GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Eylül 2013 Cuma

Bu CHP ile işimiz var…

9 Eylül günü, CHP’nin kuruluşunun 90. yılında ve aynı zamanda İzmir’in kurtuluşunun 91. yılında, Cumhuriyet Meydanında yapılan kutlamada, bir avuç aday adayı ve parti müdavimleri dışında kimse yoktu. Cumhuriyet Halk Partisi, halksız bir parti görünümündeydi.
Hemen bir gün sonra, 10 Eylül günü, halk sokaklara dökülmüşken, CHP yemekteydi.
Sosyal medya, o abdestli faşiste iktidarı dar etmek için belanın üstüne yürüyen, ülkenin en yürekli, en güzel çocuklarının haberleriyle çalkalanıyordu; araya karışan, CHP’nin kişi başı 150 lira yemekli gecesinin fotoğrafları, tek kelimeyle umut kırıcıydı.
Sorun, böyle bir yemek düzenlenmiş olması değil, bu yemekten vazgeçmeyi, o masalardan kalkıp sokağa çıkmayı akıl edemeyecek kadar kendini kaybetmiş insanlarla siyaset yapmanın hafifliğidir.
CHP, kuruluşunun 90. yılını sokaklarda, alanlarda, barikatlarda halkla birlikte kutlamalıydı. (Kimileri bu cümleden fena halde huylandı. Eylemcilerin kendilerini saldırılardan korumak için zaman zaman kurdukları barikatlara başka anlamlar yükleyerek muhbirliğe soyunanlar bile oldu. Doğaldır, sistemden beslenenler, CHP’nin sisteme kafa tutma ihtimalinden korkuyorlar.)
İstenen eğlence idiyse, şehrin meydanlarında 90. yıl baloları düzenlenebilirdi.
 
CHP’nin 90. Yıl Parti Meclisi bildirgesinde 33 başlık altında söylenenler, bu ülkeyi yeniden inşa etmektir.
Hakeza açıklanan özgürlük dönemi, Cumhuriyet Devriminin dördüncü aşamasında, ülkeyi gerçekten dünyada gıpta edilen bir konuma taşıyabilir.
Hazindir, çağımızda özgürlük sorununa kafa yormak yerine, papağan gibi başlıkları tekrarladıktan sonra, “al takke ver külah” seçim pazarlığı…
Sanki “özgürlük” lafla yürüyecek peynir gemisi…
Bu büyük iddialara karşısında insan doğal olarak örgütte bir hareketlenme bekliyor. Gelin görün ki İzmir’de yaprak kıpırdamıyor. CHP İzmir’de tükenmişlik ve yetersizlik kronik bir hastalık gibi…
 
Sözü uzatmaya gerek yok; bu ülkenin, o yemekte göze girmek için yer alanlara değil, özgürlük mücadelesinde halkın yanında saf tutanlara ihtiyacı var.
Kimi CHP üyelerinin sorumluluk duygusuyla eylemlerde yer alması olağandır; asıl mesele, CHP’nin gövdesiyle bu özgürlük kavgasının tam göbeğinde yer alması, halkın öncüsü bir parti gibi hareket etmesidir. Bu da lafla olmuyor.
 
Yeni bir dünya kuruluyor ve CHP orada yok. İzmir’de gençlerin indinde CHP, bahse değer bir parti bile değil.
İzmir CHP örgütünde cirit atan çıkar gruplarının, siyaseti geçim kapısı yapanların bu durumdan rahatsız olmadıklarını biliyorum. Ama CHP’ye oy veren bir yurttaş olarak bu durumdan son derece rahatsızım.
Kuruluşunun 90. Yılında, Cumhuriyet Meydanında o cılız kalabalığa hiçbir şey söylemeden seslenmek, akıllarda kalacak bir tek cümle bile olmaması çok düşündürücüdür.
Yemekte bir araya gelerek birbirlerinin adaylıklarını kutladılar, kulis yaptılar, ülke yangın yeri ne gam…
 
Erdoğan korkusuyla kendilerine oy veriyor olmamızı içine sindirenler, bu kentte siyaset yapıyor. Çok rahatlar, çünkü AKP’yi tehdit olarak gördüğümüzü ve sırf yaşam tarzlarımızı korumak için AKP’ye oy vermeyeceğimizi biliyorlar.
Bu paradoksal tutum sonucu ortaya çıkan siyasal davranış, siyaset etiği açısından kabul edilebilir değildir.
Erdoğan tehdidi ortadan kalktığında oy almak için ne söyleyecekler, göreceğiz; şurası muhakkak ki, söyledikleri hiçbir şey seçmenleri ikna etmeye yetmeyecek.
Örgütler gençliğe emanet edilmedikçe, CHP’nin işi hiç kolay olmayacak.