GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
16 Temmuz 2010 Cuma

İzmir Marşı’’yla gidersiniz’…

Evet/Hayır’…
Çocukluğumun yarışması’…
Dönemin zorunlu ekranı TRT’’nin siyah/beyaz ve renkli camında uzun yıllar sürdü.  
Mucidi Orhan Boran, zirveye çıkaran Erkan Yolaç.
Yarışmanın akıllara kazınan iki kuralı;
Ağzınızdan kesinlikle ’‘evet’’ ya da ’‘hayır’’ ya da benzeri bir cümle çıkmayacak ve başınızı emme/basma tulumba gibi sallamayacaksınız.
Pazar günlerinin basit ama komik yarışmasının kazananı olduğunu hatırlamıyorum.
Mehter Marşı’’yla gelenler, birkaç dakika içinde çözülür, İzmir Marşı’’yla giderdi.
 
**
Ve geldik bir ’‘evet’’ ’‘hayır’’ yarışmasına daha’…
Tek bir kuralı var.
Ya ’‘evet’’ ya da ’‘hayır’’ diyeceksiniz.
Neye ve kime, neden/nasıl?
Aslında TBMM’’de büyük tartışmalarla oylanan Anayasa değişikliğine’…
Ama iş öyle bir noktaya geldi ki;
Evet’’ler AKP’’ye, Hayır’’lar muhalefete’…
Peki bu noktaya nasıl geldi, kim getirdi?
Tabi ki güzel ülkemin kıvrak siyasetçileri’…
 26 maddelik bir anayasa değişikliği’…
12 Eylül gibi ’‘manidar’’ bir tarihte oylanacak.
Aslında paketin önemli bölümü üzerinde herkes uzlaşıyor.
Darbe döneminin yargılanması, vatandaşın tek başına Anayasa Mahkemesi’’ne başvurabilmesi gibi doğru maddelerle süslenmiş’…
Asıl hedef, üç maddede gizlenmiş.  
Çünkü güzel ülkemin başında Tayyip Erdoğan gibi kıvrak bir başbakan var.
26 maddenin 23’’ü darbe döneminin izlerini silmeye dönük.
Araya öyle kritik üç madde serpiştiriyor/gizleniyor ki;
8 yıllık iktidarında yapılamayan halk oylamasıyla becerilmeye çalışılıyor.
Kimileri buna ’‘yargı reformu’’ diyebilir. Uzaktan öyle de görülebilir.  
Ama ’‘kazın ayağı’’ hiç de öyle değil. 
Yargı reformu adı altında yapılan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK gibi üst yargı organlarının hükümetlerin/icranın kontrolüne geçmesi anlamına geliyor.
 
**
Yani;
12 Eylül’’deki yarışmada ’‘evet’’ler kazanırsa, Türkiye’’nin bir hukuk devleti olduğundan söz etmek iyice zorlaşacak.
Zaten zordu, iyiden iyiye imkansızlaşacak’…
Buradaki tehdit, tehlike yargının AKP’’nin kontrolüne girmesi değil.
Asıl tehlike bağımsız olması gereken yargının hükümetin yani yürütmenin kontrolüne girmesi’…
AKP döneminde AKP’’li, CHP döneminde CHP’’li yargı, mülkü temelinden sarsacak, demokratik düzenin sonu olacaktır.
İktidarı döneminde yolundaki tüm engelleri bir şekilde kaldıran, bunu da ’‘demokratik’’ kılıflar bularak sunan, geçmişte canını yakanlarla bir güzel hesaplaşan Erdoğan, YÖK, KÖŞK, TSK, Medya gibi engelleri birinci döneminde ortadan kaldırdı.
Şimdi sıra direnen son kurum olan yargıda’…
 
Tüm bu düzenlemeler, çok değil iki yıl önce, partisini Laikliğe Karşı Eylemlerin Odağı olmakla mahkûm eden Anayasa Mahkemesi, özelleştirmeler başta olmak üzere çok sayıda düzenlemesini iptal eden Danıştay, Ergenekon soruşturması başta olmak üzere birçok konuda görüş ayrılığı yaşadığı HSYK gibi kurumları dağıtmaya, kontrol altına almaya dönük.
 
Daha da ileri gidersek, ’‘şiir’’ okuduğu için kendisini cezalandıran, hapse atan yargının iplerini ele geçirmeye dönük.
Referandum mu yapmak istiyorsunuz?
Dokunulmazlığı kaldırarak başlayın’…
Çıkın şu dokunulmazlık zırhından’…
Efendim yargıya güvenmiyorlarmış.
Yargı siyasallaşmışmış.
Lehte karar verirken ’‘adil’’, aleyhte karar verirken ’‘siyasal’’
Böyle saçmalık olur mu?
Böyle çarpık, hastalıklı bir bakış açısı var mı?
Niyetiniz gerçek bir yargı reformuysa, niyetiniz gerçekten darbenin izlerini silmekse’…
Yani bağcıyı dövmek değil, üzüm yemekse’…
Herkese sorarak, hukukçulara danışarak, muhalefetle konuşarak yepyeni bir Anayasa yazarsınız.
Olur, biter.
Ama niyetiniz, geçmişle hesaplaşmak, karşınızda direnen, ’‘dik duran’’ son kaleyi ele geçirmek yani bağcıyı dövmekse;
Değil 23 madde’… 230 maddeyle de süsleyip, asıl niyeti kamufle etmeye çalışsanız, kar etmez.
En nihayetinde,
Mehter Marşı ile gelir, İzmir Marşı ile gidersiniz.
 
Şimdilik bu kadar’… Devamı gelecek.