GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
10 Kasım 2016 Perşembe

Atatürk İslâmcı mıydı?

Türkiye’de Atatürk’ün İslâmcı olduğunu  iddia etmek, delilikle eşdeğerdir. Ancak, durum İslâm dünyasında oldukça farklıdır. Özellikle Güney Asya, Uzak Doğu ve Afrika Müslümanları Mustafa Kemal’i gerçek bir İslamcı lider ve büyük bir İslam mücahidi bilirler.

Arap Müslümanların ise Atatürk konusunda kafaları bayağı karışıktır. Krallık yanlılarına göre Atatürk, Türkiye’yi  gavurlaştıran liderdir. Arap modernistlere göre ise çağı kavrayan gerçek bir Müslüman liderdir.

Arap dünyasında gavurluk fikrinin yaygınlaşmasında iki faktör etkili olmuştur. Biri krallık rejimleri, diğeri de Arap dünyası ile irtibatı olan Atatürk muhalifi Müslüman Türk alim ve yazarların aleyhte yayınlarıdır. Örneğin Mustafa Sabri ile başlayan muhalefet bugün de devam etmektedir.

Yabancı”ların ve “muhalif”lerin tanıklıklarını bir kenara bırakarak Atatürk’ün neden İslamcı olduğunu açıklamaya çalışalım:

1-Milli Mücadeleyi başlattığı ilk günden ölünceye kadar hiçbir konuşmasında ve yazısında gayrimüslimleri kurtarmak gibi bir beyanı ve iddiası olmamıştır!

2-Hiçbir Müslümanı yurt dışına sürüp karşılığında bir tane dahi olsun gayrimüslim almamıştır.  

3-Irk ve dil Türkçülüğü yapmamıştır ama Müslüman Türkçülük yapmıştır. Türk olan ve Türkçe konuşan ama Hıristiyan olan Gagavuzların Türkiye’ye göçlerini kabul etmemiştir.

4-Milli Mücadele sırasında Kuvay-ı Milliyeyi destekleyen, Türk ırkından olan ve Türkçe konuşan Papa Eftim öncülüğündeki Türk Rum Cemaati (yaklaşık 250.000 kişi) mübadele ile Yunanistan’a göndermiş, karşılığında ise çoğu Türkçe bilmeyen ama Müslüman olan yaklaşık 5 milyon Pomak, Boşnak, Makedon, Arnavut ve Çingeneyi Türkiye’ye kabul etmiştir.

5-Türkçe bilmedikleri için gayrimüslimleri, özellikle Yahudiler ve İstanbullu Gayrimüslimler göçe zorlanmış ama Türkçe bilmediği için hiçbir Müslüman Kürt, Gürcü, Arap, Çerkez… yurt dışına göçe zorlanmamıştır.

6-Bir yandan, nüfus gayrimüslimlerden arındırılıp Müslümanlaştırılırken, diğer yandan da  Müslüman halk, inkılaplarla “modern”leştirilmeye çalışılmıştır.

7-Hiçbir inkılap gayrimüslimler için yapılmamıştır. Atatürk döneminde çıkan yasaların tamamı gayrimüslimlerin aleyhinedir.

8-Atatürk, para ve servet düşkünü olsaydı, Osmanlı’nın yaptığı gibi, çoğu zengin olan Gayrimüslimlerle iyi ilişkiler kurar, ortak işler yapar… gözünü parayla doyururdu ki; O bunu yapmamıştır.

9-Din ile diyaneti ayırmış, din işlerini Meclis’e, diyanet işlerini ise Diyanet İşleri Teşkilatına bırakmıştır.

10-Devletin desteklediği dini eğitimi, yayın ve hizmetler Sünni, Maturidi ve Hanefi İslam mezheplerinin yorumlarına göre yaptırmıştır. Bu mezheplerin yorumlarını yasal güvenceye almış, Alevi İslam bütün tarikatları İslam’a zarar verdikleri gerekçesiyle yasadışı ilan etmiştir.

11-Müslümanın modernleşmesi kapsamında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile modern din eğitim veren İmam Hatip Okullarını ve İlahiyat Fakültesini açmıştır.

12-Meclis kararıyla Kuran-ı Kerim’in Türkçe çevirisini ve tefsirini yazdırıp yayınlatmıştır. Üniversite mezunlarına Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın tefsirinden bir takım (9 cilt) hediye etmiştir.

13-Yine Meclis kararıyla, hadis külliyatı Buhari-i Şerif’in Türkçe çevirisini ve açıklamalarını yazdırıp yayınlatmıştır.

14-Ezanı ve hutbeyi Türkçeleştirmiş, ancak  Rifat Börekçi’den fetva alamadığı için namazın Türkçe kılınması görüşünden vazgeçmiştir.

15-Dini nikahla evlenmiş, yine fetva (bid’i talak) ile boşanmıştır!

16-Ceza Kanunun 146. Maddesine göre “Türklüğe – dini değerlere” hakareti suç saymıştır. “Türklük”, Lozan Antlaşması’nda yazıldığı gibi “İslamlık” anlamında kullanılmıştır. Hiçbir Kürt, Arap veya Çerkez aleyhinde Türke ve Türkmene hakaret ettiği için dava açılmamıştır. Ancak Gayrimüslimlerden biri, İslam Dini aleyhine olduğu iddia(!) edilen sözlerinden (Örneğin; Ramazan ayında “Yemek yiyecek yer yok mu?!” serzenişinde bulunan bir Rum’un mahkum olması gibi) dolayı “… Türklüğü tahkir…”  gerekçesiyle haklarında dava açılmış ve mahkûm da olmuşlardır. (1991’den sonra PKK’dan dolayı bazı davalarda Türklük, Türk ırkı anlamında yorumlanmıştır. Hırant Dink davasında ise Türklük din anlamında yorumlanmıştır ki, cahillikler kitabında bu çelişkilere yer yoktur!)

