GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
24 Temmuz 2023 Pazartesi 13:35

CHP'li Taşkın'dan 'zoom toplantısı' yorumu: İhanet demek yanlış!

CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın, Ekrem İmamoğlu ve partinin üst düzey isimleri arasındaki zoom toplantısını, Egedesonsöz’e değerlendirdi. Taşkın, İmamoğlu’nun kesinlikte İstanbul’a odaklanması gerektiği yönünde görüş belirtirken, “Bunu yapmazsa, siyasi geleceği biter” ifadesini kullandı. İmza toplayanların, imza topladı diye yarışta engellenmemesi gerektiğinin altını çizen Taşkın, “İmza toplama hareketinde bulunanlara ihanet etti demek, doğru değil” açıklamasında bulundu.

EGEDESONSÖZ - Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Prof. Dr. Yüksel Taşkın, Egedesonsöz’ü ziyaretinde, kurultay süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Fatih Yapar, Mehmet Karabel, Muhittin Akbel ve Metehan Ud’un sorularını yanıtlayan Taşkın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çok sayıda partinin üst düzey yöneticinin yaptığı zoom toplantısının yankıları üzerine değerlendirirken, “Ekrem Bey, İstanbul’a odaklanmalı. Bunu yapamadığı zaman siyasi geleceği yoktur; reel politik açısından bakarsak. Şu anda orada bir tür lider gibi konumlanma durumunda. Bunu yanlış buluyorum. Ama öte yandan arkadaşların partide alternatif arayışlarına ihanet demek de doğru değil” dedi.

Taşkın ayrıca, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olup olmayacağına dair düşüncelerini aktarırken, “Adil bir yarışı engelleyecek pozisyona gireceğini düşünmüyorum” şeklinde görüş bildirdi, “Hiç kimse, imza topladı diye engellenmemeli” tavsiyesinde bulundu.



EKREM BEY İSTANBUL’A ODAKLANMAZSA, SİYASİ GELECEĞİ YOKTUR
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, parti içi rekabetin kontrol dışına taşmasını istemediğini belirten Taşkın, “Bizde parti içi rekabet meşrudur, biliyorsunuz” dedi ve şunları söyledi:

“Adaylaşma, başka arayışlar olabilir. Genel başkanımız, bir şekilde kılıçlar çekilip kınına konulamaz hale gelirse diye bir kaygı duyduğu için daha kontrollü götürüyor süreci.  Mesela dikkat ederseniz, belli gruplardan hareket ettiğini düşünen troller var sosyal medyada. Onlar çok sert götürüyorlar. Ben şuna inanıyorum; Ekrem Bey'in bütün gücüyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni yeniden kazanmaya odaklanması lazım siyaseten. Bunu yapamadığı zaman siyasi geleceği yoktur; reel politik açısından bakarsak. Tabii ki ben öyle görüyorum. Yani Ekrem Bey eğer İstanbul'u alıp bir dönem sonra geri veren bir kişi olarak kullanılırsa, siyasi geleceği yok diye düşünüyorum. Dolayısıyla Ekrem Bey'in Büyükşehir seçimlerine odaklanması lazım. Arada hukuk darbesi yese bile, hatta mağlup olsa bile, seçimler için elinden gelenin yaptığı duygusunu vermezse, bence siyasi geleceği olmaz. Ekrem Bey bunu yapmamalıydı. Gördüğüm kadarıyla orada bir tür lider gibi bir konumlanma durumunda. Bunu yanlış buluyorum. Ama öte yandan, bu arkadaşların partide alternatif arayışlarına ‘ihanet’ demek de bence doğru değil, tam aksine son derece doğal bir şey. Bu konuyla ilgili bir örnek vereyim; 70’li yıllarda İsmet İnönü, ‘Ecevit yönetemez bir partiyi. Bunlar çocuk daha. Ben devam etmeliyim’ dediğinde Ecevit, şu yanıtı vermişti: ‘Ben İsmet İnönü'nün stajyeri olarak başladım siyasete. Ben O’na karşı çıkamam.’ Hatta İnönü'nün çantasını taşıyarak başlamıştır partide göreve... Aile dostudur. Sonra Ecevit’e dediler ki, ‘Sen şahsi bakıyorsun, tarihsel bakman lazım. Ortaya çıkarsan, Ecevit olarak doğarsın, lider olarak.’ Ecevit karşı çıktı ve lider olarak doğdu. Ama o zaman dahi parti içi demokraside çok daha ilerideydi. Yani şu anda aynı şeyi 80’lerin, 90’ların sonrasındaki AK Parti'de veya CHP'de yapmak kolay değil. İnsanların bir iddiası olacak çıkacaklar, tartışacaklar. Sonra kafa göz yarmadan yarışacağız. Sonrasında da parti yoldaşlarına devam edeceğiz. Yani bir defa iş kontrolden çıkarsa, kafa göze o kadar gidebilir.”

