GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
31 Mayıs 2024 Cuma

Amma velakin, bir şey yapmalı!

Evrende sükunete, ülkede adalete, insanda vefaya ve merhamete pek çok ihtiyaç duyduğumuz bu acımasız dünya düzeninden söz ettiğim bir önceki yazımda…

Bundan böyle… Dünyadaki cümle zulümlerin son bulmasını dilerken…

Ülkede başıboş gezen sokak köpeklerinin uyutulması için meclise sunulacak olan yasa taslağı konusu gündeme düşüverdi…

Hayvanseverlerin ve vicdan sahibi her insanın yüreğinde büyük infial yaratan bu haberi takip eden günlerde ise…

Gazze’nin Refah bölgesindeki bir çadır kampının İsrail tarafından bombalanması ile…

Onlarca masum canın yanarak hayatını kaybettiği soykırım denilecek bu katliamı…

İsrail Başbakanı Netanyahu, “Trajik bir hata” olarak değerlendirirken…

Bu insanlık ayıbı dünyanın dört bir yanında büyük tepkilerle karşılanıyordu.

Velhasılı…

İnsan hakları ve hayvan hakları kavramlarının düşündürücü ve yürek yakan etkilerinin meşgul ettiği böyle bir dünya gündeminde…

Derinlerden bir yerlerden kulağıma gelen, Moğollar’ın o unutulmaz şarkısındaki “Bir şey yapmalı” nakaratı…

Çaresizlik içinde çare arayan; bir haykırış, bir yalvarış, bir isyan gibiydi.

***

Gündemi meşgul ettiği nispette kafaları da bir hayli meşgul eden…

“Sahipsiz Köpek Yasası” konusunda uzunca bir süredir yapılan çalışmalara göre…

Bugün dört milyona yaklaşan sayıları ile dikkat çeken sokak köpeklerinin…

Aşılatma, kısırlaştırılma ve yerine bırakma sureti ile popülasyonunun azaltılması yönteminin dışında…

Sözü edilen yasaya göre: Belediyelerce toplatılacak olan sokak köpeklerinin bir hayvansever tarafından sahiplenilmesi için 30 günlük süre ile açılan ilan sonunda…

Sahibini bulamamış köpeklerin bir iğne ile uyutularak itlaf edilmesi konusunun konuşulup, tartışılması…

Hayvanseverlerin ve hayvan hakları savunucularının gösterdiği tepki ile kamuoyunda büyük yankı uyandırıyordu.

Pek çok Avrupa ülkesinde bu konudaki uygulamalarda olduğu gibi…

Öldürmeyelim, yaşatalım, kısırlaştırma yöntemleri ile üremelerine engel olalım…

Ve hatta… Belediyelerin sorumluluğundaki barınak sayısını attıralım tartışmaları sürüp giderken…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu konuda verdikleri beyanatlarında…

Türkiye’nin neresine gidilirse gidilsin, sokak köpeklerinin mutat öğle uykusu ritüelleri olduğunu belirterek…

“Bu uyutma nedir, kim yapacak, sınırı ne kadar, kaç saat uyutacaklar? Bunlar tabii belirsiz” şeklindeki sözleri bir hayli dikkat çekiciydi…

Ayrıca…

Bu beyanatın hayvanlar aleminin sakinlerine ne gibi bir faydası olabileceği de bir hayli düşündürücüydü. 

***

Çeşitli çevrelerde farklı görüşlerle günlerdir devam eden bu yasa tasarısı tartışmaları…

Yurt genelinde, yerleşim merkezlerine inen domuz haberlerini de ister istemez hatırlara getiriyordu.

İzmir’in; Narlıdere, Balçova, Bayraklı, Gaziemir, Bornova gibi semtlerinde gittikçe artan yaban domuzu popülasyonunun…

Hangi yasa, karar ve uygulamalarla durdurulacağı da ayrı bir merak konusuydu doğrusu!

