GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
9 Mart 2012 Cuma

Bakan Fatma Şahin’le kahve içimlik sohbet

TBMM’deki kadın oranının yüzde 14.5.
26 bakandan 1’inin kadın,
2 bin 924 belediye başkanından 26’sının,
34 bin 210 muhtardan 65’inin,
103 rektörden 5’inin,
185 büyükelçiden 21’inin kadın olduğu,
26 müsteşar arasında kadının esamesinin okunmadığı ‘kırık karneli’ bir toplumda, sahiden de iyi niyetle, kadına özgü bir barışseverlikle/yapıcılıkla gayret sarf eden…
Meclisteki muhalefet partilerinin bu iyi niyetli çabaları, sahici kişiliği/kimliği nedeniyle iktidar partisinde kendilerine belki de en yakın buldukları birinci isim olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in yemeğindeydim bugün öğlen.
İş Kadınları ve Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri ile birlikte Balçova Termal Otel’de önce Bakan Şahin’in konuşmasını dinledik; yemeğin ardından da ‘bir kahve içimlik’ sürede, bir grup kadın gazeteci olarak, kendisine sorular yönelttik.
Yemeğin açış konuşmasında, yazımın girişindeki rakamları vermedi ama bu kırık karne sorununun özünü çok mantıklı cümlelerle ortaya koydu. ‘Parlamentoya giden damarların tıkalı olduğu’ teşhisiyle, bu tıkalı damarın öncelikle ‘yerel yönetimlerde kadının mücadelesi’nden geçtiğini söyledi.
Belediye meclislerinde, sendikalarda, sanayi ve ticaret odalarının yönetimlerinde kadınların olması ve bu kılcal damarların kadınları eninde sonunda ana damara taşıyacağı vurgusuyla birlikte, kadınların bu sözünü ettiği yönetimlerde ‘numunelik’ değil, ‘en az yüzde 30’ seviyesinde olması gerektiğinin altını çizdi Şahin.  
STK’lardaki kadın çalışmalarına eyvallah diyen ama ‘yerel yönetimlerde, sendikalarda, odalarda olmazsak, parlamentoda olamayız’ görüşünü ortaya koyan Şahin’in ‘sosyal politikalarda biz kadınlar partiler üstü olmalıyız’ ifadesi de çok yerindeydi. Çatışmanın ilerlemeyi sağlamadığını ‘bir yumurta ötekine çarptığı zaman biri kırılıyor, diğeri de çatlıyor’ örneğiyle pekiştiren Bakan Şahin’in kısa ama güçlü konuşması, ‘kadınların güçbirliği yapmaya herkesten daha fazla ihtiyacı olduğu’ vurgusuyla bitti.
 