ÖYLE BİR YAKLAŞIMI DEMOKRATİK BULMUYORUM
Milletvekili Taşkın, zoom toplantısına katılan Grup Başkanvekilinin ve diğer görevlerdeki kişilerin istifa etmeleri yönündeki baskılarla ilgili olarak, “Grup başkan vekilimiz Özgür Özel ve diğerleri çok yetenekli insanlar. Onların da Sayın Genel Başkan'a karşı imza toplayıp istifa et diye sıkıştırılmasını da istemiyorum. Neden? Çünkü o ayrı, o ayrı. Grup başkan vekili normalde eskiden seçimle girerdi. Şimdi ilk dönemde grup birbirini tanımadığı için atamayla geliyor. İki yıl sonra da seçimle gelme temayülü var. Ama orada istisnai bir şey var. Genel başkan istemezse devam edebiliyor. Yani bunlar aslında varlıklarını genel başkana borçlu olmayan, gruba borçlu olan insanlardır, kuramsal olarak. O nedenle de hani grup başkan vekilini grup başkanlığını bıraksın, tarzı yaklaşımları da demokratik bulmuyorum. Benim işim zor, yani siyaset zor. Prensipli olmaya çalışıyorum. Siyasi tarihçiyim. İnönü - Ecevit kapışmasını detaylarıyla biliyorum. Dolayısıyla Adalet Partisi'nde dahi parti içi demokrasi bugünkü CHP'den AKP'den DEVA Partisi'nden dahi daha ilerideydi. Yani öyle bir gerileyiş var aslında Türkiye'de. Hani bizim konuştuğumuz bazı şeyleri gençler çok anlamıyor” dedi.



BİZ KONGRELERİ MAALESEF KONGRELERDE BİTİREMİYORUZ
Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçimde yenilgiye uğradığını kabul ettiğini belirten Milletvekili Yüksel Taşkın, “Evet, seçim yenilgisi yaşadık. Şu ana kadar olan şeyleri doğal buluyorum. Mesela şöyle mi olması lazım? MHP'de Genel Başkan adaylığı gibi bir tutkusu olduğunu biliyoruz merhum Sinan Ateş'in. Bir bedel ödedi. Bir yanda böyle kültürler var. Bizim partimizde ise, biz şunu becerirsek sıçrama yaparız, durumu var. Kongre sürecinde yarışırım, ben sizinle. Kaybettiğim gün, seçilen odaklara saygılı davranmayı biliyorsam, o zaman tam bir partiliyimdir. Tam yoldaşlık kültürü. Biz kongreleri kongrede bitiremiyoruz maalesef. Ondan sonra da kapışmaya devam ediyoruz. Ama şu anda Cumhuriyet Halk Partisi, Yeşiller Partisi'nden de demokratik bir partidir. Mahallelerden insanlar delege seçilmeye çalışıyor. Parti meclisine 600 kişi aday oluyor. Yani bu bakımdan olumlu. Ama birileri ‘Sen aday olamazsın, haddin mi, karşısında nasıl dikilirsin? O seni milletvekili yaptı. Kaç dönemdir sana teveccüh gösterdi’  gibi sözler de olmamalı yani” diye konuştu.



