GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
19 Aralık 2011 Pazartesi

Baykal’ın İzmir ziyaretinin düşündürdükleri

Sayın Baykal diyor ki;
“CHP’nin kalıplaşmış şablonuyla oynamak başarı getirmez.”
“Yetişmiş kadrolar lazım.”
“Tabandan gelen ve CHP politikaları ile yoğrulmuş insanlarla partiyi yükseltebilirsin.” “Yeni yönetim, tabandan yetişmiş kadrolara yönetimde yer vermeli.”
“Yapılması ve savunulması gereken her şey zaten CHP hafızasında var.”
“Artık o koltuğa talip olmam, arayışa girmem söz konusu olamaz.”
 
“Kalıplaşmış şablon”un ne olduğunu soracak olsam; Kemalizm, Laiklik ilkesi, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi, kurucu irade, altı ok, ulusalcılık gibi kavramlar, argümanlar üzerinden sert bir polemiğin başlayacağını ve bunu ağır suçlamaların izleyeceğini biliyorum.
Bu kavramlar, Baykal CHP’sinin kutsalları olup, tartışılması mümkün değildir. Kalıplaşmış şablon, tabularla donatılmıştır ve tam olarak statükoyu ifade eder.
 
Kalıplaşmış şabloncu anlayışın CHP’yi batı Anadolu’da kıyı şeridine nasıl hapsettiğini hatırlamakta yarar var. CHP, neredeyse bölge partisi olmuştu.
O CHP’nin yurtta ve dünyada süregelen değişimi algılamada yaşadığı sorun, milliyetçi sağ politikalara yaslanmasından kaynaklanıyordu. Değişimi yönetmeye dönük siyasal kararlılık yoktu; sadece pozisyon almaya ve o pozisyon üzerinden eleştiri ve savunma yapmaya dayalı bir siyaset anlayışı vardı.
 
Yetişmiş kadroların gerekliliğine gelince; İnsanın sorası geliyor, “Şimdi mi aklınıza geldi, sayın Baykal?” “Yıllardır yetişen kadroları tasfiye ederken, yetişmiş kadroların gerekliliği neden aklınıza gelmiyordu?”
Polit büroyu andıran ana kademede, halktan kopuk dar kadroların  kimi zaman elitist, kimi zaman Jakoben anlayışa dayalı politikalarını yıllarca içimiz çekilerek izledik.
 
Tabandan gelmiş ve CHP politikalarıyla yoğrulmuş insanların ne yaptığını gördük. Bırakın partiyi yükseltmeyi, kıyılara sıkışıp kalmış CHP’nin denize dökülmesine ramak kalmıştı. Tabandan gelen kadrolar yetiştiği falan yoktu. Genel merkez tarafından dizayn edilen kapı kulu bir örgüt vardı.
Yetişmiş kadroların partiyi yükseltmesi, arkadaş guruplarından ibaret Baykal ve Sav ardıllarının içe dönük kısır çekişmeleri, post kavgaları ise, o başka…
 
Yeni yönetim, tabandan yetişmiş kadrolara yönetimde yer vermemekle suçlanıyor. Deniz Baykal’ın yıllardır ısrarla işletmediği parti içi demokrasi, yeni yönetim tarafından vaat edildiği gibi işletilirse, tabii ki bu kadrolar da seçilerek göreve gelebilir.
 
“Yapılması ve savunulması gereken her şey zaten CHP’nin hafızasında var.” Bu sözler, kalıplaşmış şablonu bir başka biçimde ifade ediyor.
CHP’nin hafızasındakilerden yola çıkarak ne yapılacağı ve ne savunulacağı muğlak olmakla birlikte, CHP’nin Cumhuriyet’i kuran parti olması, Atatürk’ün kurduğu parti olması ile açıklanabilecek bir misyon ilk akla gelendir. Dilerim başımıza gelmez. Ceberut devletin kurumlarını savunan devlet partisi görünümlü CHP’nin, Türkiye’nin partisi olamayacağı, iktidar hiç olamayacağı tecrübeyle sabit olmuştur.
 
Belden aşağı bir vuruş sonucu CHP Genel Başkanlığı’nı bırakmak zorunda kalan Deniz Baykal, geri dönmemek konusunda söylediği gibi samimi ise, hem kendisi, hem CHP, hem de Türkiye kazanır. Bunu, Deniz Baykal’a muhalefet yapmak için söylemiyorum.
Kimsenin hafife alamayacağı entelektüel birikimi ve devlet deneyimi ile CHP’ye değer katması, yeni politikaların oluşturulması için yol göstermesi, kendisinden beklenen hizmetlerdir. Ama, CHP Genel Başkanı olarak değil, parti üstü kült bir kişilik olarak.
 
Sayın Baykal’ın son İzmir ziyareti gösteriyor ki, Baykal-Sav ittifakı oluşacak ve bu ikilinin politikaları CHP’de bir kanat hareketi olarak varlığını sürdürecek.
Bu ittifak, önümüzdeki aylarda kendi genel başkan adayını çıkaracak. O kişi, muhtemelen ulusalcı Kemalist hareketin yeni lideri olacak.
 
Kemalist ve ulusalcı nitelikli siyasal hareketin, ‘Atatürkçülükten solculuk peydahlama girişimlerinin’, sosyal demokrat düşünce ile çatışması kaçınılmaz. Çünkü, sol kanatta da sosyal demokratlar örgütleniyor. Sol cenahta, sol gelenekten gelen sosyal demokratların yeni bir kanat oluşturduğunu görmek gerekir.
 
Sosyal ve ekonomi politikalarında yaptığı tercihlerle merkez sağda yer alan Baykalcı hareketin, Kurtuluş Savaşının anti-emperyalist karakteriyle izah ettiği solculuğu, büyük ölçüde nasyonal bir sol anlayışa dayanıyor. Yani, bildiğimiz sol düşünce ile pek alakası yok. Kanat hareketleri arasında fikir tartışmaları başlayınca her şey daha net görülecek.
 
Sağ ve sol tandansların oluşum süreci doğru yönetilirse, CHP’ye çok şey katacaktır.
Sayın Kılıçdaroğlu, kanat hareketlerini yönetirken önemli bir liderlik sınavı verecek.
Bu zorlu sınavda başarılı olmasını diliyorum.