GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
5 Ağustos 2014 Salı

10 Ağustos’un yanıtı…

Çatı’dan Ekmeleddin düşünce/çıkınca soluğu Karaburun’da aldım.
Hala da oralardayım. Fiziken değilse de ruhen…
- Efendim neden yazmıyorsun…
- Böyle bir dönemde yazmayacaksan…
Cevap veriyorum.
Söyleyin dostlar…
Ne yazayım, neresinden yazayım.
- Efendim Ekmeleddin Bey’e destek vermek lazım…
Neden?
- Erdoğan gelirse…
Peki, verelim. Size tek bir sorum var. Samimi bir yanıt istiyorum.
Ekmeleddin Bey’in afişini, fotoğrafını dükkânına ya da evine asar mısın?
- Kem, küm… Asarım ama…
 
Oysaki Erdoğan’ın değil afişini kendisini omuzlarda taşıyacak en az yüzde 40 var bu ülkede...
Ve de Demirtaş’ı taşıyacak yüzde 5-6…
İşte bu kadar net ve de basit 10 Ağustos’un yanıtı…
Neden asmazlar Ekmel Bey’in fotoğrafını da afişini? 
Çünkü siyasi bir özdeşlik/yakınlık kuramıyorlar.
Erdoğan karşıtlığı da tek başına yetmiyor bağıra basmaya… 
Siyaset tarlasında izi yok çünkü...
İşte ‘Çatı’da aday arayanların düz mantıkla baktıkları için kaçırdıkları önemli ayrıntı buydu.
Siyasetin malzemesinin insan olduğu ve siyasetin siyasetçiyle yapıldığı ayrıntısı…
Erdoğan’ı ele alalım mesela…
Bilinmeyen neyi var ki!
Hakkında menfi-müsbet ciltler dolusu yazıldı, çizildi.
Çocukluğunda komşunun bahçesinden aşırdığı eriklere kadar hakkında bilinmeyen ne var. Hayata, insanlara bakışı, siyasi manevraları, politik düşünceleri, kafasının içindeki ya da arkasındaki planlar, gizli/açık ajandalar…
Velhasıl çeyrek asırdır hayatımızda olan ve 12 yıldır bu ülkeyi yöneten Erdoğan hakkında tek bir cümle kurmanın bile gereği yok artık.
Uğruna ölecek olan da var bir kaşık suda boğacak olan da…
Aşağı yukarı aynı şeyler Selahattin Demirtaş için de geçerli…
Erdoğan’ın tabiriyle Zaza Selahattin…
 
Ama Ekmel Bey için aynı şeyleri söylemek mümkün değil...
CHP’liler, MHP’liler yahut Çatı’ya omuz verenler kusura bakmasınlar.
Hakkında düne kadar hiçbir şey bilmediğimiz biridir Ekmel Bey…
Çoğumuz için hala büyük bir soru işaretidir.
İyi adamdır, hoş adamdır. Profesördür vs…
Ama son dönemde kutuplaşmanın zirvesine ulaşmış bu toplumu, kitleleri harekete geçirecek bir politik kimlik/kişilik değildir.
Yılmaz Özdil’in ifadesiyle Mecburettin Bey’dir.
İşi zordur vesselam…
Onun işi 10 Ağustos’ta zordur.
Ama asıl zorluk onu bu derin denize itenleri beklemektedir.
Eylül, Ekim, Kasım…
Olağanüstü kurultaylar, kongreler…
Hatta erken genel seçimler…
Türkiye’de siyasetin kartları yeni baştan karılacak belki de bazı desteler oyun masasından kaldırılacaktır.
En azından önemli bir kitlenin beklentisi bu yöndedir.
Olanı ve de olacakları belirli bir mesafeden ama dikkatli bir şekilde izliyorum.
Tekrarında yarar görüyorum.
Bu oyunda ben yokum…