GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
8 Mayıs 2014 Perşembe

Haydi kadınlar!

En büyük eksikliğimiz nedir diye düşündüm.
Kadın dayanışması ve örgütlenmesi olduğuna karar verdim.
Yüzyıllardır, erkek zihniyetinin egemen kılındığı ve kendi maço kültürünü dayattığı bir ülkede yaşıyoruz.
Sonuç ortada;
İnsan hakları ve hukukunu uygulamak ve korumakla görevli güvenlik elemanlarının bile hala çekinmeden insan hak ve hukuku ihlallerinde bulunduğu bir idare altında yaşıyoruz…
Öyle bir idare ki devletin polisi, bir kadını saçından tutup, yerlerde sürüklemekle yetinmiyor, bir de ‘o.ospu, seni s.kerim’ diyecek kadar sözlü şiddet ve tacizde bulunabiliyor.
Ve bu eylem ‘suç’ sayılmıyor!
Demokratik ülkelerde böyle bir olay yaşansa, sadece o polis görevden atılmaz, aynı zamanda tutuklanarak gözaltı hapsine alınır ve hakkında dava açılır. Üstelik o polisin bağlı olduğu amiri de görevinden istifa etmek zorunda kalır. Hatta o polisin eğitiminden sorumlu olan birimlerdeki yöneticiler de istifaya zorlanır.
Kadınlarımıza ve kızlarımıza sesleniyorum;
Biliyorum çoğunuz eşinize ya da babanıza bağımlısınız, eğitimsizsiniz, sizi koruyan kurumlar yok ya da görevini yapmıyor. Kendinizi çaresiz hissediyorsunuz.
Ancak çaresiz değilsiniz ya da olmaya hakkınız yok…
Çünkü sorunlarımıza ve erkek egemen zihniyetlerin baskısı altında yaşadığımız sıkıntılara, haksızlıklara, şiddete çözüm üretemezsek aynı kadere minicik kızlarımızı da mahkum etmiş olacağız.
Buna razı olamayız.
Bir kız çocuğu ya da kadın olarak bu ülkede yaşamanın zorluk ve sıkıntılarını biz kadınlar kadar kimse iyi anlayamaz ve hissedemez.
Bu nedenle bunlara en iyi çareleri üretecek olanlar da bizleriz…
Size başımdan geçen bir öyküyü anlatacağım.
Belki bu ve benzer hikayeler bize ilham verir ve aramızdaki dayanışmayı güçlendirir…
Hemşire olarak çalıştığım bir hastanende mesleğinde çok başarılı bir doktor vardı. Ancak bu doktor bayan hemşireleri sürekli azarlıyor ve kötü sözlerle aşağılıyordu. Hastane yönetimi ise bu durumun farkında olmasına rağmen en gözde doktorunu karşısına almak istemediği için hemşirelerin şikayetlerini göz ardı ediyor ve bir soruşturma başlatmıyordu.
Bir gün bütün bayan hemşireler aramızda toplanarak bir karar aldık; Doktor T (tacizci anlamında) bir hemşireye kötü muamele yaptığında derhal diğer hemşireleri arayacak ve hepimiz o hemşirenin etrafında etten bir duvar örecektik.
Nitekim bu kararımızı uygulamaya geçirdik ve gördük ki Doktor T hemşireler ordusu karşısında, dilediği gibi hakaret edemiyor ve ayağını denk almak zorunda kalıyor.
Biz de yaşadığımız mahalle, köy, kasaba ofis, işyeri ve her yerde karşılaştığımız zorluk ve haksızlıklara karşı gelmede benzer yöntemleri kullanabiliriz.
Biliyoruz ki bir elin sesi yok ama iki elin sesi var.
Haydi, kadınlar; her bir el için öteki ses olalım ve seslerimizi çoğaltalım.
Gün gelir yağarız, bir meydanda polis, kadınımıza ‘o.opu, seni s.kerim’ diye bağırdığında sel olur o polisin üzerine boşalırız.
En önemlisi umut oluruz bebelerimizin yarınlarına…
Haydi!