GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Teodora HACUDİ
YAZARLAR
12 Ocak 2015 Pazartesi

Empati…

Sevdiğim Yunanlı bir arkadaşımın
isim gününü kutlamak için
sosyal medyadaki sayfasına girdiğimde,
Leonardo da Vinci’nin
o meşhur İsa’nın Son Akşam Yemeği tablosunun
karikatürize edilmiş haliyle karşılaştım,
arkadaşım bununla yetinmeyip,
“ben Hristiyan değilim,
o yüzden bana ait olmayan bir gün için beni kutlamayın”
diye de not düşmüş.
Bastım kahkahayı,
“ben şimdi sana ne diyeyim,
tam da sana mutlu yılar dilemek için sayfana girmiştim.
Neyse, seni seviyorum
ve kutlamadığın isim günün de
bunu sana bir kez daha söylememe vesile oldu”
diye bir mesaj bıraktım.

Arkadaşım ateist,
aslında galiba ateist
çünkü inancı hakkında hiç konuşmamıştık,
ama benim için en önemli özelliği
aktivist olması
ve üstün yeteneği,
yetenek dediğime de bakmayın,
yeryüzünde eşi benzeri var mı bilmiyorum,
zatı – âlileri tam tamına 35 dil biliyorlar…

Arkadaşım beni güldürmüştü,
ne yalan söyleyeyim
mizah algısı olan insanları hep sevmişimdir,
zekidirler,
farklı düşünürler.

Yarım saat bilemediniz bir saat geçmeden,
Paris’ten Charlie Hebdo’ya yapılan saldırı haberi geldi.
İnanılamaz,
bir o kadar da ürkütücüydü.
Kanal kanal dolaşıp,
yerli yabancı basından gelişmeleri izlemeye çalışıyorum.
Gözüme öyle bir resim karesi çarptı ki
beni benden alıp götürdü.
Olay yerine ilk koşanlardan biri
yakındaki camiinin imamıydı.
Yüzündeki ifadeyi anlatabilmek için
uygun kelimeleri bulabilmek çok zordu;
korku
endişe
kızgınlık
isyan
bence hiç mi hiç yeterli değildi onu ve duygularını anlatabilmeye.
Sonra aklıma 1982 yılında,
ASALA’nın yaptığı eylemlere tepki olarak
Taksim’de kendini yakan Ermeni asıllı Türk vatandaşı geldi.
Dayanamadığı ASALA’nın eylemleri miydi,
yoksa hiçbir alakası olmadığı eylemler yüzünden yaşadıkları mı?
 
Aniden zihnimde başı örtülü bir kız çocuğu belirdi,
esmer tenli, güzel yüzlü, sessiz sedasız, endişeli bir kız çocuğu.
Acaba sadece inancından dolayı okulda itilip kakılacak mıydı,
ya da yolda yürürken diğer çocuklar onunla alay edecekler miydi?

11 Eylül saldırılarıyla
ABD’den sonra Avrupa’da da islamofobi hortlamış,
islamofobiyle birlikte
önyargı
nefret
ayrımcılık
düşmanlık
daha doğrusu ırkçılık artmıştı.
Peki, Batılılar haksız mıydı,
sonuçta son yıllarda İslam
radikal terör örgütleri
ve bu örgütlerin acımazsız eylemleriyle anılmaya başlamıştı.

Bence inançların doğru biçimde ilişkilendirilmesi çok önemli,
bir de bakış açısı.
Mesela İslam denilince benim aklıma ilk gelenlerden biri
tasavvuf deryası
Mevlana Celaleddin Rumi’dir…
Mezhep, din, ırk, milliyet ayrımı olmadan,
yüzyıllar boyunca
milyonların ruhuna dokunan Mevlana.
Bıraktığı vasiyeti hepimizin tekrar tekrar okuması gerekiyor,
özellikle de bu zor günlerde:

Size,
gizlide ve açıkta Allah’tan korkmayı,
az yemeyi,
az uyumayı,
az konuşmayı,
isyan ve günahları terk etmeyi,
oruç tutmayı,
namaza devam etmeyi,
sürekli olarak şehveti terk etmeyi,
bütün yaratıklardan gelen cefaya tahammüllü olmayı,
aptal ve cahillerle oturmamayı,
güzel davranışlı ve olgun kişilerle birlikte bulunmayı vasiyet ediyorum.
İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır.
Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olanıdır.


Belki de yetkisiz kişilerin saçma sapan fetvalarını tartışacağımıza,
İslam’ın felsefesini ve gerçek İslam düşünürlerini ön plana çıkarmalıyız.

“Sana ne,
sana mı düştü İslam’ı savunmak”
diyecek olanlarınız için de
evet belki haklısınız
İslam’ı savunmak bana düşmez
ama inancından ötürü
haksızlığa uğrayan,
uğrayacak olanları
savunmak bana düşer,
hele ki bu haksızlığı yapacak olanlar benim dindaşlarımsa…