmasının olası sonuçları…
Sosyolojik açıdan kentin giderek yalnızlaştığı ya da yalnızlaştırıldığı süreçte siyaseten yok sayılmak İzmir’e ağır bir darbe vuracaktır.
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur misali… Bir zamanlar (90’ların başı) Türkiye’nin tanıtım filminde yer alan ‘Uzakta, Asya’da bir ülke’ haline gelecektir kuruluşun ve de kurtuluşun kenti İzmir…
Yahut ünlü şair Ahmet Kutsi Tecer’in dizelerindeki ‘Orada bir köy var uzakta’ misali…  
Cumhuriyet’in anlı-şanlı kenti İzmir…
İlklerin kenti, öncü kent…
İşgaliyle kurtuluş meşalesinin fitilini ateşleyen, kurtuluşuyla devletin kuruluşunu müjdeleyen…
Atatürk’ün Türkiye’sinin aydınlık, ilerici kenti İzmir… Türkiye’nin ‘Batı’ya açılan penceresi…
Ege’nin incisi…
Sanayide; fuarcıkta, tarımda, ticarette söz sahibi…
Siyasette iktidarları belirleyen…
Bünyesinden her dönem 3-5 bakan çıkaran…
Bir zamanların parlak yıldızı İzmir’in şimdilerde giderek içe kapanan, yalnızlaşan, görmezden gelinen, yok sayılan, dışlanan kente dönüşmesi acı verici.
Sanayide değerlerini kaybeden, yetiştirdiği genç beyinlerin göçünü üzülerek izleyen, altyapı sorunlarıyla boğuşan, medyasından siyasetine kadar her alanda sığlaşan, kalitesizleşen bir kent… İktidar ve muhalefet temsilcilerinin ‘artık kabak tadı veren’ dalaşmalarıyla gün dolduran, yalnız ve de çaresiz bir görüntüye bürünen, bu haliyle iç parçalayan bir kent… 

İktidarla ilişkisinin ‘limoni’ olmasını, iktidarın İzmir’i yok saymasını herkes anlayabilir. Ama
CHP ile ilişkinin ‘limoni’ oluşuna hiç kimse anlam veremiyor.
Ve dostun gülü misali CHP’nin İzmir’i yok sayması, İzmir’i derinden yaralıyor.
Haklı olarak bu kentin sokaklarında şu soru soruluyor.
Diyelim ki AK Parti bizi ‘oy vermiyoruz diye’ cezalandırıyor.
Peki, oy verdiğimiz, destek olduğumuz, iktidar yaptığımız, ana muhalefet koltuğuna oturttuğumuz CHP neden böyle yapıyor?
 
İşte o yüzdendir ki dostlar; Ne Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne de bir başkasının İzmir’i dışlama, görmezden gelme gibi bir lüksü olamaz.
Örneğin şunu diyemez Kılıçdaroğlu…
“İzmir milletvekillerini ben yazmadım. İzmir’den MYK’ya alacak adam/kadın bulamadım.”
Ya da açıkça şunu mu demeye çalışmaktadır.
İzmir’de benim yardımcılığımı yapacak kapasitede, CHP’nin MYK’sındaki 17 koltuktan birine oturtabileceğim biri yok.
Diyelim ki milletvekili bulamadın. 3,5 yıl önce yazdığın vekillerden beklediğin performansı alamadın. Diyelim ki sütten ağzın yandı.  

9 üniversitesi, yüzlerce sivil toplum kuruluşu bulunan 4 milyonluk kentte, iktidar olduğun en büyük şehirde, bir Allahın kulu yok muydu yardımcılığınızı yapacak kapasitede?

Dün Sezgin Tanrıkulu’nu Hüseyin Aygün’ü…
Mansur Yavaşı…
Bugün Mehmet Bekaroğlu’nu nereden/nasıl bulduysanız,
Bugün İzmir’i de temsil edecek birini mutlaka bulurdunuz.
Tabi ki bulmak için önce aramak gerek…

Diyorlar ki, bulsa ne olur bulmasa ne…
Yani CHP’nin vitrininde İzmir, Ege olsa ne olur olmasa ne?
 
Şiddetle karşıyım bu düşünceye…
İşin seçmene, kente karşı siyasi bir nezaketsizlik olduğu gerçeğinden söz etmiyorum.
Yani İzmirlinin, Egelinin oylarıyla sahip olduğu koltukta ‘başkalarının borusunun’ ötmesi değil öncelikli mesele…
CHP’nin siyasi açıdan yanlış beslenmesi… Ki yanlış beslenmenin başta gıda zehirlenmesi olmak üzere ağır sağlık sorunlarına yol açtığını hepimiz biliriz.
Oyu, desteği Ege’den alacaksın.
MYK üyesini Kars’tan, Diyarbakır’dan, Tunceli’den, İstanbul’dan seçeceksin.
Delegenin çizdiğini ‘özel danışman’ diye atayıp, tutacaksın.
Sonuçta bölge vekillerini küstüreceksin.
Bölge insanını, seçmenini küstüreceksin…
Bölge hakkında yanlış mihrakların yanlış raporlarından besleneceksin.
Vekil atarken, başkan seçerken o yanlış raporların esiri olacaksın.
Eksenini kaydıracaksın… Ve emin ol yarın korkularının esiri olup ‘gidecek yeri olmadığı için’ sana oy verenleri ürkütecek, kaçıracaksın.
Ve bu gidişle CHP’nin kapısına kilidi vurduracaksın.