GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
27 Eylül 2017 Çarşamba

Yıl 365 gün, hep “etiketin yarısı” olur mu?

Şaka bi’yana…

İzmir’de “bakkallar hariç” hangi dükkanın, hangi mağazanın önünden geçseniz, hep aynı yazılar sizinle selamlaşıyor…

“Etiketin Yarısı…”

“Maliyetine Satışlar…”

“Seri Sonu Büyük İndirim…”

“Zararına Bunlar…”

Süslü püslü AVM’lerdeki mağazalar bile “sürekli indirim” kuyruğunda…

“Bitiriyoruz…”

Neyi bitiriyoruz Allah aşkına? Mağaza ağzına kadar tıka-basa dolu!

Bi’de, “Kapatıyoruz…” afişleri var…

O da ayrı bir muamma… Kapatan filan yok… Üç ay sonra, bi’bakıyorsunuz o yazı inmiş, yerine başka bir yazı gelmiş…

Hangisi “Hakiki İndirim”, hangisi “Üfürükten Tayyare” Allah bilir…

Baharda bakıyorsunuz bi’tişört 37 lira…

Sonbaharda aynı dükkanda o tişört olmuş 9.90 TL…

***

Bunun adı “indirim”

O mağaza 37 liralık etiketle sattığı tişört’ten “belli oranda” bir kazancı var mı, var! O zaman aynı tişört’ü üç ay sonra 9.90’dan sattığında kazancı var mı? Bence var; Allah bereket versin az da olsa…

Koy eski etiketin üstüne bir “çarpı”, yaz yeni fiyatı…

Olsun sana “indirim”

***

Mesela; dikkat ettim

Pastanelerde, unlu mamüllerde böyle “indirim” yok…

İncik-boncuk satanlarda var mı? Yok…

Şehirlerarası otobüs firmalarında var mı? Yok…

Otomobil galerilerinde var mı? Yok…

İçki-sigarada var mı? Yok…

Ya nerede var?

Sadece “giyim-kuşam”da…

Yani, ağırlıklı “tekstil ürünleri”nde…

Bi’de… Ayakkabı ve çantada…

***

Alışveriş’in de tadı kaçıyor doğal olarak…

“Acaba kazıklanıyor muyum?” duygusu daha bir öne çıkıyor…

Kış boyunca üstünde 375 TL. etiket olan bir “kaban”ı, yaza girerken, 175 TL.’ye almaya başladık…

Cep-cüzdan meselesi…

Kimse “Modası Geçti” diye hüzünlenmiyor; “N’apayım 200 lira birden ucuzlamış, ben de Allah ömür verirse 2018 kışında giyerim” diyor…

“Marka Şaşkını” değilse tabii…

Özetle, alışverişte mevsimleri şaşırdık…

***

Aslında uygulamanın amacı “ticareti” canlandırmak… Mağazayı “siftahsız” kapatmamak…

İyi de, bu biraz “tüketiciyi aldatma” sınırlarını zorlamıyor mu?

Oysa Devlet Baba, “tüketiciyi koruma” kapsamında bi’takım kurallar koymuş… Örneğin, tüm ticaret ve sanayi odalarının bağlı olduğu Türkiye Odalar Borsalar Birliği açık açık yazmış…

Demiş ki…

“Ey, tüccarım-esnafım…

Tenzilâtlı (indirimli) satışlar konusundaki Odalar mensupları arasında mevcut ticari örf ve mesleki ahlâkın devamını temin etmek, satıcılar arasındaki haksız rekabeti önlemek, alıcıya güven vermek ve korumak, piyasanın genel menfaatlere uygun surette gelişmesini sağlamak için uyman gereken kurallarım var… Bunlara uymak zorundasın… Tenzilâtlı satışları ancak iki nedenle yapılabilirsin… Bir; Mevsim sonu tenzilâtlı satışlar, iki; Tasfiye satışlar… Bunların dışında, ilân, afiş, reklâm vs. vasıtalarla ve halka duyurularak tenzilâtlı satış yapamazsın…”

Dahası var… Dikkat buyurun lütfen…

Mevsim sonu tenzilâtlı satışları yılda iki defayı geçmemek üzere en çok bir ay'dır… Bu satışlar, o kentin Ticaret Odası Yönetim Kurulunca tespit edilecek tarihlerde Şubat - Mart ile Ağustos - Eylül aylarında yapılır…

Mevsim sonu tenzilâtlı satışlarında, gerek vitrinde gerekse içeride tenzilâta giren mallara ayrı ayrı etiket konulması şarttır…

Mevsim sonu tenzilâtlı satışı yapabilmek için Oda'dan müsaade almak şarttır… Bunları yapmayanlara, şaşıracaksınız; “para cezası” bile var…

***

Ama, hak getire…

“Kim kime, dum duma” vaziyeti aynen devam…

Bilgisizlikten mi? Hayır…

Bu “Dandik İndirimler” aslında esnafın, tacirin “cansuyu”

Yaşaması gerekiyor bu “garip piyasa”da…

Elektriği var, suyu var, anormal kirası var, personel maaşı var, vergisi var, SGK’sı var…

Var oğlu var…

***

Yukardaki örnekte olduğu gibi…

O esnafın, “indirim”den önce “üç katı” fiyatla sattığı tişört’ü toptan kaça aldığını bilen yok… Bilen olmadığı gibi denetleyen de yok… “Saldım çayıra, mevlam kayıra…” yöntemi gibi bi’şi…

Çark dönüyor ya, gerisi teferruat…

Sonsöz: “Deveye boynun eğri demişler, o da nerem doğru ki demiş… O hesap…”