GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Suavi YARDIMOĞLU
YAZARLAR
24 Haziran 2013 Pazartesi

Beyaz deniz oyunları…

Yandaş kulüp başkanlarından tutun da, “bir yerinin kılı” olduğunu söyleyenlere, hülooo çekenlerin de aralarında bulunduğu, “bindirilmiş kıtaların” yurtsever Türk gençliğinin alternatifi olarak meydanları doldurduğunu bir süredir izliyoruz. Ama son günlerde başa “bela” kesilen sanal ortamdan 15 dakika içinde biletlerin tüketildiğine “yandaş spor seyircisinin” de oluşturulduğuna, ilk kez tanık olduk. İktidar ve spor teşkilatı adına çatlak seslerin Mersin’den stat dışına, televizyon yayınıyla evlerin içine sızdırılmaması önemli bir başarıydı (!)
Bu arada açılış töreninde yıllardır “mediterranean” olarak bildiğimiz Akdeniz’in dış dünyadaki adının da “White – Sea” yani “Beyaz Deniz “ olduğunu da öğrendik.
Oysa bize yıllarca Fransızların da “Méditerranée” diye andıkları Akdeniz’in adının Latincede medius (orta) ve terra (toprak, yer) sözcüklerinin birleşmesinden oluştuğu ve “karaların ortasındaki iç deniz” özelliğine vurgu yapıldığını anlatıp durmuşlardı.
Başbakan’dan iyi mi bilecekler yani? “Çapulcu”nun yeni anlamını öğrendiğimiz gibi onu da belleriz. Bakarsınız, bir pundunu bulup “Anadolu Cumhuriyeti” ni de sürüverirler önümüze.
Özellikle İzmir’de, gönüllü kıtalardan oluşan “çapulcu” sporseverler Göztepe - Karşıyaka ayrımı yapmadan, günün sosyal, kamusal ve ulusal sorumluğunu özümseyip, Taksim’e, “Gezi” ye omuz verirken, “doldurulmuş kıtalar” da Mersin’de görevini uygun bir şekilde yerine getirdi.
Akdeniz (yani Beyaz Deniz) Oyunları  bol renkli, çok masraflı, cicili bicili ama seçkinciliği yansıtmayan Akdeniz vurgusundan çok uzakta amacı belli bir törenle, herhangi bir protesto “neyim” olmadan, kazasız belasız 17. kez start aldı.
Doldurulmuş kıtalar görevini tamamlayıp huzur ve huşu içinde yerlerine dönerken, boş kalan tribünler eşliğindeki “T.C” sporcuları da madalyaları toplamaya başladı. Toplasınlar helal olsun.
Sporcularımızın, antrenörlerimizin, federasyonların emeğine saygımız sonsuz. Meydanlarda Türk Bayrağı tutan ellerin gaz ve ilaçlı toma suyuna boğulduğunu içimiz parçalanarak izlediğimiz şu günlerde al sancağımızın, Ulusal Marşımız eşliğinde nazlı nazlı gönderin zirvesinde dalgalanması da bir hayli iyi geliyor doğrusu. Bayrak yerine penguen izlemek zorunda kalmıyoruz hiç olmazsa…
Ancak, durumdan vazife çıkarıp, bunu bir politik şov haline dönüştürmek, Katılımcı ülkelerin gençler ve deneyimsiz yedek kadrolarla yarştığı, Yunanistan’ın angarya görüp bize kakaladığı, kendi halinde mütevazı organizasyonu “biz yaptık” megalo idea’sı ile Olimpiyat provası, hatta Olimpiyatlar’a eşdeğer göstermek isteyenlere bir çift sözümüz var:
Orada durun beyler!
Eğer Akdeniz Oyunları konusunda övgüye değer birileri varsa, bilişim ve teknoloji, mimari, mühendislik ve gelir kaynakları, devlet olanakları konusunda adeta “neolitik” çağı yaşadığımız 1971 yılında yokluklar içinde İzmir’de 6. Akdeniz Oyunları’nı düzenleyenler ve katkı verenlerdir...
