GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
18 Ağustos 2016 Perşembe

CHP’nin ideolojik sarkacı

“CHP, kendilerine ‘solcuyum’ diyen sağcıların partisidir.” Bugün de böyle, dün de böyleydi. Lakin CHP’de kimseler solculuğuna toz kondurmadığından, sözlerimi kimse üstüne alınmayacak, “bu, ben değilim” deyip geçecektir.

Parti saflarında aktif olarak siyasete katıldım. Çünkü sosyal demokrat düşüncenin partiye hâkim olması gerektiğini düşünüyordum. Ne var ki, CHP’de aktif olarak çalıştığım o birkaç yıl içinde, bunun hiç de kolay olmadığını gördüm. Artık eskisi kadar ısrarlı değilim. Türkiye’nin toplumsal yapısı göz önünde bulundurulsa, böyle kalmasında belki de yarar bile var.

CHP’nin ‘kendilerine solcuyum diyen sağcıların partisi’ olmasını sağlayan paradoks, Cumhuriyet’in kuruluşunda ve Cumhuriyet tarihinin dizaynında oynadığı rolden kaynaklanıyor. 
Yedi düvelle savaşan ve antiemperyalist mücadele veren Türkiye, bütün bunların sonucunda, kapitalist sisteme dâhil oldu…
“Yedi düvel” abartısıyla tarihin hafife alınması bir yana, antiemperyalist mücadeleden sonra, Türkiye’nin kapitalist sistemde yer almasının ne anlama geldiğini izah eden CHP’liye hiç rastlamadım. Devletçi ve karma ekonomi dönemlerini sol uygulamalar zannedenlerin zırvalarını saymazsak.
Devlet eliyle kapitalizmin inşasını sosyalizm zannedenler, işte o “solcuyum” diyen sağcılar oluyor. Türkiye’de bir dakika için bile, kapitalist olmayan üretim ilişkileri ve üretim biçimi söz konusu olmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan beri kapitalist sistemin parçasıdır.
Hal böyle iken, Cumhuriyet’in kuruluşunu soldan bir okumayla CHP’nin ideolojik yapılanmasının temeline koyanlar, CHP’yi yüzyıllık ideolojik çarpıklığa mahkûm ettiler.

1950’den beri CHP’yi iktidardan uzak tutan ideolojik bulanıklığın aşılmasının önündeki en büyük engel, iflah olmaz modernist Atatürk’ün dünya sistemi kapitalizme Türkiye’nin entegrasyonunu gerçekleştiren lider olduğu gerçeğinin yadsınmasıdır.
Aydınlanma devrimi, batılılaşmak, üniter yapı, laisite, hedeflenen çağdaş uygarlık düzeyi, tam olarak burjuva devriminde ifadesini bulur. Bu devrim ne kadar başarılı olmuştur, o da başka bir mesele…
Nihayetinde, Cumhuriyet devrimine başka anlamlar yüklemek için zorlanan gerçekler, muhafazakârların ve islamcıların önünü açmaktan başka bir işe yaramadı.

CHP’nin sosyal demokrat düşünceyle buluşması yetmişli yıllarda gerçekleşmiştir. Ancak, CHP’de sosyal demokrat dönüşüm tam olarak sağlanamadığı gibi, bu buluşmanın sancıları elan sürüyor. Parti programına CHP’nin sosyal demokrat bir parti olduğunu yazmakla olmuyor. Öylesine yazarsanız, CHP’liler de Kemalizm ile sosyal demokrasinin bağdaştığını, hatta aynı şey olduğunu söyler.

CHP bir sistem partisidir. Antikapitalist bir programa sahip değildir. Sosyal demokrat kimliği bile tartışmalıdır. Merkezin az solunda konumlanarak sol dünya görüşü savunulmaz. Oradan ancak kapitalist sistemin görece insan merkezli uygulamalarını savunabilirsiniz. Bu nedenle, CHP için maksimum sol, sosyal demokrasidir.
Her şeye rağmen, sosyal demokrat düşüncenin günümüz dünyası koşullarına göre CHP’de yeniden yapılandırılması için ısrarcı ve umutlu olmak gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye’nin CHP’ye ihtiyacı var.