GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
22 Aralık 2023 Cuma

'Korkma!'

Arnavut asıllıydı…

20 Aralık’ta doğdu…

27 Aralık’ta bu fani dünyaya veda etti…

Aradaki 63 yıla…

Neler, neler sığdırdı…

Veteriner hekimdi…

Öğretmendi…

Siyasetçiydi…

Ama…

Aynı zamanda…

“Kelimelerin Efendisi” diyeceğimiz kadar etkili…

Kalpleri titreten…

Bir şairdi…

Hassastı… Vatanseverdi…

Tarihe adını şöyle yazdırdı:

“İstiklal Şairi…”

***

Yıl; 1938; Ekim ayının son günleri…

Ama…

Ortalık günlük, güneşlik…

Cumhuriyet’in 15’inci yıl kutlamaları coşkuyla sürüyor…

Dolmabahçe Sarayı önünden geçen teknelerdeki gençler…

İstiklal Marşı’nı seslendiriyorlar…

Coşkuyla, hançerelerini yırtarcasına…

Ne güzel tablo…

Ne var ki…

Atatürk’ün hastalığı iyice ilerlemiş durumda…

Pencereye kadar bile gidemiyor ama…

Büyük bir içtenlikle dinliyor dışarıdan gelen sesleri…

Ve…

Dudaklarından şu sözler dökülüyor:

“Beni çağırıyorlar, seviniyorlar, sevinecekler tabii, sevinmek de haklıdırlar, on beş yıl Cumhuriyet... Bu sevinilecek neticedir…”

***

Zaman Tüneli’ne giriyoruz…

Takvimler, 23 Mart 1921’i gösteriyor…

Yani… 101 yıl önce…

Vatanın hali şöyle:

İngilizler’in desteğini alan Yunan Ordusu yeniden taarruza geçiyor…

Ama neye uğradıklarını şaşırıp, kaçmaya başlıyorlar…

Bunun adı; “İkinci İnönü Zaferi”

Gazi Mustafa Kemal, İsmet Paşa’ya telgraf çekiyor:

“Siz orada sadece düşmanı değil, Türk Milleti’nin makus (kötü) talihini de yendiniz…”

Sırada İzmir var…

O da düşman çizmesinden kurtarılacak…

O dönemde Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin vekilleri…

Anadolu’yu dolaşıyor…

Bakıyorlar ki…

Halk ruhen bitkin ve yorgun…

O zaman karar veriyorlar…

Memleketi hareket geçirmek için…

Güzel vatanımız…

Kahraman ordumuz…

Ve şanlı bayrağımız için…

Bir “milli marş” yazılması gerekli…

Öyle bir marş ki…

Türkiye topyekün coşacak…

Yurdun dört bir yanı o marş ile inleyecek…

Mesela…

Hürriyet aşkımızı anlatacak…

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım…

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım…

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım…

Mesela…

Kahramanlığımızı destanlaştıracak…

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın…

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın…

Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın…

Mesela…

Aziz şehitlerimizi hatırlatacak…

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı…

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı…

***

Çabuk karar verdi o günün gencecik Türkiye Büyük Millet Meclisi…

Cephede oluk gibi kan dökerken Mehmetçik…

Ruhumuzu titretecek…

Milli Marş için yarışma düzenledi Milli Eğitim Bakanlığı…

O günün parası ile 500 lira da ödül koydular…

Merak edenler için söyleyelim…

O tarihte 1 Amerikan Doları, 1.70 TL. idi…

(Bugün ise, neredeyse 30 Lira…)

Vatan olarak “Ateşten Gömlek” giydiğimiz günlerde…

Yarışmaya duygu yüklü şiirler gelmeye başladı…

Ancak…

Mehmet Akif Ersoy yarışmaya katılmamıştı…

Soranlara, “Milli Marş kesinlikle para ile yazılmaz” diyordu…

Zor razı ettiler…

“Kazanırsan bir yerlere bağışlarsın o parayı…” dediler…

Ancak o zaman kabul etti yarışmaya katılmayı…

Oysa…

İnanır mısınız?

