GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
5 Aralık 2017 Salı

Baykal’a da 'yurtdışında parası var' demişlerdi…

Bilir misiniz ki…

Bizim memlekette sık sık dile getirilen…

“Kaderin Garip Cilvesi” tanımına…

Başka hiçbir yabancı dilde rastlayamazsınız…

Kenarından köşesinden bu tanıma yaklaşanı vardır ama…

“Kaderin Garip Cilvesi”ni sadece biz seslendiririz…

Okuyacağınız yaşanmış öykü…

Tam da bu tanıma uygundur…

***

Hep birlikte yakından takip ediyoruz…

Şu sıralarda…

Siyaset toz-duman…

Chp Lideri Kılıçdaroğlu, İngiltere’nin burnunun dibindeki “Man Adası” ile Türkiye arasındaki para hareketini banka dekontlarını göstererek açıkladı… Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakınlarının “Man Adası”nda kurulan şirkete para gönderdiklerini öne sürüyordu… Erdoğan da bu belgelerin asılsız olduğunu iddia etti; Kılıçdaroğlu’nu ispata davet etti… Hatta bi’adım ileri gitti; “Kanıtlarsa Cumhurbaşkanlığını bırakırım" dedi… Tartışma hala bu ülkenin en sıcak gündemi…

***

Merak ettim… Cumhuriyet Tarihi’nde buna benzer bir olay var mıydı acaba… CHP’de beş dönem milletvekilliği yapan hukukçu-yazar İzmir eski Milletvekili Kemal Anadol’a sordum… Kemal Bey, siyasi kimliği ile edebi kimliğini birlikte sürdüren bir vekildir… 10 kitap yazdı bugüne kadar… CHP Tarihi’nin en uzun soluklu Grup Başkanvekilidir… Tam sekiz yıl… O rekor hala kırılamadı… Bülent Ecevit, Erdal İnönü ve Deniz Baykal gbi liderlerle çalıştı… Özetle, yürüyen “siyasi tarih” gibidir… Kemal Anadol, “Kaderin garip cilvesi…” diyerek söze başladı; az bilinen, hatta unutulmuş, üstünden 13 yıl geçmiş bir olayı hatırlattı…

***

“Yıl; 2004… Mart ayının başlarında esrarengiz bir belge elden ele dolaşmaya başladı… Yaklaşan CHP Kurultayında Baykal'ı devirmeye hazırlanan muhalifler bu belgeyi örgütlerde dolaşıma sokmuşlardı bile... CHP karşıtı yandaş basın organları da hevesle duruma müdahil olmuşlardı… Her gün bu belgeden söz açan haber ve yorumlara tanık olunuyordu…”

Dayanamadım sordum; “Neydi bu belge?”

Anadol, 13 yıl öncesine döndü…

“Rapora göre Deniz Baykal ve kızı Aslı Baykal'ın İsviçre Bankalarında gizli hesabı vardı… Bankanın ve gizli hesabın adı da veriliyordu: Zurich Credit Suisse Bank'ta ENİGMA adlı hesap… Bu hesaba Aslı Baykal adına yedi milyon dolar yatırıldığı, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan'ın kardeşi Tacit Özkan'ın bu hesaba para gönderdiği, bu bilgilerin telefon dinlemeleriyle ortaya çıkacağı ileri sürülüyordu… Parti içi muhalifler bu raporun (Baykal'ın sonu) olacağını seslendiriyorlardı…”

Peki, Baykal ne yaptı bu durumda? Bu iddialar gerçekten CHP’nin ve Baykal’ın sonu anlamına gelmez miydi? Kemal Anadol, tane tane anlatmaya devam etti…

“Baykal, İsviçre'de veya dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir yabancı para hesabı ortaya çıkarsa gereğini yapacağını açıkladı ve bu savları haber yapan gazetelere dava açtı… Ardından, avukatı Şahin Mengü (Manisa eski Milletvekili) Ankara Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada adı geçen şifreli hesabın sözkonusu bankada bulunup bulunmadığının Adalet Bakanlığı aracılığı ile İsviçre'den sorulmasını istedi… Yanıt kısa süre Adalet Bakanlığı Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne gönderildi… Yazıda; Zürich Bölge Mahkemesi’nin adı geçen bankanın üç yıllık kayıtlarını incelemesi sonunda, anılan bankada ENİGMA isimli bir hesabın veya Deniz ve Aslı Baykal'a ait herhangi bir hesabın bulunmadığı bildiriliyordu…”

***

Anadol, “Sonra neler oldu?” diye başlayan sorumu beklemeden devam etti:

“Deniz Baykal gazete aleyhine açtığı davayı kazandı… Esrarengiz raporu diline dayayanların sesi bir daha duyulmadı…”

Baykal’a bu kadar yakındınız… Sormadınız mı, “Bu rapor neden bu zamanda ortaya çıktı?” diye… Anadol, “Sordum tabii ki…” diye karşılık verdi ve noktayı koydu:

“Baykal, bu belgenin Irak işgalinden sonra kurulan Pentagon Özel Planlar Bürosu tarafından hazırlanan bir rapor olduğu yolunda duyumlar aldığını söyledi… Bu büro o tarihlerde böylesi raporlarla üzerine tepkiler çeken bir ilginç kuruluştu…”

“Ya bugün? Ne yapılmalı bu son olayda?” Kemal Anadol, gün görmüş bir siyasetçiydi; sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Bence, karşılıklı, hakarete varan polemikler yerine devreye hukuk sokulmalı… Gerçekler bu yolla ortaya çıkarılırsa hem ülkemiz, hem taraflar için hayırlı olur hem de tartışmalardan yorulan insanımız sağlığına kavuşur…”

Bu hikayeden sonra, noktayı Mevlan’dan özlü bir sözle koyalım...

Sonsöz: “Can ararsan can olursun… Av için yemek ararsan yemek olursun… Neyi ararsan o olursun…”