GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
5 Mayıs 2024 Pazar

'İzmirlilik nedir?'

3 Mayıs Dünya İzmirlilik Günü diye bir gün olduğundan bi-haber şekilde…  

Geçtiğimiz günlerde.. İzmirli Kadın Girişimciler’in daveti ile “İzmirlilik nedir?” temalı bir etkinlikte bulundum…

Gazeteci-yazar Nedim Atilla moderatörlüğünde gerçekleşen bu söyleşide…

Prof. Dr. Ersin Doğer; “Mitolojik ve Tarihsel Kaynaklardan Günümüze İzmirlilik Bilinci” başlığı altında konuşmalarını yaparlarken…   

Yazar İlhan Pınar’ın “Efsanelerdeki İzmir” konulu aktarımlarından sonra… 

Dr. Nazlı Kayı, “Destinasyon Markalaşmasında İzmir” konusuna dikkat çekiyordu.

140 yıllık Tarihi Sigara Fabrikasından dönüştürülen İzmir Kültür Sanat Fabrikasının asırlık ağaçlarının şahitliğinde…

“İzmirlilik nedir?..” Sorusuna cevap arayan…

“İzmirli İzmir gibidir” sloganı ile günler öncesinden duyurları yapılan bu etkinlikte bulunmak…

Benim gibi iflah olmaz bir İzmirli’yi bir hayli etkiledi ve etkilediği nispette de düşündürdü doğrusu. 

***

Ve… Bu söyleşinin bir yerinde “keşke” ile kurulmuş cümleler döküldü dilimden…

Ve…

İzmir’in Osmanlı yılları tarihi semtlerine, o semtlerde yaşanmış aile anılarına…

O yılların kayıtlarına geçmiş önemli zatlara ve atalardan miras kent belleğine de yolculuk edilmiş olmasını umut etti gönlüm. 

Gerçek bir İzmirli tevazusu ve umudu ile…

Belki bir başka zamana bu gibi etkinlikler de mümkün olur diyerek ayrıldım o tarihi mekandan…

Ve ailemden bir masal gibi dinlediğim, kent arşivine kaydolmuş, yüzlerce yıllık aile anılarımdan birini daha…

“Torunlarıma not” olması dileği ile ve içtenlikle bu haftaki köşe yazıma aktarmak istedim...

***

Tilkilik çarşısından Dönertaş istikametine doğru okul yolumda ilerlerken bahçesine girmeden edemediğim aile yadigarı Mumyakmaz Hacı Veli Camii geldi aklıma…

Caminin avlusundaki bir ağacın altında olduğu söylenen mezarı başında küçücük ellerimi açıp her gün bir fatiha okuduğum…

Annemin dedesinin dedesi Mumyakmaz Hacı Veli efendinin asırlar öncesi İzmir’inde yaşanmış ve kent belleği kayıtlarına geçmiş hikayesi düştü yadıma… 

***
17. Yüz yıl sonlarına doğru; Konak ilçesi Hatuniye Mahallesi’nde oturan Veli efendinin hac farizasını yerine getirmek için yola revan olması ile… 

Süveyş kanalının açılmasından sonraki yıllarda buharlı gemilerle Cidde limanına kadar yapılan hac yolculuğunda… 

Mekke topraklarına deve sırtında vasıl olmaya çalışan kafileler, aydınlanmak amacı ile yanlarına deste deste mum alırlarmış. 

Ve...

Konakladıkları yerlerde bu mumların aydınlığında istirahat ederek bu meşakkatli yolculuğa devam ederlermiş…

Büyük büyük dedemiz Veli efendi aylarca süren hac yolculuğunu tamamlayıp da İzmir’e döndüğünde…

“Hacı Veli Efendi, bir tane dahi mum destesini açmadan hacca gitti geldi” sözleri, tutumlulukla ilişkilendirilmek sureti ile...

O zamanki nüfusu ile her ailenin birbirini tanıdığı bu şehrin her köşesinde bir tevatür şeklinde yayılmakta olsun…

Hacı Veli efendi; bütün bu sözlere aldırış etmeden…

Hicri 1242 / Miladi 1730 yıllarında…

Oturduğu mahallede bulunan arsasında küçük bir cami yaptırmış…

Bir yatsı namazı vaktinde caminin içi karanlık olduğu gerekçesi ile mahalle halkı avluda bekleşirlerken… 

Hacı Veli efendinin camiden içeriye adım atması ile caminin birden aydınlıklar içinde kalıvermiş olması…  

Mum destesini açmadan ve de mum yakma ihtiyacı hissetmeden tamamlanan o meşhur hac yolculuğunu… 

Ve Hacı Veli Efendinin kerametini bütün şehre anlatmaya yetivermiş…



Ve o günden sonra o küçücük cami… Mumyakmaz Hacı Veli Camii adı ile anılıp bilinerek…

Bu şehrin yaşadığı savaşlara, depremlere şahitlik ederek günümüze kadar ayakta durmaya çalışırken… 

O zamandan bu zamana İzmir'de anne tarafımın lakabı da Mumyakmazlar olarak kalmış… Diyerek…

Bir masal tadındaki bir aile hatırasını daha günümüze gururla taşıyorum. 

Ve… 

Yüzlerce yıl öncesinin İzmir'inde yaşanmış ve nesiller boyunca anlatılıp dinlenen bu hikaye ile ecdadımı bir kez daha rahmetle anıyorum…   

“İzmirlilik Nedir?” Sorusu ile ve de “İzmirli, İzmir gibidir” sloganı ile düzenlenen bu panelde ayrılırken… 

Bu kadim şehirden kimler gelmiş kimler geçmiş diyerek… 

Günümüzde bu şehirde yaşayan her bir bireyin; ben de İzmirli’yim diyebilmesini…

İzmir ve İzmirlilik üzerine omuzlarına aldığı bu şehre ait olma sorumluluğunu…

Prof. Dr. Ersin Doğer hocanın konuşmasının son sözünde yer alan ve İzmirlilik adına en güzel özet olan… 

“Bu şehirde yaşayan ve elindeki küçük bir kağıt parçasını dahi yere atmaktan imtina eden kişi İzmirlidir ya da İzmirli olmuştur!” 

Sözlerindeki derinliği  gayet sarih bir şekilde anlıyorum ve anlamlandırıyorum…

Bu etkinliğin ana fikri ve bende yarattığı  duygu / düşüncelerle… 

8500 yıllık tarihi ile çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış…

Ülkemin batıya açılan kapısı, Cumhuriyet’in kalesi bu kadim şehirde yaşayan İzmirlilere…

Ve… 

Şu yıldan bu yana, ben de artık İzmirli’yim diyebilenlere bin selam olsun diyorum.