Yemekten sonra kahvesini, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Ak Parti İzmir Milletvekilleri İlknur Denizli, Nesrin Ulema ve yemeğe katılan bir grup kadın gazeteci ile birlikte içen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı (ki, kendisine Kadından Sorumlu Bakan diyebilmeyi isterdim) Fatma Şahin’e doğal olarak ilk sorum, Meclis’ten oybirliğiyle geçen ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’la ilgili sivil toplum kuruluşlarının eleştirileri oldu.
"Kadının ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı" iken adının değişmesinden başlayıp, eşsincel, transeksüel ve biseksüellerin niçin tasarıda yer almadığına kadar pek çok konuda yöneltilen eleştirileri tek tek maddeler halinde (zaman yetersizliğinden) konuşamasak da, genel bir değerlendirme aldık Bakan Şahin’den.
Tasarının oybirliğiyle kanunlaştığı gece iyi bir uyku uyuduğuyla başlayarak şöyle dedi:
“Biz 290 sivil toplum kuruluşu bir taslak hazırladık. Başbakanlığa gidince, hukuki açıdan teknik bir inceleme yaptılar… Ben hukukçu değilim, dediler ki ‘bu taslakta, hukuki anlamda mesela bir ihbar maddesi vardı, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda zaten var, orada olan şeyi yeniden buraya koymanıza gerek yok. Tanım olarak mesela Kadına Şiddeti İzleme Merkezleri kuruyoruz, orada şiddeti izleme maddesinde zaten onu tanımlıyoruz; yeniden bunları baştan tek tek tanımlamaya gerek yok.’
Hukuki bir teknik altyapı baktıkları yer. Tanımları ihbar maddesini çıkarınca, bu sefer sivil toplum kuruluşları dediler ki, bizim gönderdiğimiz taslağa göre çok değişti. Ben dedim ki, siz burada kadını nasıl koruyacağınızı, işin anasına baktığınız zaman bir değişim var mı? Yok. O zaman alt komisyonda bu hassasiyetleri göze aldık, yeniden bir daha koyduk hepsini. Yani orada kadın STK’ların hassas olarak koyduğu bütün konular, şu andaki taslakta ciddi manada yer aldı. Ama onun dışında, biz muhafazakar demokrat bir partiyiz. Burada eşcinsellikle,  transeksüellikle ilgili maddeyi net bir şekilde koymamızı istiyorlar. Ben dedim ki, biz burada kadını şiddetten korumaya çalışıyoruz, öbürü de bir sorun, onun da hakkını hukukunu korumamız lazım ama onun yeri burası değil, o konuda nefret suçlarında ayrımcılıkla mücadele yasasında ne gerekiyorsa yapalım. Ama ikisini birbirini karıştırdığınız zaman burada farklı bir sorun yaşanacaktır.
Onun gibi, bizim kendi baktığımız noktada hepsiyle yüzde yüz anlaşmamız tabii ki mümkün değil; herkesin kendi parti politikası var, bir seçmen tabanı var. Ben onların dışındaki bütün alanlarda, onların dediği bütün fikirleri dinleyerek ve hepsini içine koyarak götürdüm süreci, o yüzden kalben çok rahatım.”

 
Fatma Şahin’in, “Yasa öyle ya da böyle tamam da zihniyetler nasıl değişecek” soruma yanıtı da şöyle oldu:
“Bu akşamdan sabaha olmayacak bir şey. Ama şimdi yasada dedik ki, temel eğitim içerisine mutlaka kadın erkek eşitliğiyle ilgili dersler koyalım. Zihinsel dönüşüm doğumla başlayan ölümle devam eden bir süreç. Biz her kademesinde ne yapılabilire bakıyoruz. Yetişmiş erkekte bu nasıl olacak diye çözümler düşünüyoruz. Mesela az önce eşim aradı, Tekirdağ’da bir fabrikaya gitmişti görevi gereği; dedi ki ‘bugün Cuma hutbesine bir gittim, hoca kadın hakları, kadına karşı şiddetle mücadelede bize 40 dakika bunu anlattı. İçimden dedim ki Fatma buralara da müdahale etmiş!’ Yani yetişmiş erkeğe ulaşacaksınız. Biz mesela askeriyede genelkurmayla jandarmayla çok güzel çalışmalar yapıyoruz. Kadın haklarıyla sorunlarıyla ilgili erkeklerdeki o değişimi/gelişmeyi sağlamak, topyekün bir mücadele alanını gerektiriyor. Ve her bir aşamasını nakış gibi tek tek sabırla işlemek gerekecek. Başka çare yok.”
 
*
Bakan Fatha Şahin’in ‘bıyıklı’ bir kabinede, muhafazakar bir partinin tek kadın bakanı olarak verdiği mücadeleye saygı duymamak mümkün değil. Kadınları sahici bakışlarıyla dinleyişinden, güler yüzünden ve yaydığı enerjiden etkilenmemek de elde değil.
O kadar erkek bir partide, kimbilir hangi çatışmaları yaşadığını/yaşatıldığını tahmin etmek de güç olmadığı için, Bakan Şahin’den kadın meselesinde ihtiyaç duyduğu güçbirliğini (AKP’yi kendimizden uzak bulsak bile) esirgememek gerektiğini, zira uzatacağımız her elin; onun, dolayısıyla biz kadınların elini güçlendireceğini düşünüyordum gazeteye dönerken…