Zamanın belediye başkanı rahmetli Osman Kibar (Asfalt Osman) ‘dan tutun da Vali Namık Kemal Şentürk’e, Oyunlar Müdürü Cevat Neciboğlu’ndan, İl Müdürü Ziya Ertemiz’e oyunlarda görev yaptığını öğrendiğimiz Sancar Maruflu’ya ve dönemin gönüllü ve spor adamlarına dek…
İnternetten 15 dakikada tüketilen 20 bin protokol davetiyesiyle değil, kendi ceplerinden aldıkları biletlerle Türkiye’nin ilk büyük uluslararası organizasyonuna tribün ruhu, can-kan verenler, 70 bin kişilik Atatürk Stadı başta, tesisleri dolduran sporsever İzmirliler’dir alınlarından öpülmesi gereken…
Olimpizm’den söz etmek gerekirse de İzmir’in 2005 Üniversiade’ının hakkı teslim edilmelidir önce.
Gönlülerde yaşayan büyük başkan Ahmet Piriştina’nın, yurtsever bürokratlar, spor basını, üniversiteli bilim ve spor adamları ve İzmir’in gönüllüler ordusu ile onca zorluğu aşıp İzmir’e kazandırdığı, ama ömrünün yetmeyip Aziz Kocaoğlu’na emanet ettiği Üniversiad…
“Bu yaz sıcağında maçlara kimse gitmez” denilen ama spor salonlarının dışında içerideki kadar İzmirli’nin kaldığı, sutopu maçlarını bile kapalı gişe oynayan, spor aşığı, ulusunun, vatanının, ay yıldızının organizasyonuna sahip çıkan, oyunlara ruh katan, yurtsever İzmir’in yüzakı Üniversiad…
O dönemde “hükümet mi – belediye mi” eksenindeki kısır çekişmelerin odağında, sonu defalarca sorgulanan Üniversiad, çoğu yandaş müteahittlere peşke çekilen işlevsellikten ve oyunlar sonrası geri dönüşümden yoksun, son anda bitirilebilen, tesisler üzerinde yapıldı. Ama İzmirliler’in gönül katkısıyla ruh ve can buldu. Uluslararası yüz akımız oldu. İzmir, organizasyonun ardından 71 Akdeniz Oyunları sonrası olduğu gibi tesis zengini olamadı. Ancak, Üniversiad’ın gönül zenginliği İzmir’in geleceğine ve olimpizm felsefesine hep uzaktan bakan Türk Sporu’na en önemli miras olarak kaldı.
Ne var ki; bir hapşırıkta nezle olan, doların ateşinin anında yükseldiği bir ekonomide, vatandaşın vergileriyle karşılanan devlet bütçesinden 500 milyon lirayı gömen Akdeniz Oyunları aynı saygınlıkla, içtenlikle anılmayacaktır hiçbir zaman…
Brezilya’da “Federasyon Kupası yerine halkın ekonomisini düzenleyin” diye 100 milyon ayağa kalkarken, İspanya ve Yunanistan’ın Olimpiyat, Ukrayna’nın Avrupa Futbol Şampiyonası harcamaları, ülke ekonomilerindeki yıkımı sorgulanırken, spor alanlarında siyasi şov yapmak uğruna Yunanistan’ın yarım bıraktığı Akdeniz Oyunları’na mal bulmuş gibi saldırmak da aklı başında ekonomistlerce lanetlenecektir mutlaka.
Dolayısıyla spordan rol çalmaya çalışmak, Akdeniz madalyalarının sayısı kaç olursa olsun, asla bir sportif başarı olarak algılanmayacaktır.
Türk sporunda onca sorun çözüm beklerken, ekonomiye yansıyacak yük ortadayken, ulusal duyguları sömürerek, spor kamuoyunu ve vatandaşı İstanbul 2020 gibi uçuk hedeflere inandırmak,  Atatürk Olimpiyat Stadı’nda olduğu gibi milyonlarca doları bir hayal uğruna heba etmek ise spor ve ülke tarihimiz boyunca sorgulanacaktır.
Akdeniz Oyunları’nı koz kullanıp, bir açılış töreninin ardına sığınıp “Olimpiyata hazırız” demek ise dış dünyada ve IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) nezdinde gülümseme ile karşılanacaktır. 
Ne acıdır ki, onca sporcu, teknik adam ve yöneticinin emeğine, harcanan 500 milyon liraya karşın 17. Akdeniz Oyunları da hep  “Beyaz Deniz Oyunları” olarak anımsanacaktır.