GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
15 Ocak 2015 Perşembe

Bu daha ‘lolo’su!

Görünen o ki CHP’nin çiçeği burnunda il başkanı Bedri Serter’in işi hayli zor.
Bir yanda ‘İsim babası benim’ diye ortalıkta dolaşarak, “Onu ben getirdim” demeye çalışan daha önce burnunun dibindeki toplantılara katılmazken şimdilerde en uzak ilçelerdeki kongrelerde bile boy göstererek, İzmir’in yeni siyasi patronu benim mesajı veren hatta işi canlı yayında ‘Bedri iyi çocuktur’ demeye kadar götüren Hasan Karabağ…
‘Alaattin Yüksel ve ekibini nasıl da dize getirdik ama’ diyerek yürüyüşleri değişen adeta zafer sarhoşu olan milletvekilleri, ilçe başkanları…
Hatta ‘Aziz Kocaoğlu’na gol atma’ sevincini dışa vuran Angaralı baronlar…
İzmir gibi siyasi açıdan sahipsiz bir kentin Ankara’daki hamisi olmaya soyunan apoletli MYK üyeleri…
Öte yanda İzmir’in yerel iktidarına hükmeden ve süreç nedeniyle ekipsel bir mağlubiyet yaşadığı için ziyadesiyle hassas olduğu gözlenen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve ona yakın ilçe belediye başkanları…
İşte ilk toplantıdan yansıyanlar… CHP’nin iktidar olduğu en büyük metropol kente atanan il başkanının, 9 ay öne seçilmiş başkanlarla ilk buluşmasındaki o sihirli cümle.
-Herkes kendini tanıtarak başlasın lütfen.
‘Güler misin ağlar mısın?’
dedirten çıkışlar…
Ve de Serter’e yönelik artan ‘yönetim’ baskıları…
Belirli bir kesim tarafından eski yapının yönetimden de tasfiye edilmesi yönünde telkinlere maruz kalan Serter, şimdiden ‘yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal’ noktasında kalmaya başladı.
Yönetim kuruluna dönük en büyük açmaz ise kurulun istifaların ardından irtifa kaybetmiş olması…
Ve de yedek listeden gelenlerle birlikte ortaya çıkan heterojen yapı…
Karşıyaka Eski İlçe Başkanı Adnan Alabay’dan, Sedat Uzunbay’a kadar pek çok yapının etkin olduğu, genel merkez müdahalesinin ardından Kocaoğlu-Yüksel yapısının zayıfladığı ama varlığını koruduğu, aslında tüm İzmir’i temsil eden ama pratikte bir arada olması hiç de kolay olmayan bir yapı.
Yönetilebilse İzmir için de Serter için de şans…
Lakin şimdiden hissedilen dış müdahalelerle Serter’in işi kolay değil…
Çünkü bu işin ‘isim babası’ boyutu var, Ankara’daki siyasi ağalar boyutu var, İzmir’deki dengeler boyutu var. Gerçi Serter’in yerine kim gelse bu sorunları yaşayacaktı.
Ama hani halk arasında bir söz vardır.
Bu daha işin ‘lolo’su… Bunun bir de lelesi var.
İşin lelesi ön seçim ve de aday belirleme süreci.
CHP Genel Başkanının ön seçim sözü için geri sayım sürüyor çünkü.
Her hâlükârda örgütün önüne (hâkimsiz de olsa) sandığı koymaya niyetli görünen CHP’de asıl pandomima o günlerde kopacak. Arka odalarda hazırlanacak ‘hazirun listelerine’ müdahale iddiaları, sandık başlarındaki yönetim krizleri, Ankara’nın artan kontrol baskısı, kentin siyasi patronajlığına soyunanların telkinleri, kırılgan dengeleri koruma çabası derken Serter ve de CHP İzmir için oldukça meşakkatli bir sürecin kapıda olduğunu söylemek durumundayız.
Şimdiden farkını fark ettirme çabasına girerek ilk icraatını başarıyla tamamlayan Serter, Konak’taki ‘örgüt-başkan krizini’ tatlıya bağlamış görünüyor.
Ama başta Kocaoğlu olmak üzere kentin hâkim siyasi güçleriyle girdiği ‘el ense-peşrev süreci’ bize zevkli bir güreş müsabakası vaat etse de yukarıda saydığım sebeplerden Serter’in bu güreşe henüz hazır olduğunu düşünmüyorum.
Gelecek vaat eden bir pehlivan olarak daha dikkatli olmasında fayda görüyorum hatta.
Bir pehlivan için en büyük açmaz, sıklet ve kilo farkını dikkate almadan peşrev çekmek, rakibin gücüne aldırmadan er meydanına çıkmaktır. 
Yazık olur, tuş olur… Sırtı erken yere gelir.
Ve bir daha da dikiş tutmaz. Benden demesi…
Çiçeği burnunda İl Başkanı Serter’e bir dost tavsiyem daha var.
Gaza gelmesin… Etrafında şimdiden kümelenen oligarkların kazdığı kuyuya düşmesin.
-Yok, sen il başkanısın. Genel başkanı temsil ediyorsun. Herkesten üstünsün, astığın astık, kestiğin kestik… Kocaoğlu da kim oluyor vs…
Sakın ha! Bu tuzağa düşmesin…
-Doğrudur. İl başkanı parti hiyerarşisinin en tepesindedir.
Teoride böyledir. Lakin pratikte çoğu zaman işler böyle yürümez.
Çünkü CHP’nin yeni pratiğinde il başkanlarının, ilçe başkanlarını bile sahibi vardır. Arkasındaki güçleri temsil ederler çoğu zaman. Kaldı ki bu hiyerarşi daha çok ‘seçilmiş’ il başkanları için geçerlidir.
Her seçilmiş için de değil ha!
Sahibinin sesi olmayan, bileğinin hakkıyla seçilmiş başkanlardan söz ediyorum. Bileğinin hakkıyla seçilmiş başkan, bileğinin hakkıyla seçilmiş genel başkanı temsilen o teoriği pratiğe çevirir zaten.
Önceki il başkanlarından Tacettin Bayır’ın gelir gelmez ortaya koyduğu meşhur, akıllara kazınan ‘atlar-arabalar’ benzetmesi vardı.
Demişti ki Bayır; ‘Bundan böyle atları arabaların önünde yürüteceğim’
Atlardan kasıt örgütler, arabalardan kasıt da belediye başkanlarıydı.
Yani örgütün hiyerarşik üstünlüğünden dem vuruyordu.
Ve çok iddialı konuşuyordu. Tabi ki kulağa hoş gelen ve de aslında işin doğrusu olan bu çıkış, ‘hoş ve boş bir seda’ olarak kaldı.
Ne mi oldu?
Birçok ilçede iş başına belediye başkanlarının maaşlı elemanları geldi.
Bildiğin belediye işçileri doldurdu örgütleri…
Yahut belediyelerden şu veya bu biçimde nemalanan, ekonomik açıdan başkanlara muhtaç olduğu için siyasi açıdan teslim olanlar geçti örgütünün dümenine. 
Yani Bayır’ın ‘atlar ve arabalar’ benzetmesine dönersek;
Ya ‘Atlar sütçü beygirine döndü’
Ya da roller değişti.
Arabalar at, atlar araba oldu.
Bilmem anlatabiliyor muyum?..