GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
26 Kasım 2018 Pazartesi

Gerçeğin peşinde…

“Newyork’ta Erdoğan, Türk ve Müslümanlara hitap etti.” Tam böyle bir haber yapılmıştı... Belli ki toplantının bu özelliğine dikkat çekilmek isteniyordu.

Kanaatimce, Türk ve Müslüman vurgusu masum bir tesadüf değildi. Öyle gelişigüzel atılmış bir başlık hiç değil…

Bu tavır ve ifade biçiminin yarattığı algı bize ne anlatıyor? Mesela, “Kürtlere ve/veya Müslüman olmayanlara hitap etmediğini” ifade ediyor olabilir mi?

Türkiye’nin iki büyük sosyal ve siyasi açmazı var; “Kürtlerin üniter devlete itirazı” ve “İslamcıların Laik ve modern Cumhuriyet’e itirazı.”

Bu iki problemli alan, Türkiye’ye yeni Dünya düzeninde yeniden rol biçen uluslararası sistemin (dış dinamiklerin) dahlini işaret ediyor.

Toplumda yaşanan ayrışma, toplumsal barış ve mutabakat imkânlarını git gide daraltıyor.

Herşey Türkiye’yi dizayn etmek isteyenlerin arzuladığı gibi yürüyor.

Fırat’ın doğusunda olan biten ve çıkan gürültünün nedeni, söylemekten çekinmeyelim, kurulmakta olan Kürdistan’ın ayak sesleridir.

ABD yönetimi, PYD ve silahlı yapılanması YPG ile birlikte hareket ediyor, müttefik olduklarını açık açık söylüyor. O bölgede, ABD tarafından eğitilen ve silahlandırılan bir ordu kuruldu.

Son olarak, İdlib yerleşkesinde konumlanan ÖSO tarafından Halep’e yapılan kimyasal saldırı, Türkiye’nin hareket imkânlarını daha da kısıtlayabilir. Rusya ÖSO hattını vurdu.

Rusya, Türkiye ile birlikte hareket ediyor gibi görünmekle beraber, bölgede ABD tarafından kurulmakta olan Kürdistan’a itiraz etmiyor. Paradoks.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti yöneticilerinin de ileri sürdüğü gibi PKK ile PYD ve YPG aynı ise, dahası HDP de PKK ile aynı idealleri paylaşıyor ise, emperyal güçlerin himayesinde kurulmakta olan Kürdistan bir vakıadır.

Gerçi, bu meselede, HDP’de tam bir görüş birliği olmadığı fakat dışarıya pek renk vermediği de dile getiriliyor. Seküler zeminde uzlaşmayı savundukları biliniyor.

Nihayetinde, Kürdistan’ı kurma girişimi, Türkiye’yi bölme potansiyeline sahip...

Öte yanda, İslamcıların islam devleti talebi, seküler toplumda kabul görmüyor. Toplumsal alanı islamlaştırma çabaları, batılı laik toplum tarafından tehdit olarak algılanıyor.

Cumhuriyet’e kazandırılmak istenen islami kimlik, “Beyaz Türkler” arasında karamsarlığa yol açarken, hangi toplumsal dinamikleri harekete geçirebilir? Üzerinde düşünmeye ihtiyaç var.

Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyet’i, kuruluşunun yüzüncü yılı için geri sayarken, tam bir kuşatma altında; Yüzüncü yılı görmek istiyorsak; önce, bu yolun oraya çıkmadığını görmeliyiz.