***

Civarda yapılacak kısa bir yürüyüş esnasında dahi kalabalık bir domuz ailesi ile yüz yüze gelindiği o anlar…

Ve… “Mahallenin esas sahibi biziz” diyen sokak köpeklerinin kovalamaya çalıştığı domuz sürüsü arasında kalarak yoluna devam etmeye çalışan insanların yaşadığı bu korku dolu dakikalar..

Bir dağ köyünün sokaklarında vuku bulmuş mudur? Bilemem ama…

Bu konuyu tartışmak üzere bir vakitler randevu alarak ziyaretlerine gittiğim bir yerel yönetici ve Çevre İl Md.lüğünden emekli bir bürokratla yaptığım sohbet sırasında…

İzmir’in çeşitli semtlerinde gittikçe artan yaban domuzu popülasyonuna önemle dikkat çekip de… Bir şey yapmalı dediğimde…

Koku alma yetenekleri çok gelişmiş olan domuzların; adım başı ağaç diplerine ve duvar kıyılarına bırakılan köpek mamamalarının etrafa yaydığı yağ kokusuna süratle geldiklerini…

Ve… Bundan dolayı da uzun bir zamandır avlanarak beslenmek  gibi bir gayretlerinin olmadığını…

Bu sebeple ekolojik dengenin bir hayli bozulduğunu…

Yiyeceğe kolayca ulaşan yaban domuzlarının buna bağlı olarak yıllık çiftleşme sayılarının da arttığını hayretle dinliyordum.

***

Ve… İlerleyen zaman içinde…

Gittikçe kalabalıklaşan domuz aileleri ile cadde ve sokaklarda daha sık karşılaşıp da bu konuya daha bir dikkat kesildiğimde…

Hızlı üremeleri ile yılda üç kere yavrulayan bir dişi yaban domuzunun…

Bir doğumda on beş kadar yavru doğurduğunu

Ve her dişi domuz yavrusunun altı aylıktan itibaren üreme yaşına erişmesi ise…

Basit bir hesaplama ile tahmin mümkün olan, gelecek yıllardaki domuz popülasyonu için bir hayli düşündürücüydü.

***

Bugün, kırsal kesimde tarımın kalmayışı ile birlikte köylünün de mahsulünü korumak gibi bir gayesinin olmadığını…

Böylece.. Avlanma yasağının kalktığı dönemlerde…

Yaban domuzu ile mücadele etmek üzere Tarım İl ve Orman Müdürlükleri tarafından desteklenen sürek avlarının ise…

Günümüz orman köylüsü tarafından eski ilgiyi görmediğini duymak, şaşkınlığımı iyice artırıyordu. 

Ve… Mevzunun dönüp dolaşıp halk sağlığı konusuna geldiğinde ise..

Yaban domuzlarının uzun sivri burunları ile tüm ekili /dikili ve çocuk parklarındaki yeşil alanları kazıp toprağın altını üstüne getirirken bıraktıkları dışkı ve mikroplarla…

Sıtma gibi ateşli hastalıklara sebebiyet vererek insan sağlığını tehdit ettiğini ise dehşetle öğreniyordum.

***

Bu noktada…

İnsan hakları evrensel beyannamesi ile hayvan hakları evrensel beyannamesinin birinci maddesinde belirtilen…

Dünya üzerinde yaşayan tüm canlıların en temel hakkı olan yaşam hakkı konusu…

Günümüzde, bu denli görmezden gelinip de örselenirken…

Tüm canlıların; doğal yaşam alanlarında özgür ve eşit bir yaşam hakkına sahip olabilmesini…

Sadece dilemek, istemek ve temenni etmek yeterli mi bilmiyorum…

Amma velakin…

(*)Şairin “Ne gelir elimizden insan olmaktan başka” sözlerini ilke edinerek… 

Tüm canlıların maruz kaldığı cümle acımasızlıkların son bulacağı daha yaşanabilir bir dünya için…

“İnsan, insanım diyorsa
 Bir şey yapmalı…”


(*)Edip Cansever...