GENEL BAŞKANIMIZIN HİÇ YAKIN DOSTU YOK
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasında imzalandığı açıklanan protokolden haberi olmadığını anlatan İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın, bu konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

“Böyle bir şeyden bilgim yoktu. Protokolle ilgili bilgiler geldiğinde itirazlarda bulundum. Genel Başkan, ‘Bazı şeyleri biz aramızda konuştuk. Paylaşmadık’ dedi. Özdağ'la yan yana geldiğinde kullanılan bazı kavramlar, mesela kayyum meselesinin çok provokatif, oy kaybettirici bir kavram olduğunu söyledik, biz hep kayyumlara karşı çıktık. Yani dolayısıyla onunla ilgili itirazlarımı hemen arayarak ilettim. O detaylarla ilgili bir bilgim yoktu. İkinci tur dediğiniz şey, tecrübesiz olmamızla alakalı bir şey. Bir grup diyor ki, bunların oyunu alamazsak kazanamayız. Öbür grup diyor ki, bunlara çok yanaşırsan Yeşil Sol’dan oy kaybedersin. Kaybettiğinde yargılamak çok kolaydır. Kazandığında hemen unutulur eleştiriler. Siyasetçi denen insan, otobüsün önünde koşan insandır. Bana ‘Seni genel başkan yapacağız. Hiç kurultaya bile girmiyorsun’ deseler. Hemen kaçarım. Deli işi bunlar ya. Mesela genel başkan o kadar kısa bir sürede karar vermek zorunda ki, bu hata yapmaya açık bir konumlama. Peki nasıl aşarsınız? Çok sayıda insan dinlemeniz lazım. Peki dinlediğiniz kişiler objektif olmaktan ziyade belli güç dengelerinin temsilcisiyse, oradan da sağlıklı bir karar çıkarmayabilir. Genel Başkan, hep bu kuşkularla yaşayan insanlardır. Ne Bülent Ecevit'in ne bizim şu andaki genel başkanımızın hiç yakın dostu yoktur. Eleştirmek için söylemiyorum. Genel başkanımız normalde arkadaşları olan normal bir insandı. Siyaset yaptığınızda en yakın arkadaşınızın bile bir beklentisi olduğu duygusuyla izole olmaya başlıyorsunuz. Bülent Ecevit'in tek dostu vardı en başından beri, eşi merhum Rahşan Ecevit. Yani çok büyük bir sorumluluk akıl, akıllı işi değil bunlar ya.”

2018’DE 18. SIRAYA KONULDUM, 1. SIRADAYMIŞ GİBİ ÇALIŞTIM
Önceki MYK’da olup da şu andaki MYK’da yer almayanların eleştirileriyle ilgili yorumlar yapan Taşkın, “Ben onu şöyle yapardım. Diyelim ki beni bu dönem vekil yapmadı partim. 2018’de İstanbul'da 18’inci sıraya konuldum ama birinci sıradaymış gibi çalıştım. Tecrübe, hayatta en kıymetli şeydir. Bu dönem seçilecek bir yere konmamanın bedeli ağır, dokunulmazlık olmadan yapılan bir şey değil bu siyaset. Çok dava açıyorlar bize. Konulmasaydım kararım vardı yani. Aday yapmayabilirlerdi beni. O zaman ben şunu yapacaktım; seçimler bitene kadar ağzımı açmayacaktım. Seçim sonrasında bazı gözlemleri anlattığınızda, eleştiri getirdiğinizde, o zaman derler ki bu kişi seçimlerde elinden geleni yaptı. Şimdi böyle konuşma hakkı vardı orada. Şöyle yani, bir insani kırıklık olur. Mesela siz MYK'dasınız. Bir odaktan gidiyorsunuz. Diğer meşgalelerinizi, mesleğinizi vesaire bir kenara bırakıyorsunuz. Beklentiniz oluşuyor. Ama şunu şöyle kurmuyorum. Benim yüzde yüz hakkımdı! Genel Başkan'ın en sevmediği şey ‘falancanın milletvekilliği hakkıydı, hakkı yendi’ ifadesidir. Ondan hoşlanmıyor. Kırıklığım olurdu elbette aday gösterilmeseydim. Hani burada insani bir şekilde söylüyorum. Ama sırf onun üzerinden birden muhalifleşmeyi de kendime yakıştıramazdım” dedi.



