GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
27 Ekim 2019 Pazar

Sen çok yaşa Cumhuriyet!

Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bir kez daha...

“En büyük bayram” Cumhuriyet’i karşılarken…

Az bilinen yaşanmış bir öykü buketini paylaşalım...

***

Bu yazıyı okurken…

Lütfen 96 yıl önceki “o gece”yi gözünüzün önüne getirerek…

Hayallerinizi zorlayın…

…Ve; siz de sanki oradaymış gibi “o anları” yaşamaya çalışın…

Yoksa tadı çıkmaz…

***

Tarih: 28 Ekim 1923…

Günlerden Pazar…

Yer: Çankaya Köşkü Ankara…

Gazi Mustafa Kemal’in akşam sofrası…

Yakın çevresinin yanı sıra…

O yemeğe eşi Latife Hanım da katılıyor…

İçi içine sığmıyor Latife Hanım’ın, çok heyecanlı…

Çünkü…

O akşam yemeğinin gündemini biliyordu…

Sevgili Paşası, kalbinden geçenleri…

Önce İzmirli eşine heyecan ve içtenlikle anlatmış…

***

Konuşmalar sürüp giderken…

Mustafa Kemal bıçağını eline aldı, doğruldu…

Derin bir nefes aldıktan sonra, hafifçe tabağına vurarak…

Efendiler…” dedi…

O sırada çıt çıkmıyordu yemek salonunda…

Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz…”

Hala kimseden çıt çıkmıyordu…

Çünkü…

Herkeste bir şaşkınlık vardı…

O sofrada kimler yoktu ki?

İsmet İnönü, Kazım Özalp, Mazhar Müfit, Ruşen Eşref, Ali Fethi Okyar, Fuat Bey, Kemalettin Sami Paşa ve diğerleri…

Gazi, tek tek herkesin yüzüne bakarak durumu kontrol ediyordu…

Sofradakiler yıldırım çarpmış gibi kalakalmıştı…

Neden sonra…

Beyinlerinde şok yaratan bu haberi alkışlamak akıllara geldi ve…

Yemek salonu bir anda adeta patladı…

***

Mustafa Kemal bu tabloya baktı, konuşmasını sürdürdü:

Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyet’tir… Bunu anayasamıza yarınki Meclis toplantısında koyduracağız…”

***

O akşam o masada olan herkes Mustafa Kemal ile birlikte bir kez daha tarih yazmanın heyecan ve sevincini paylaşıyordu…

***

Ertesi sabah…

Tarih: 29 Ekim 1923…

Günlerden Pazartesi…

Yer: Türkiye Büyük Millet Meclisi…

Saat: 18.00

Cumhuriyet; saltanata karşı, bir ulusal egemenlik duruşuydu…

1921 Anayasası, savaş koşullarının yarattığı bir anayasaydı…

Şimdi bu anayasaya ek maddeler konularak, sistemin tanımı yapılmalıydı…

…Ve; şimdi tam zamanıydı…

***

Devlet’in hükümet biçimi Cumhuriyet, dini İslam, resmi dili Türkçe ve başkenti de Ankara’ydı… Devlet, Meclis tarafından yönetilecek ve O Meclis, Cumhurbaşkanını kendi üyeleri arasından seçecekti…

***

Birkaç saat sonra…

Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa

Meclis’teki 158 milletvekilinin oybirliğiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçildi…

İlk kabine Malatya Milletvekili İsmet Bey (İsmet İnönü) tarafından oluşturularak…

Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ilan edildi...

Fethi Bey (Ali Fethi Okyar) da Meclis Başkanı olmuştu…

Seçimlerden sonra, mecliste büyük bir coşku ortaya çıktı…

Milletvekilleri alkış tufanı arasında…

Üç kez “Yaşasın Cumhuriyet…” diye bağırdı…

***

Evet; Cumhuriyet yaşayacaktı…

Çünkü…

Cumhuriyet, “aydınlık” demekti…

Monarşi ise, “karanlık”

İnsanoğlu, insan olmaktan miras onurunu…

Ancak…

Cumhuriyet’in saçtığı ışığın altında koruyup geliştirebilirdi…

***

Aynı gün, akşamüstü…

İşte, burası önemli…

Atatürk’ün Muhafız Alay Komutanı İsmail Hakkı Tekçe

Anılarında anlatıyor:

“Atatürk Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez, Çankaya Köşkü’ne telefon ettim… Eşi Latife Hanım’a haberi ulaştırdım… Teşekkür bile etmedi… Sadece, (Aaaaa ne yapayım İsmail Hakkı Bey! Cumhurbaşkanı olmuşsa ne olmuş? Ne yapayım yani?) dedi… Kendisine, (Efandim, eşiniz şerefli bir vazife almış bulunuyor… Siz de hayat arkadaşısınız, haberdar ettim) dedim ve telefonu kapadım…”

***

Bitiriyoruz…

Atatürk, Cumhurbaşkanı seçildiğinde 42 yaşındaydı…

Sadece 12 gün sonra…

Biri 11, diğeri 13 Kasım’da iki kalp krizi geçirdi…

Cumhuriyet’in kurulmasına ilişkin süreç…

Büyük Önder’i çok yormuştu…

Kalp krizlerini gazeteciler bile duymamıştı…

Atatürk, cumhuriyeti ilan etmiş; cumhurbaşkanı seçilmişti ama…

Yaşananlar sağlığına mal olmuştu…

Nokta!

Sonsöz: “Özgürlüğü sevenlere ve koruyanlara ancak Cumhuriyet yaraşır…”