GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
10 Ocak 2011 Pazartesi

Ege Koop’’un yüzümüze tuttuğu aynadan’…

Gazeteci Altan Öymen dedi ki; ''Demokraside siyaset denildiğinde tolerans, eleştirilere tahammül, belli kurallara uymak gerekiyor. Basın denilince hür olması gerekiyor, hür olmazsa, olayları olduğu gibi yansıtmazsa siz nasıl fikrinizi oluşturabileceksiniz?''
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak dedi ki; ''Bir ülkede özgürlükler elden gidiyorsa herkesin ikballeri bir kenara bırakıp elini taşın altına koyması gerekir. Türkiye basın özgürlüğü konusunda Etiyopya ile 178. sırayı paylaşıyor. İktidar yasama, yürütme ve yargıyı halletti, kontrol altına aldı. En çok da basını kontrolü altına aldı. Basın hızla sindirilmeye çalışılarak, 'topyekün bir medya' yaratılmak isteniyor.’”
MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural dedi ki; ’“İktidarı eleştiren medyaya 1850 ceza verilmişken, eleştirmeyen medyaya 550 ceza verilmiş. Yani iktidar sizin bilgi alma özgürlüğünüzü kısıtlamaktadır. Referandum döneminde Başbakan basında yüzde 70 yer alırken, Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 24, Devlet Bahçeli yüzde 8 yer almış. Peki ben size politikamızı, görüşlerimizi nasıl anlatacağım?’”
Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan dedi ki; ’“İktidar basın üzerinde '’’baskıcı denetim’’ uyguluyor, gazeteciler sürekli hak kaybına uğruyor. Bu sorunun temel nedeni, sadece bugünkü iktidar değil. '2,5 gazete kalacak' diyen Özal'ın döneminde başlayan ve devam eden hükümetlerle birlikte, gazete patronları gazetecileri örgütlü oldukları TGS’’den istifa ettirerek, taşeronlaşmayı özendirerek bu sorunların büyümesidir.''
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi dedi ki; ’“İleri Demokrasi’’ Türkiye’’sinde Başbakan Erdoğan’’ın kızacağı herhangi bir haberi yayınlamak, ağır bedelleri göze almak demektir. Bugün Başbakan’’ın eleştirilemediği, sorulacak soruların önceden sipariş edildiği bir Türkiye’’de yaşıyoruz.’”
Türkiye Gazeteciler Federasyon Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel dedi ki; ’“Kaybedilen hakların geri kazanımı için gazeteciler kendi haklarını savunma noktasında birlikte hareket edemiyor. Gazetecilerin durumu; gerek aldıkları ücretler, gerek ifade özgürlüğü, gerek sendikasızlık olsun, her açıdan içimi yakıyor.’”
*
Cumartesi günü Atatürk Kültür Merkezi’’nde yapılan ’“Siyaset-Basın ve Sandık’” konulu panelden birkaç satırbaşıydı bu cümleler.
İnşaat sektöründeki öncülüğünün yanı sıra; dinamizmini, duyarlılığını, ’‘sorun değil çözüm üretme’’ anlayışını kent ve ülke sorunlarından da esirgemeyen Ege Koop’’un, ’‘sosyal sorumluluk projeleri’’ kapsamında düzenlediği 41. paneldi ’‘Siyaset-Basın ve Sandık’’ paneli.
Panelin açılış konuşmaları ve ilk bölümde Oktay Ekşi, Nail Güreli ve Fikret İlkiz’’in tebliğlerini dinledikten sonra, ikinci bölüm için kendimde moral/takat bulamayıp dar attım kendimi sokaklara.
28 yıldır içinde yaşadığım basın sektörünün kartopu gibi giderek katlanan sorunlarını bir kez/bir kez daha, üstelik gidişat durdurulamazsa daha neler olacağını/hepimizi nelerin beklediğini gösteren tespitlerin korkutuculuğu/dayanılmaz sıkıntısıydı beni sokaklara atan.
Sorunlarla birlikte için için çürüyen/kokan bir sektörde, 4. Kuvvet’’in kuvvetsizliğinin; artık ne varsa 5. Kuvvet’’te (yani halkta) olduğunun itirafının dile gelişiydi’… Sevgili Fikret İlkiz’’in ’“Neden herkes gazetecileri koruma alışkanlıklarını yitirdi? Niçin gazetecilere karşı yapılanlara karşı örgütlenerek mücadele etmekten vazgeçenler çoğunluk oldu? Gazeteciler neden kendi meslektaşlarının gözünü oyarak ve onların üstüne basarak gazetecilik yapmayı seçti?’” sorusuyla düğümlenen boğazımdı. ’“Gazetecilik mesleğini hiçe sayanlar; hapse atılan ve mahkûm olan gazeteciler ile haksız yere tutuklu tutulan, hükümet ve patron işbirliği ile atılan ve işsiz kalan gazeteci meslektaşları ardından suskunluğu seçenlerdir’” sözünün ağırlığıydı.
*
Bugün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
50 yıl önce gazetecilerin çalışma koşullarını düzenleyen 212 sayılı yasanın yürürlüğe girişi ile ilan edilen bayram; bugün’… Sadece’… Acıklı bir gün.
’‘Haklarımız’’la birlikte ’‘sesimizi’’ de kaybettiğimiz 50. yılda, sevgili İlkiz’’in sorusunu tekrarlamakta ve cevaplamakta fayda var:
Kutlayalım mı, yas mı tutalım?
*
Kendi söküğünü dikemeyen terziler misali, ’‘bize yakışan yastır’’ diyorum’…