GENEL BAŞKANIN AKLINDAN LİDER GEÇMEMELİ
Taşkın, “Kemal Kılıçdaroğlu komutasındaki CHP, ne zaman seçim kazanır? Kılıçdaroğlu’nun partinin başında kalmakta ısrar etmesi doğru mu?” şeklindeki soruya şu yanıtı verdi:

“Bunlar, zor sorular. Birincisi 2019’da yerel seçimlerde kazandık. Aslında biz referandum sürecinden sonra farklı mahallelere gidip temas kurmayı öğrendik. Genel Başkanım bu seçim sürecinde de aslında ciddi bir mobilizasyon gücü oldu. Son seçimi kaybettik. Yani seçimi kaybettik, bitti. Devleti biz yönetmiyoruz. Kendisi bence güvenli bir limana partiyi bırakacağım şeklinde bir açıklamada bulundu. Yani bir geçiş süreci planlıyor. Bana göre genel başkanın aklından lider geçmemeli. Yani gönlünde bir lider olabilir ama bence ben genel başkanımızın, adil bir rekabetin önünü açması daha faydalı olur diye düşünüyorum. O da öyle bakacaktır. Yani benden sonra bu gelsin, tarzı bir şeyi yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi değişik bir yapı. Birini inşa ederseniz, tutmayabilir. Birincisi bu. İkincisi, Cumhuriyet Halk Partisi'nde bir süreç işliyor şu anda. Yani teorik olarak farklı adayların çıkabileceği bir süreç işliyor. Ben de çok adaylı renkli bir rekabete sahne olan bir süreç yaşanmasını isterim. Hatta ben bu mahalli delegelik seçimlerinden çok önce arkadaşlara şunu söylüyordum. Bizim şu anda yapacağımız ilçelere dağılmak ve örgütleri dinlemek olmalı. Yani ağlayabilir, bağırabilir, çağırabilir. Önce onlarla bir tartışma yürütmemiz gerekiyordu, dinlememiz lazımdı. Hızlı bir şekilde kurultay sürecine geçtik. Bence biz bu süreçte ekim, kasım gibi belki kurultayımızı yapacağız ve oradaki sonucu da saygıyla karşılamanız gerekiyor. Genel başkanımız da kendine göre bir strateji tanımladı ve ona göre hareket ediyor.”

HİÇ KİMSE İMZA TOPLADI DİYE ENGELLENMEMELİ
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “partiyi güvenli bir limana bırakma” stratejisiyle ilgili detay bilgiye sahip olmadığının altını çizen Yüksel Taşkın, “Kılıçdaroğlu yarışa katılır mı? Kemal Bey bırakmalı fikrini nasıl buluyorsunuz?” sorularını da yanıtladı:

“Kemal Kılıçdaroğlu yarışa katılacak mı, bilemiyorum. Bildiğim bir şey var ki, genel başkanımızın, adil bir yarışı engelleyecek pozisyona gireceğini düşünmediğimdir. Yani kendisi adayı olur mu, olmaz mı, sorusuna cevap veremiyorum. O konuya çok girmek de istemiyorum şu anda. Ben, genel başkanın, adil bir şekilde, birçok adayla rekabetin önünü açması gerektiğini düşünüyorum. Benim bakışım bu. Kendisinin de bunu tanımladığını ve şunu yapacağım dediği anda belki süreçle ilgili daha kontrolsüz bir gidişat olabilir. Biraz daha kontrollü götürmeye çalışıyor süreci. Kemal Bey, genel başkanlığı bırakmalı mı? Yine aynı şeyi söyleyeceğim; genel başkanımızın kendisinin çok adaylı, adil bir kurultayın önünü açıp, bunun CHP’ye yakışır bir şekilde şekillenmesinde katkısının olacağına inanıyorum. Kendisinin de bu yönde bir stratejisi olduğunu düşünüyorum. Bu yönde bir stratejisi olduğunu ‘kalmalı, kalmamalı, aday olmalı, olmamalı’ mevzusuna çok girmek istemiyorum. O’nun o liman metaforundan benim anladığım, Cumhuriyet Halk Partisi'nde kurultay sürecini ve çok adaylı bir rekabetin önünü açacağı şeklinde. Hiç kimsenin imza topladı diye engellemeye uğramaması gerekiyor. Herkesin meramını iyi anlatması gerekiyor. Adaylaşmayı düşünen hiç kimseye ihanet tarzı karalamaya gidilmemesi lazım. Mesela Özgür Özel çıktı, Grup başkanımız olmasında genel başkanımızın teveccühü olduğunda adaylaşma niyeti olduğunu anlattı, ‘genel başkanımız da biliyordu’ dedi. Bu arada ‘Özgür Bey danışıklı dövüşle adaylaştırılmak isteniyor’ demiyorum,  kesinlikle. Şu anda grup başkanımızdır ve koşullara uygun olduğunda genel başkanlığa adayın der. Böyle işlemesi lazım süreç bence. Yani çok adaylı ve adil bir süreç. Bir stratejiniz vardır ve o strateji dahilinde insanlara anlatırsınız, yani böyle bir geçiş süreci olacak diye. Yani şu anda benim öngörüm, okumalarım, Ekim-Kasım gibi bir kurultay olacak. Ondan sonra da bütün gücümüzle yerel seçimlere odaklanacağız.”

