GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
12 Aralık 2017 Salı

Siz bilirsiniz!

Hiçbir şey başladığı gibi devam etmiyor. Önceleri buna inanmazdım. Artık kendimden de biliyorum ki, başladığım işler düşündüğüm gibi bitmiyor.

Buna ben de üzülüyorum.  

Efendim! Başkanım! deseler de sonunda ben de bir insanım!

Sıkıldığımda dostlarımı özlüyorum. Biliyorum hepsi hayatta ama hiçbiri yanımda değil! Arayıp sormaya da vakit yok.

Eskiden ne güzeldi, bir işe birlikte karar verirdik, yanlışları gördüğümüzde de birlikte düzeltmeye çalışırdık.

Şimdilerde durum çok farklı.

Yeni yetme dostlara ne soruyorsam “Efendim siz bilirsiniz!” diyorlar.

Her şeyi ben bilmeye başlayınca da eski dostlar fazlalık oldu. Bir kısmını ben gönderdim, bir kısmı da göndermeden kendisi gitti.

Tam “Efendim siz bilirsiniz”e alışıyordum ki bu kez de “Siz daha iyisini bilirsiniz!” demeye başladılar.

Adamlarımın sayısını unuttum. Uzmandır, biliyordur diye her birine oda, araba, sekreter, dolma kalem… verdim, yazsınlar çizsinler diye!  

Nasıl oluyorsa artık, bütün işler dönüp dolaşıp yine bana geliyor ve “Siz daha iyisini bilirsiniz!” oluyor!

 

Çok sayıda yanlış da oluyor. Üzülüyorum, utanıyorum, anlamadıklarım, bilemediklerim, günaha girdiklerim... oluyor.  

Danışayım diyorum, onlar da “Efendim doğrusunu siz daha iyi bilirsiniz!” diyorlar.

 

Bazen kızıyorum.  

Her şeyi ben biliyorsam, siz ne işe yarıyorsunuz

Kim getirdi sizi buraya

Esir miyim, efendi mi?!...

Her şeyi ben daha iyi biliyorsam, bu yanlışlar, bu şikâyetler de neyin nesi?…”

 

Bu kez de düzinelerce adam el pençe Emredersiniz! diyorlar, başka bir şey demiyorlar!

Artık o kadar yoruldum ki, anlatamam!

Daha önce ne söylemiştim, kime hangi sözü vermiştim… o kadar karıştırıyorum ki, tahmin bile edemezsiniz…

Önüme koyulan metinleri o toplantı senin bu oturum benim, falancanın açılışı, töreni, düğünü, nişanı, sünneti… Tanrım delirmek üzereyim.

 

Dışarıda ise kar, fırtına, adeta buzdan geçilmiyor…

Yollar kapanmış… Havalanan uçaklar buzdan yere inemiyorlarmış…!

Bütün yollar o kadar kapalıymış ki, düşman bile gelemezmiş!

Adamlarım öyle diyor!

 

Doktoruma soruyorum;

Hakikaten havaların böyle olduğu doğru mu?!

Dünya bu kadar karıştı mı?!

Arabî dostlar neden arayıp sormuyor?!

Doktor! Doğruyu söyle, dünyanın hali nedir?

Havalar tekrar ısınacak mı?

Çiçekler açacak mı doktor?!...”

 

Dün çok soru sormuşum, hanım öyle diyor. Doktor başucumda beklemiş, sorulara yanıt vermeden, sadece dinlemiş.

Ben uykuya dalınca da usulca gidivermiş…

Toparlanmama az kaldı. Dışarı çıkamıyorum diye dünyada bir şeyler oluyor. Hangi ülkeden gazete getirtsem, hangi ülkenin kanallarını açtırsam herkes beni konuşuyor:

Bu adama ne oldu diyorlar…

İyi mi diye birbirlerine soruyorlar…

 

Az kaldı. Doktorum hep başucumda. Hanım da elinden geleni yapıyor. Bu gidişle iyileşmem yakındır.

Görürler günlerini. Yeter ki bi’ dışarı çıkayım!

 

Az kaldı. Ne ABD, ne Rusya ne de AB!

Arabî kardeşlerin de canı cehenneme!

Koca Arabî âlem benim için “Ancak o bilir!” diyorlarmış!

Adamlarım öyle diyor!

Benim bildiğim doğrudur! Peki, siz ne işe yararsınız Eyyy Allah’ın cezaları!

 

Ben “Ne bilirim!” de diyemiyorum, bilmesem de biliyor sanılmam hoşuma gidiyor! Hiçbir ilacın faydası yok, ancak sen bilirsin, sen yaparsın… dediler mi sinirlerim yatışıveriyor! Bi’ hoş oluyorum!

Doktoruma soruyorum “Neden her şeyi biliyor olmam bana iyi geliyor?!” diye.

… … ….

Konuş doktor, konuş! Soruma cevap ver, diyorum!

Bu doktoru kim buldu, başıma kim dikti, hiç yanımdan da ayrılmıyor. Hakikaten bu adama kıl oluyorum.

Hangi soruyu sorsam psikolojik diyor!

Bu soruma da psikolojik dedi!

 

Doktor mu hasta, ben mi, onu da karıştırmaya başladım!

Kızıyorum psikolojik diyor. Rahatlıyorum psikolojik, diyor!  

İyi değilim diyorum, psikolojik. Bugün biraz iyiyim diyorum buna da psikolojik, diyor.

 

Arada bir camdan bakmak istiyorum, belki iyi gelir diye!

Doktor yanıma geliyor “Dışarda betondan başka bir şey göremezsiniz, yatakta dinlenmeniz daha iyi olur”, diyor.

İşte günlüklerime yazıyorum, sizler de şahit olun:

Şöyle kendi başıma kalkıp giyinebilecek kadar iyileşeyim, ilk işim penceremin önüne beton bina yapanları ayaklarından sallandırmak olacak!

İkinci işim de bana “Dahi” olduğumu söyleyen bir doktor bulmak olacak!

Bu doktor psikolojik diye diye sonunda beni piskopat yapacak!

Benim gibi bir adama nasıl reçete yazılacağını hâlâ anlayamadı! Bu doktordan behemehâl kurtulmam lazım.

Kimmiş piskopat, görür gününü!

Az kaldı!