GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
13 Ağustos 2014 Çarşamba

10 Ağustos’un sonucu...

'Ben bu oyunda yokum' diye noktayı koymuştum günler öncesinden…
O yüzden 'olmadığım oyun' hakkında lakırdı yapıp kafa şişirecek değilim.
Lakin bu oyunun sonucu hakkında konuşmaya tabi ki hakkımız var.
Malum 10 Ağustos süreci Türk siyaseti için yeni bir dönemin başlangıcıdır.
Bakınız sadece AK Parti yahut CHP açısından demiyorum. Türk siyasi hayatı açısından doğru okunması gereken sonuçlar doğurmuştur 10 Ağustos…
Siyasal ve de sosyolojik açıdan...

*

Meseleye ister ‘Yeni Türkiye’ perspektifinden bakın isterse farklı bir pencereden...
10 Ağustos'un dönüştürücü, değiştirici gücünü görmemek, hissetmemek imkansız…
Türkiye yeni bir iklime yelken açıyor.
İktidarı ve muhalefetiyle... Kimilerine göre karanlık kimilerine göre puslu, kimilerine göre aydınlık yarına...
Bana göreyse çok bilinmeyenli bir denklemin tam göbeğindeyiz.
Değişimin ayak sesleri çok yakından geliyor.

*

‘Putin-Medvedev’ örneğinin Türkiye'de tutacağından emin değilim.
Seçim kaybetmeye doymayan muhalefete daha fazla tahammül edileceğini de sanmıyorum.
Daha fazla kamplaşmayı, kutuplaşmayı bu topraklar kabullenmez diye düşünüyorum.
Ve 90'lı, 2000'li yılların başında olduğu gibi siyasal açıdan yeni çözümler, yeni partiler hatta yeni liderlere ihtiyaç duyulacak bir sürece girdiğimizi düşünüyorum.
Yeni Türkiye'nin harcının yeni nesil tarafından karılacağını, yeni bir üslup, yeni bir dille eski ezberlerin bozulacağını umuyorum.
 
*

Gelelim İzmir'e...
10 Ağustos'ta da İzmir yapacağını yaptı.
Birilerine İzmir'de siyasetin ne kadar zor olduğunu kanıtladı.
Binali Yıldırım'ı 'başarısız' bulanlar sanıyorum 10 Ağustos'ta cevaplarını almışlardır.
Sonuçta hem rakamsal hem de oransal açıdan Erdoğan'dan yani liderinden fazla oy alan Yıldırım'ın çok değil sadece 5 ay önce yakaladığı çıtanın şifresinin iyi anlaşılması gerekiyor.
Bazı aklı evveller 10 Ağustos sandığının sonuçlarını çiçeği burnunda İl Başkanı Bülent Delican'a fatura etmeye kalksa da henüz atama yazısının mürekkebi bile kurumayan Delican'ın bu sürecin sorumlusu olarak görmek ne adaletle ne de vicdanla bağdaşmaz.
İzmir sandığından çıkan sonucunun doğrudan Erdoğan'la onun son süreçteki duruşu, eylem ve de söylemleriyle ilgisi vardır.
İzmir halkı başından bu yana soru işareti koyduğu Erdoğan'a karşı adını daha iki ay önce duyduğu Ekmeleddin İhsanoğlu'nu tercih ederek net bir mesaj vermiştir.
Eğer AK Parti bu mesajı doğru okumayı başarırsa sadece İzmir'de değil tüm 'kırmızı hattın' şifresini çözmeyi başarır.
Kendi adıma AK Parti'nin böyle bir çabanın içinde olacağından eminim.
Muhalefete düşen de bu sonuçlardan ders almaktır tabi ki...
Ağustos sıcağında 'tıpış tıpış' sandığa gidip içine tam olarak sindiremedikleri halde 'anti Erdoğan' duruşunun gereğini yapanları 'çantadaki keklik' olarak görüp düne kadar yaptıkları gibi 'küçük olsun benim olsun' mantığının esiri olurlarsa yapacak bir şey yok.
Mağlubiyet her defasında olduğu gibi kaçınılmaz olur.
Çünkü Türkiye İzmir ve Ege kıyılarından ibaret değil...