GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
14 Temmuz 2010 Çarşamba

Etek altında siyaset tartışması!

CHP İzmir’’de 2. Nalbantoğlu dönemi resmen başladı. ’‘Nerede kalmıştık’’ diyerek kolları sıvayan Nalbantoğlu’’ndan umutlu olduğumu söylemeliyim. Yönetim listesinin ortaya çıkmasından sonra çok sayıda olumlu/olumsuz tepki bana da ulaştı.
Yönetime yönelik itirazların temelinde ağırlıklı olarak ’‘Ben neden yokum’’ sancısı yatıyordu. Ya da ’‘Neden bana yakın isimler yok’’tan öte gitmeyecek türdendi eleştiriler. Genel Sekreter Yardımcısı A. Rezzak Erten’’in bir süre önce bana özel yaptığı, ’‘Artık ekip devri bitti, bundan böyle ’‘Genel merkezciler ve karşıtları’’ var’’ açıklamasından hareketle bazıları, ’‘Hani ekip kalmamıştı, yönetim listesi aynı şeyi söylemiyor’’ diyordu.
Bu görüşe kısmen katılmakla birlikte, Erten’’in açıklamalarının samimiyetine inandığımı vurgulayarak, ’“Genel merkez olgusunun’’ zamanla oturacağını, Genel Sekreter Sav’’ın İzmir’’e yönelik tutumunun 27 Şubat öncesinde yaşanan süreçle doğru orantılı olduğunu anlatmaya çalıştım.
Ve de şöyle dedim o bazılarına; ’“Bugüne kadar onlarca il yönetimi gördük/gördünüz. Hangi il yöneticisinin hangi eylemini, icraatını hatırlıyorsunuz? Hangi seçmen, hangi il yöneticisine bakarak karar veriyor sandığa gittiğinde? Bırakın il yöneticisini, il başkanlarının bile seçmene etkisi son derece sınırlıdır’”
Bu görüşte ısrarcıyım. Çünkü, Türk seçmeni bırakın il yöneticisini, il başkanını, yüzde 90 ekseriyetle genel başkana endeksli oy kullanır. Hal böyle iken, il yöneticisi şu olmuş, bu olmuş’… Çok mu önemli? Benim önemsediğim il başkanlığı’… Liderin enerjisini tabana yansıtacak olan o çünkü. Hatta liderinin, partisinin söylemlerini, bulunduğu kentin diline çevirip, anlatacak, organizasyonu yaparak, yöneticilerini, ilçe örgütlerini harekete geçirecek o. Yani lokomotif olan o. Gerisi vagondan öte değil’… Lokomotif çekerse vagonlar yürür’… Bu noktada, Baykal’’ın gidişiyle birlikte örgütsel açıdan altı tamamen boşalan, süreç içinde attığı yanlış adımlarla kendini bitiren Ekrem Bulgun’’un yerine, 27 Şubat sürecinin mağdur ismi Nalbantoğlu’’nun gelişi anlamlı.
Çünkü, ’‘atanmış’’ Nalbantoğlu bile, ’‘seçilmiş’’ Bulgun’’a oranla demokrasiyi daha çok yansıtıyor. Hiç olmazsa il kongresinde Baykal darbesiyle delegenin iradesine konulan ipoteğin çözülmesi anlamına geliyor atanışı’… Yönetime yönelik eleştirilerden biri de ’‘Alevi’’ kimlikli yöneticinin az oluşuydu. Bu noktadaki eleştirileri anlamak mümkün değil. Hem de partinin genel başkanının alevi kimliği taşıdığı bir dönemde’… Öte yandan il/ilçe yönetimleri oluşturulurken siyasetçilerin mezheplerine, ırklarına, memleketlerine bakılmasını da son derece çağ dışı/faşizan bir yaklaşım olarak gördüğümü söylemeliyim. Kaç Alevi var, kaç Sunni, kaç Kürt, kaç Arnavut’…?
Yok, böyle bir şey!
**
Ve ilginç bir tartışma da ’‘etek altında’’ siyaset yapanlara dönük’… Eski İl Başkanı Ekrem Bulgun’’un istifasını verdikten sonra ’‘Ankara’’da oturuyor, İzmir’’i karıştırıyor’… İzmir’’de evi bile yok’’ şeklinde ’‘fütursuz, gereksiz ve de haddi aşan’’ eleştirisine, ’“Etek altında siyaset yapılmaz’” şeklinde yanıt veren Genel Sekreter Yardımcısı A. Rezzak Erten başlattı bu tartışmayı’…
Etek altında siyaset yapılır mı?
