GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
19 Mayıs 2024 Pazar

Ben böyle inanıyorum!

Arapça tabelalar tartışmasına, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Arapça Kur’anın dili halk incinir” sözleri ile girince, haklı olarak eleştirilerin hedefi oldu. Milliyetçi hezeyanlar ve ayrımcılık çizgisinde dolaşan çok güçlü bir damar var bu topraklarda. Bu da önemli bir sorun ama kutsalı da bu denli kamuya mal etmemek gerek.

Daha önce de hatırlattığımız gibi, Arapça, Arapların dilidir ve Peygamber Arap olduğu ve İslamiyet de Arabistan’da ortaya çıktığı için Kuranın dili Arapçadır. Hiçbir dil kutsal değildir ve her dil değerlidir.

Yine önü arkası düşünülmeden sıkça dile getirilen başka bir kalıp yargı daha var. “Herkes inancını özgürce yaşamalıdır.” İlk bakışta hiçbir sorun yok gibi değil mi? Oysa ki çok sorunlu bir ifade.

Herkes inancını özgürce yaşayamaz. Modern ve laik toplumda buna imkan yoktur. İnanmaya engel yoktur ama inancına göre yaşamanın sınırları vardır.

Namaz kılarım, oruç tutarım, hacca giderim ve kurban keserim… İnancın bunları gerektiriyorsa bunları yapabilirsin tabii. Çünkü bunlar toplu halde yaşamanın kamusal karakterini bozmaz. Bunları yaparak başkalarının hayatını ve özgürlüklerini engellemezsin.

Ama benim inancımda köle var, çok kadınla evlilik var, kadına daha az miras var, kadının şahitliği kabul edilmez ve kadının okula ve işe gitmesi doğru değil…

İşte bunlar inancında olsa bile yapamazsın. Çünkü bu senin inanma hakkını aşan ve başka hayatları da etkileyen davranışlar. Çocuk yaşta kızını evlendiremezsin mesela. Bu konuda inancın ne olursa olsun, modern hayat ve laikliğin kuralları devreye girer.

Bizde dindarlık giderek dinciliğe dönüştüğü ve siyasette malzeme olduğu için oldukça özensiz açıklamalar ve dinci popülizm güç kazandı. İnanmakla yetinmeyen dincilik, başkalarına da müdahale hakkını kendinde görür. İşte laiklik bu anlamda hayati öneme sahiptir.

Üzerinden çok yıllar geçti. Eskiden Tire’de Kaplan Köydeki Lütfü’nün restoranına düşerdi sıkça yolumuz. Birkaç defa bu restoranda ilginç bir manzara ile karşılaştım. Yaşlı bir erkek ve yaşlı bir kadın birlikte yemek yiyorlar. Kadın bildiğiniz köylü kıyafetleri ile adam da öyle. Kadının önünde meşrubat var yaşlı adamın önünde rakı.

Bunu merak edip Lütfü’ye sordum. Emine Teyze ile Rafet Amca Kaplan köyündenmiş. Çoluk çocuk yokmuş. Rafet amca restoranın önünde bir tezgah açıyormuş yerel ürünlerle. Emine Teyze de her Salı günü Tire pazarına iniyormuş. O akşam Lütfü’nün restoranında yemek yiyorlarmış.

Rafet Amca’ya yaklaştım, selam verip konuşmak istedim. İzin verdi. “Ne güzel bir manzara” dedim. Rafet Amca da, “Her salı hanımla burada yemek yeriz” dedi. Konu rakıya gelince, “Sakın beni inançsız sanmayın. Her Cuma namaza da giderim ama rakı da içerim. Ben inançlı biriyim ama ben böyle inanıyorum” dedi.

Harika bir özetti. “Ben böyle inanıyorum.”