O kış kendisine palto alacak parası bile yoktu…

***

724 şiir katıldı o yarışmaya…

Mehmet Akif’in muazzam duygu yüklü…

Okuyanı heyecanlandıran, titreten diziler yarışmayı kazandı…

Genç Cumhuriyet’in…

Gıcır gıcır İstiklal Marşı…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde iki kez okundu…

İkisinde de ayakta dinlendi…

…Ve o şiir, 12 Mart 1921 tarihinde Milli Marşımız olarak kabul edildi…

***

Ve özel bir ayrıntı…

O şiir Milli Marş olarak kabul edildikten sonra Akif’e sormuşlar:

“Nasıl yazdın bunları?” 

Cevap çok anlamlıdır:

“O şiir bir daha yazılmaz, onu ben de yazamam…

O’nu yazmak için, o günleri görmek, o günleri yaşamak gerekir… O şiir benim değil, milletimin malıdır…”

Doğru…

Böyle bir marşı yazabilmek için…

O günleri sadece yaşamak yetmez, o ruha da sahip olmak gerekir…

Özüyle, sözüyle yüksek ahlak sahibi…

Karakter abidesi bir insan olmak gerekir…

Böyle bir şiiri yazabilmek için…

Ülkenin bütün sorunlarını kendine dert edinmiş…

Bir mücadele adamı olmak gerekir…

***

Ha’di, bir ayrıntı daha…

Nasıl başlar, yürekleri titreten İstiklal Marşımız?

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak…

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak…

Hiç düşündünüz mü?

O şiir, niye “Korkma...” kelimesi ile başlıyor?

Onu da anlatalım:

Şiirlerini yazarken…

Kuran'ı Kerim'den ilham alan Mehmet Akif…

İstiklal Marşı'nı kaleme alırken…

Peygamber Efendimiz'in Mekke'den Medine'ye hicreti sırasında…

Saklandıkları Sevr Mağarası'da…

Yanında bulunan Hazreti Ebubekir'e…

“Korkma ya Ebubekir, Allah bizimledir” dediği aklına gelir…

İstiklal Marşı'nı da “Korkma…” diye yazmaya başlar…

***

Bitiriyoruz…

Atatürk, İstiklal Marşı’mızı ilk kez dinlediğinde…

Şöyle demişti:

“Bu marş bizim in­kı­la­bı­mı­zın ru­hu­nu an­la­tıyor… Bunu unutmayalım, unutturmayalım… Büyük ma­na­sı olan mıs­ra­lar var… Mesela, benim en be­ğen­di­ğim yeri şurası:

Hak­kı­dır hür ya­şa­mış bay­ra­ğı­mın hür­ri­yet;
Hak­kı­dır Hakk'a tapan mil­le­ti­min is­tik­lal!

Benim, bu mil­let­ten asla unut­ma­ma­sı­nı is­te­di­ğim mıs­ra­lar…

İşte bun­lar­dır…

Hür­ri­yet ve is­tik­lal aşkı bu mil­le­tin ru­hu­dur…

Bu pa­sa­jı her vakit tek­rar et­tir­mek, bunun için la­zım­dır…

Bu de­mek­tir ki efen­di­ler, Türk'ün hür­ri­ye­ti­ne do­ku­nu­la­maz…”

Nokta…

Hamiş 1: “Hangi devletin bu kadar güzel milli marşı var?”

Hamiş 2: İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un doğumu ve vefatı olan 20 - 27 Aralık tarihlerini kapsayan hafta, “Mehmet Akif Ersoy’u Anma Haftası” olarak kutlanıyor…

Sonsöz: “Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmayı nasip etmesin… / Mehmet Akif – Vatan şairi ve öğretmen…”