Üzerine yazan çizenler, konuşanlar oldu’… Hatta Milliyet Gazetesi’’nde yazan CHP Üyesi, Bornova Belediye Başkan aday adayı Doç. Dr. Engin Önen de bu tartışmaya girmiş iki gün önce’…
Tartışmaya bilimsel bir hava veren Önen, ’“Baykal’’ın, Sav’’ın, Özyürek’’in’’ eteğinin altında siyaset yapanlar da olduğunu vurgulayarak, akademik kimliğini öne çıkarıp, bilim adamlarının bu duruma, ’‘ağa-yanaşma’’ örneği verdiğini tekrarlamış birkaç yerde. 
Önen’’in tespitlerinin bir bölümüne katılıyorum. Lakin; Ekrem Bulgun’’un Baykal’’ın eteğinin altında siyaset yapmasıyla, Önen’’in kast ettiği isimlerin aynı kefeye konulması söz konusu bile değil. Özyürek’’in eteğinin altında siyaset yapanlarla Nalbantoğlu’’nu kastedip, Genel Sekreter Önder Sav’’ın eteğinde siyaset yapanlara A. Rezzak Erten ve Sav’’ın İzmir’’deki ekibini dahil ediyorsa tabi ki.
Sayın Önen önemli/temel bir noktayı kaçırmış görünüyor. Birlikte siyaset yapmakla etek altında siyaset yapmak’… Kaçırılan nokta tam olarak bu’… Çünkü, Baykal ’‘ol’’ demese Bulgun asla ve kat’’a il başkanı olamazdı. Bırakınız il başkanlığını aday bile olamazdı. O nedenle ’‘etek altında siyasete’’ doğru ve yerinde bir örnekti. Çünkü, ’‘sadece’’ tavanda vardı Sayın Bulgun. Baykal’’ın en sadık askeri olarak’…
Siyaset bazen ’‘tavan’’dan başlayabilir. Ama sadece ’‘tavanda’’ olmak tutunmaya/kalıcı olmaya yetmez. Tavanda olduğu kadar tabanda olmayanlar siyaset sahnesinden silinmeye mahkumdur’… Siyaset mezarlığı tavandan gelip yok olan onlarca vekil/başkanla doludur çünkü.  Eğer Önen’’in kast ettiği Nalbantoğlu-Özyürek, A.Rezzak Erten-Sav ilişkisi, Bulgun-Baykal ilişkisiyle benzerlik gösterseydi, ne Nalbantoğlu’’nun ne de Erten’’in kent siyasetinde tutunma şansları olmaz, hatta şimdiye kadar silinip giderlerdi.
İzmir’’in en kıdemli (yaş olarak) CHP’’lisi Bulgun, yarım asırlık siyasi hayatında sadece Baykal’’ın aklında var olabilirken Genel Sekreter Yardımcılığı’’na yükselen Erten, ithal geldiği İzmir’’de kent siyasetinin patronluğuna terfi etti. Hatta Genel Sekreter Yardımcısı sıfatıyla daha da ötesine geçti’… Özetle 1963’’ün il yöneticisi, 73’’ün il başkanı Bulgun’’un 40 yılda yapamadığını 8 yılda başardı.
Nasıl mı geldi bu noktaya’…? Çalışarak tabi ki’… Bir elin nesi var, iki elin sesi var anlayışıyla hareket edip parti içinde sadık bir ekip oluşturup, yol arkadaşlarıyla omuz omuza vererek’…
Yeri geldiğinde genel başkanıyla bile çatışarak’…
Birlikte var olmayı düşleyip, birlikte yok olmayı göze alarak’…
Sonuçta ilçe kongreleri ortada’… Bir yanda Genel Sekreter Sav’’la ’‘birlikte siyaset yapan’’ Erten ve arkadaşları’… Öbür yanda Baykal’’ın eteğine yapışanlar’… Mahalle mahalle yaşanan rekabet, çatışma’… Siyaseten kelle koltukta bir dönem’… Ama azmin sonu zafer’… Hem de başta Baykal olmak üzere tüm baronlara karşı alınan kesin bir zafer’….
İşte tabanda da olmanın koşulu bu’…Önce emek sarf edeceksin. Sabırla çalışacak, yok olma riskini de alarak yol arkadaşlarınla birlikte yürüyeceksin’… Sonuçta hem tabanda hem de tavanda var edeceksin kendini. Birilerinin eteğinin altında değil, birileriyle birlikte, omuz omuza siyaset yapacaksın. Hem aşağıda hem yukarıda olduğunda kurtulabilirsin ancak, bir ’‘asalak’’ gibi siyaset yapmaktan. 
İşte Genel Sekreter Önder Sav’’ı da 53 yıllık dostu Baykal’’dan farklı/ güçlü kılan bu’… Biri bir ’‘asalak’’ gibi eteğine yapışanlarla yürümeye çalışırken, kanının emildiğini, enerjisinin tükendiğini göremezken diğeri kendisini tabanda da güçlü kılan azimli, samimi ve sadık bir ekiple birlikte siyaset yapmayı seçti. Sonuçta biri hatalarıyla/sevaplarıyla tarihe gömülürken, diğeri tarih yazdı. Yazmaya da devam ediyor.