GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
4 Ocak 2011 Salı

Dersimiz kredi kartı

Her yılbaşı benim için ’‘gelecek güzel günlere’’ olan inancı pekiştirmek, umutları tazelemek için iyi bir vesileydi sadece.
Bu yıl ilk kez bunun ötesine geçtim ve 2011 yılına, tarih için küçük, benim içinse büyük(!) bir adım atarak girdim.
Biten yılın son gününde kredi kartımı da tarih yaptım!
Yani’… Kredi kartlı hayatı sona erdirdim.
Kulağa, ilk anda sanki ’‘hayattan vazgeçmek’’ gibi gelse de durumu, ’“kredi kartının beni kullanmasına dur demek’” diye açıklamak, daha doğru ve de daha şık. Sanıyorum.
Uzunca süredir her yıl birini eksiltip iptal ettiğim kartlarımın sonuncusuyla, yılın son günü vedalaştım. 2011’’in sloganını, şahsi hayatım için ’‘ne kadar paran varsa onu harca’’ olarak kararlaştırmıştım çünkü; kararlaştırdığım gibi da yaptım.
Benim onu değil de, onun beni yönettiği, binbir tuzakla baştan çıkarıp gelirimin üstünde harcama yaptırmasının önüne geçmenin ’‘radikal yolu’’nu seçerek, kredi kartını hayatımdan çıkartım.
Artık alışveriş yaptıktan sonra suçluluk duymak yok.
Ekstreleri görünce, başından aşağı kaynar sular dökülmek yok.
Ben bunu nasıl ödeyeceğim diye kara kara düşünmek yok.
Telefonuma gelen ’‘şimdi al üç ay sonra ödemeye başla/ayda sadece 3 lira taksitle’’ falan filan gibi mesajları okumaya bile gerek yok.
Baştan çıkaran vitrinlerin önünde ’‘alsam mı almasam mı/girsem mi girmesem’’ çelişkilerini yaşamak yok.
Hiç ihtiyacım olmadığı halde tüketim tuzaklarına düşerek gereksiz bir sürü ıvır/kıvır almak yok.
İrademe sahip olamadığımı düşünerek, kendime kızmak/küfretmek/eleştirmek yok.
Sıkıntılarını alışverişle gidermeye çalışmak gibi boş/saçma/nafile bir uğraş yok.
Ne var?
Elinde olan kadar harcamak var.
Ayağımı yorganıma göre uzatmak var.
Kredi kartı köleliğinden kurtulup ’‘reel’’ gerçekle yüzleşmek var.
*
Hayatımızın neredeyse olmazsa olmazlarından biri haline gelen kredi kartının her ay ödenebilecek şekilde kullanılmaması halinde ne felaketler getirdiğini, hangi yıkımlara sebep olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama yine de ’‘parasız alışveriş’’miş gibi gelen kredi kartının yakıcı tuzaklarına er ya da geç, az ya da çok düşüyoruz.
Benim kendim için ürettiğim ’‘kartsız hayat’’ bir yana, işçi ve işveren sendikalarının, eğitim konuları arasına kredi kartı kullanımı da kattığını öğrendim bugün. Anadolu Ajansı’’nın geçtiği, metal iş kolunun en büyük sendikası olan Türk Metal ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 10 yıl önce ''Işıklı Bir Gelecek'' sloganıyla başlatılan ortak eğitim projesi kapsamında, metal işçilerine ’‘tüketicinin korunması ve kredi kartları kullanımı’’ konularında eğitim verilmeye başlandığı haberinden.
Projede bugüne kadar 70 bin metal işçisinin eğitimden geçirildiğini belirten Türk Metal Genel Başkanı Pevrul Kavlak, yelerden gelen talep üzerine eğitim programına aldıkları ’‘kredi kartı kullanımı’’ konusunda, şöyle diyor:
’“Kredi kartının akılcı kullanımı, gelirden fazla borçlanmamaya dikkat edilmesi ve kredi kartı borcunun bir başka kredi kartı ile kapatılmasının yol açtığı ağır mali ve sosyal yüklerin neler olabileceği konusunda üyelerimize bilgi veriyoruz. Her türlü mal alımı ve hizmet sözleşmenin okunmadan imzalanmaması, özellikle bankalar ile yapılan sözleşmelerde dikkat edilmesi gereken noktalar ile imzalanan her türlü sözleşmenin bir kopyasının da tüketiciye verilmesi zorunluluğunun yasal bir hak olduğu derslerimizde öğretilmektedir.''
Haberdeki ayrıntılardan biri de bu eğitim programına katılan işçilerin dile getirdiği şikayetler:
''-Bankalar, istemediğimiz halde kredi kartları gönderiyor. Bankalar tarafından kart istenmeyen bir kişiye kredi kartı gönderilmesin.
 
-Kredi kartı sözleşmesi, tüketici kredisi sözleşmesi gibi her türlü sözleşme imzalanırken, tüketiciye sözleşmenin bir kopyası verilmiyor. Sözleşmeyi okumamıza izin vermiyorlar. Sözleşmenin okunup anlaşılması için eve götürüp okunması yasak. Sözleşme bankadan çıkmaz deniliyor. Kredi çeken müşteriler neye imza attıklarını bilmiyor.
 
-Kredi alan müşteriye bir klasör ve iki poşet naylon dosya için 'dosya parası' adı altında 500 liradan fazla dosya parası kesiliyor. Sorduğumuzda ise alınır bu normal deniliyor.
 
-Kredi kartını açtırırken aradığımız 444'lü hatlar, kredi kartını kapatmak isterken en erken 10 dakikada açılıyor. Banka görevlileri kredi kartını kapatmaktan telefondaki sesleri kaydedildiği için korkuyorlar. Dakikalarca dil döküp kartı kapatmak istemiyorlar. Kredi kartları şubeler tarafından da iptal edilmeli.
 
-Kredi kartı kapatıldığı zaman, müşteriye hesabında hiç borcu kalmadığı konusunda bir yazı verilmiyor. 'Bu yazı verilsin' denildiğinde birçok banka bu yazıyı vermek için 15 lira para istiyor. Bunu da 'sizin için personel çalıştıracağız ve elektrik yakacağız' diyerek açıklıyorlar.
 
-Bankalar bir müşterinin bankaya olan 1 lira borcunun ödenmesi için müşteriye yazı yazmak yerine, bu borcun yıllar geçerek büyümesini bekliyor. 1 liralık borç akıl almaz bir hesapla bir-iki yıl içinde 1000 liraya ulaşınca 'buyurun borcunuz vardı, büyüdü' deyip insanları bankaya çağırıp ödenmesini istiyorlar. Bu aslında kötü niyetin bir göstergesi değil midir?
 
-'Kredi kartlarından yıllık kullanım ücreti alınmasın' dendiğinde bunun yasal olduğu söyleniyor. Bir çok banka, tüketici sorunları hakem heyetine şikayet edildiği zaman yıllık kullanım ücretini iade ediyorsa bu paranın alınması nasıl yasal oluyor?''
*
Kredi kartını gelirine göre kullananlara ’‘bravo’’ derken, kendimi de ’‘eğitim almadan’’ kart tuzağına dur dediğim, köleliklerimin hiç değilse birinden bireysel olarak kurtulduğum için huzurlarınızda kutluyorum!
Darısı, ’‘yorganı küçük gelenler’’in başına’…