GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
12 Aralık 2016 Pazartesi

Bu nasıl dış güç arkadaş

I. Dünya Savaşı’nda 20, II.’de en az 52 milyon insan öldü.

İlk savaşta paylaşılması gereken topraklar Osmanlı Devleti’nindi; onu önce işgal, sonra da siyasi ve hukuki olarak pay ettiler.

Eski dünyaya yeni bir efendi bulunamadığı için savaşın bitiminden hemen sonra ikinci savaşın hazırlıklarına başladılar.

Çünkü kalıcı barış ancak II. Dünya Savaşı’ndan sonra sağlanabilecekti!

Yeni savaşa hazırlık bunun içindi!

II. Dünya Savaşı’nda dışarıda tek bir devlet bırakıldı, Türkiye. Nedeni de Lozan’da bütün hesapların görülmüş olmasıydı. 

***

Şu sorunun tam zamanı:

Lozan bu haliyle yapılmamış olsaydı, her maddesi farklı bir ihtilafı barındırsaydı daha mı iyi olurdu?

Diğer bir soru ise:

Birçok maddesi ihtilaf barındıran bir antlaşmadan sonra bütün aklımızı ve gücümüzü kullanarak ikinci savaşta tarafsız kalabilir miydik?

Hayır; asla kalamazdık!

Tarihte hangi devlet “Savaşmıyorum arkadaş!” diyerek savaşın dışında kalabildi ki?

1935-1945 yıllarındaki özel koleksiyonlarda ve basında görülen fotoğraflara bakıldığında millet olarak badem bıyıklarımızla kimden yana olmak istediğimizi belli etmiştik.

Hem de çok belli etmiştik!  Tercihimiz badem bıyıktan yani faşist siyasetten yanaydı.

II. Dünya Savaşı’na girmediysek, biz istemediğimizden değil; Anglo-Saksonlar istemedikleri içindir. Yoksa ilkinde olduğu gibi bizi yine Almanya ve İtalya’nın yanına iterlerdi, biz de koşa koşa giderdik.

Bunu unutmazsak çok iyi olur.

***

Üç kıtaya yayılan bir millet küçülerek 800 bin km²’ye inerse, onun her fırsatta depreşen hayali, kaybettiği toprakları yeni zaferlerle elde etmek olur.

Bu; büyüyen ve küçülen her milletin sıklıkla gördüğü bir rüyadır. Rüyadan gerçeğe geçemeyenler ise sonunda tarih sahnesinden tamamen silinmişlerdir ki, Allah muhafaza!

***

Düşünüyorum da çok çalışan ve üreten ve bütçesi fazla veren ülkelerde neden terör olmuyor?

Diyelim ki, herkesin işi-gücü var, çok meşguller, iç sorunlarını terörle çözmeyi düşünmüyorlar. Peki; dış güçler neden kıskanılacak ekonomilerin tekerine terör çomağı sokmuyor acaba?!

Zayıf ekonomilerin tekerine terör çomağı sokuyorlar da, ekonomisi fazla verenlere neden terör ihraç etmiyorlar?

***

Büyüme potansiyeli olan devletlerin çok dikkatli olması gerekir. Halkı da, yöneticileri de çok çok dikkatli olmalıdır.

Beyin göçü alıp daha hızlı büyümek için bireysel hakların ve özgürlüklerin artırılması gerekir.

Can güvenliği ise beyin göçü almaktan ve sermaye girişinden çok daha önemlidir.

İnsanların can, mal, düşünce ve inanç özgürlüklerini riske edecek her türlü iç ve dış gelişmeye karşı çok dikkatli olunmalıdır.

Japon imparatorunu TV kanallarında görmek her Japon’a nasip olmuyor.

Japon başbakanının arada bir ana haberlerde görünme şansı, haftada bir-iki kez, o da 20-30 saniyeyi geçmiyor.

TV kanalları gün boyu yemek programları yayınlıyor!

Çünkü Japonlar salak! Hatta korkak! Sadece eşşek gibi çalışıyorlar; değil mi?!

Ekonomileri bundan dolayı sürekli fazla veriyor!

70 yıldır bir Japon’un ağzından dünyaya meydan okuyan bir cümle duyan yok!

Haydi diyelim ki Japonlar çok bozuldu!

Geleneklerinden koptular! Dünyaya akıl ve nizam verecek bir lider de yetiştiremediler! Paraysa para, teknolojiyse teknoloji!

Neleri eksik! Neden meydan okumuyorlar ki?!

Peki, dünyaya ve emperyalizme meydan okuyan Mao’dan sonraki yeni nesil Çinli liderlere ne oldu?! Adamlardan tık yok!

Onlar da mı son 35 yılda bağıran, çığıran, meydan okuyan bir lider yetiştiremediler?

Nasıl olduysa artık, meydan okumak yerine, dünya ekonomisini ele geçiren bir Çin yaratmaya koyuldular.  

Yaşımın elverdiği, aklımın erdiği 1980lerin ilk yıllarında Henry Kissinger, Çin’e 40.gezisini yapmıştı. Nedeni de Çin’e yatırım yapmak isteyen bankerlere danışmanlık yapmaktı.

Çin 35 yılda ciddi anlamda dünyaya ekonomik olarak meydan okuyabilecek bir düzeye geldi. Ama ne yazık ki, Çin zenginleştikçe, gücüne güç kattıkça Çinli liderler konuşmaz oldular!

Bu bizim yabancısı olduğumuz bir racon!

Devletler zenginleştikçe ve güçlendikçe, daha mı az, daha mı alçak tonda ve daha mı gülümseyerek konuşurlar?!

Ortadoğu’da ise neden her gün borçlanan, az ihracat yapıp çok ithalat yapan ülkelerin liderlerinin sesi çok gür çıkıyor?

Neden acaba!