17-Atatürk, din istismarı ile kararlı bir şekilde mücadele etmiştir. İcraatlar İslam’a uygun olsa bile “Dinimizin emri!” diye takdim ve reklam edilmesine engel olmuştur. Her ne yapmış ise akla ve ilme uyduğu için yapmıştır; beyanı bu yöndedir. İslam’ı da akıl ve ilim dini şeklinde tanımlamıştır.

18-Türkiye Cumhuriyetinin rejimini belirlerken Meclis’in vazgeçilmezliğini “Onların işleri kendi aralarında istişare iledir” (Şura Suresi 38) ve başkana itaati de “Ey iman edenler, Allah’a itaat edin. Resule ve seçtiğiniz yöneticiye de itaat edin” (Nisa Suresi – 59) ayetleriyle karara bağlamıştır. Bu nedenle Meclis’i sürekli açık tutmuş ve kendisi de her makama ancak, seçilerek gelmiştir.

19-Atatürk dönemi politikaları ile Türkiye nüfusunun %99’u Müslüman olmuştur. Müslüman halkın %90’a yaklaşan okur-yazarlık oranı, okullaşmada artış sayısı ve düzeyi ile modernleşmesi de Atatürk politikalarının başarılı bir sonucudur.

20-Müslümanın modernleşmesi Atatürk ile başlayan bir süreç değildir. III. Selim’le başlayan Tanzimat ve Islahat Fermanları, I. Ve II. Meşrutiyetle devam eden hamlelerin hepsi ulema ve fetvalar eşliğinde Osmanlının yaptığı modernleşme girişimleridir. Atatürk’ün yaptığı, devletin ve milletin modernleşme çabasını duraksatmadan sürdürmektir.  

21-Saltanatın kaldırılması dışında her inkılabın Osmanlı Modernleşmesinde bir karşılığı vardı. O, saltanatın kaldırılmasının gerekçelerini ise Kuran, Sünnet ve Ehli Sünnet ulemasının fetvaları ve İslam tarihi uygulamaları ile açıklamış ve “seçimle gelen başkanlık” sistemini savunmuştur. Bu konular Nutuk’ta uzun uzun anlatılmaktadır. Hilafetin hanedandan alınıp Meclis’e ve Hükümete verilmesini de aynı gerekçelerle açıklamıştır.

22-Latin hurufatıyla yabancı dil öğrenip adam(!) olanlar, vatan evladına mezar taşı okumayı reva görmüşlerdir. Müslüman köylü çocuklarına Robert Koleji düzeyinde eğitim verip onların da üstüne çıkabilme şansı ve imkânı tanıdığı için Atatürk, ittifakla İslâmsız bir lider ilan edilmiştir. O ise, bunlara gülüp geçmiştir.

23-Müslümanı mevlithana emanet edenler, Tevhid-i Tedrisat’tan geçen köy çocuklarının ortak sınavlarda Türkiye’de dereceye girmelerini anlamak istememişlerdir.

24-Atatürk’ün kurduğu İmam Hatip Okulu mezunlarının başbakan ve cumhurbaşkanı olduğunu görenler, ne yazık ki bunu İmam Hatipliler ve Atatürkçüler de dahil, Atatürk’ün hainliği şeklinde yorumlamışlardır!

25-Yeteneği olsun olmasın Hanedanın yönettiği vatanı, yetenekli köylü ve işçi çocuklarının da yönetebileceği bir ülkeye dönüştürdüğü için, Atatürk’ü Atatürkçüyüm diyenler bile anlamak istememiştir.

26-Hiçbir konuda anlaşamayan ham, kaba, softa, kara cahil sözde ulema ile jakoben Atatürkçüler “Atatürk’ün İslamcı olmadığı” konusunda bir güzel fikir birliği hatta işbirliği yapmışlardır. Anadolu’da tarihin en kalabalık ve modern Müslüman devletini kuran Atatürk, serbest seçimlerde İslâmcı/muhafazakâr olduğu iddia edilen bir partinin 10 seçim üst üste açık ara birinci olması… Atatürk’ü “gavur” olmaktan kurtaramamıştır. Hiçbir konuda anlaşamayanlar, ne yazık ki Atatürk’ün gavurluğu konusunda büyük bir uzlaşma örneği sergilemişlerdir…  

Türkiye topyekûn bu yanlışı ısrarla sürdürmeye devam ediyor. Devlet adamının ülkeye ne kadar yararlı olduğunu ise “özel hayatı” ile açıklamaya çalışıyor!

Oysa esas olan devlet adamının, özel hayatından çok; ülkesi ve devleti yararına hangi kararları aldığı ve icraatları yaptığıdır.

Bizlerin bunu anlaması mümkün görülmüyor. Çünkü doğuşta bizde var olan hakikati görme yeteneğimiz “sonradan dar çevre tekinleri ile yitirmiş” durumdayız.

Dolayısı ile nice sahtekârı kahraman; nice kahramanı da gavur veya vatan haini ilan ederek istikbalimizi de karartmış durumdayız.

Bunu anlamak ve kabul etmek çok zor!