GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Suavi YARDIMOĞLU
YAZARLAR
23 Temmuz 2013 Salı

Göçük altında…

Adı Murat Karabaş’tı. 29 yaşındaydı. Ege Üniversitesi Beden Eğitim ve Spor Meslek Yüksekokulu’nu bitirmiş, sonunun ne olacağını kestiremeyen binlerce meslektaşı gibi beden eğitimi öğretmenliği için KPSS’ye girmişti. Bir ay önce de nişanlanmıştı. Spor olsun diye değil, belli ki gereksinimden ağabeyinin yanında inşaatlarda çalışıyordu.
O sıradan bir işçi değildi, sıradan bir mezun da… O aynı zamanda iyi bir sporcuydu. Atletizme sevdalanmıştı. Esmer tenli çakma Türkler, İlham’ların, sonradan olma Polatların dans ettiği kulvarlarda 1500, 5 bin ve 10 bin metre gibi çok zor ve teknik bir işi yapıyordu, koşuyordu… Dış dünyadaki ve içerdeki bazı şanslı meslektaşları gibi sponsoru yoktu,  ama yüreği inancı ve Türkiye şampiyonlukları vardı. Bir Dünya, bir Avrupa,  o da olmasa bir Akdeniz yapsa işi yırtacaktı.  
Olmadı. Ne var ki Murat’ın soyadındaki gibi başı değil bahtı karaydı.
Bodrum barlarında, gece kulüplerinde, 0sosyete beachlerinde Murat’ın atletizm ve özel yaşamını yıllarca sürdürmesine yetecek paralar bir gecede savrulurken, Murat, yine o barlarda bir garsona dahi verilemeyen bir ücret uğruna inşaattaydı.
Ortakent- Yahşi Beldesi’ndeki bir kolejin ana binasının yan duvarlarına izolasyon yapmak için kazılan bir metre genişliğinde 8.5 metre derinliğindeki çukurda göçük altında kaldı. AKUT dahil herkes yardıma koştu ama, nafile…
Tıpkı sağlığında olduğu gibi öldükten sonra da yazgısı değişmedi Murat’ın…
Cordoza’nın Fener’e gelip gelmeyeceği 500.cü kez yazılırken… Franco’nun matah iş yapmış gibi hazırlık maçında topu kaleye dürtmesine tam sayfa yer verilirken… Sneiider 10 numarayı Melo’dan kapıp, Drogba da 11 numara için Riera’dan anlayış beklerken…
Bu gibi önemli (!) haberler arasında Murat Karabaş’ın kara haberi yine kendine yer bulamadı. Ya bir köşede, ya tek sütunda, ya 3. sayfada ya da 30 – 40 saniyede geçti gitti. 
Haberleri sonuna dek izleyenlerin, dikkatli gazete okuyucularının ya da internetteki sıkı sörfçülerin dışında, ne sağlığında ne de hak vaki olduğunda, çoğumuzun haberi olmadı Murat’tan. Olayın “basit bir üçüncü sayfa dramı” olmadığını, söyleyen bizim gibi birkaç işgüzara kulak verip, onun gibi düşünenler dışında kimse yine umursamadı Murat’ı…
Tıpkı bugüne dek Anadolu’nun diğer köşelerinde bir yandan ekmek paralarını kazanıp, bir yandan okuyup, öte yandan spor yaşamlarını sürdürmeye çalışan diğer Murat’lar gibi.
Kendilerine şampiyon olup altınlara, evlere konmaktan başka çare bırakılmayan,  sistemin bu uğurda dopingi, şikeyi göze almayı emrettiği, yetmeyip akıl hocalarının zorladığı, madalya fotoğrafında siyah takım elbiselilerin yanında, başına bir iş geldiğinde yapayalnız Fransız kalan, kral-kraliçe iken, bir anda tü kaka olan, 2020 adayı Türkiye’nin diğer olimpiyat aday adayları gibi…
Ve yine o birkaç işgüzar dışında kimse sormadı, sormayacak da;
Göçük altında kalan 1500 metre şampiyonu Murat mıydı? Yoksa Türk sporu mu?