BİZ BÜYÜK KENTLERDE GELECEĞİ OLAN PARTİYİZ
Taşkın, seçim yenilgisiyle ilgili değerlendirmelerine şu sözlerle devam etti:

“Ecevit’i var eden, avukat, doktor gibi Cumhuriyet’in yükselttiği bir okuryazar kesimiydi. TMOBB’u, Barolar Birliği'ni, Tabipler Birliği'ni de var eden bir anlayış yani. Şimdi bunların topyekun güç kaybettiği bir dönemde, CHP bunlara yaslandığı için güç kaybetti. Yani toplumun modernleşmeci kesimleri öğretmenler, mühendisler, doktorlar bürokrasi. Bunların da kuvvet kaybettiği bir dönüşüm oldu Türkiye'de. O yüzden CHP'de kesimle beraber geriledi. Onun dışında mesela bir dönem hem Kürtlerin hem Alevilerin rahatlıkla oy verdiği bir partiydi. Sonrasında CHP, tarihsel bazı müttefiklerini kaybetti. Hatırlarsanız, Halk Emek Partisi'yle beraber girdik ki Kürtler partiden kopmasın diye. Sonra koptu onlar. Dolayısıyla biz şu anda yaklaşık yüzde 10 küsurluk bir kesimin oyunu kaybettik süreç içerisinde. Bir kesim Yeşiller ve Sol’a döndü ama olumlu tarafı şu, kentsel dinamikler yani büyük kentler CHP ve modernleşmeci bir partiye meyilli aslında. Biz büyük kentlerde geleceği olan bir partiyiz. Bu seçimde örneğin, biz büyük kentlerde tahmin ettiğimizi oyu alamadık. Kentler bize biraz daha ağırlık verecek ve kazanacağız diye düşündük ama başaramadık. Ancak sosyolojik olarak gelecek bizde bence. Bir sürü rahatsız edici görüntü var ama gençlerde özellikle siyasal İslam dikiş tutamadı. Biz umduğumuz desteği alamadık. Örneğin Ata İttifakı kesinlikle iktidarın bir projesiydi. Yanlış anlaşılmasın, Özdağ'a gidip iktidar ‘sen çık’, CHP'yi zorla’ demedi tabii ki. Dolaylı olarak gençliğe yönelik bir, bir buçuk, iki yıl bir kampanya yürüttüler. Muharrem İnce'nin ve Ümit Özdağ'ın besleyeceği bir zemin oldu. İstanbul'da Ata İttifakı'na giden yüzde 3 bize gelseydi, bizim 40’a yakın milletvekilimiz olacaktı. Hani bu taban siyasal İslamcı değil milliyetçi seküler, milliyetçi bir taban. Biz onu yakalayamadık. Ama yakalayabiliriz sosyolojik olarak. Ben seçimde yenildik diye bakmıyorum, tarihsel bakıyorum. Kentler, gençler bu dinamikler aslında hala sola yakın bir iktidarı mümkün kılıyor.”