GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
13 Mart 2021 Cumartesi

Onun yıldızı hiç sönmedi!

Türk Sineması’nın son 50 yılına bi’bakın…

Şunu göreceksiniz…

Yeşilçam’ın gelmiş-geçmiş en seçkin 6-7 aktörü arasında…

O hep ön sırada yer aldı…

Eskilerin dediği gibi…

O’nda bir “Star Kumaşı” vardı…

***

Başrol oynayan çoğu aktör gibi hiç “kasıntı” olmadı…

Bilakis, sevimli, şakacı kimliği ile alkışlandı…

O alkışlar sayesinde…

Hem aşk acısı çeken yakışıklı aktörü canlandırdı…

Hem de çapkın, bıçkın, bitirim rollerinin üstesinden geldi…

***

Babası, İstanbul Sarıyer’de Şirket-i Hayriye memuru olunca…

Evin oğlu eğitimini nerede yapar?

Deniz Koleji’nde okudu; Haydarpaşa Lisesi'nden mezun oldu…

50’li yılların başıydı…

Evin geçimine katkıda bulunmak zorundaydı…

İstanbul Belediyesi İmar Müdürlüğü'nde…

Teknik ressam olarak çalıştı…

Hatta…

Bi’ara dans öğretmenliği bile yaptı…

Kalbinden tiyatro oyuncusu olmak geçiyordu…

Dormen Tiyatrosu’nun gazetelerdeki ilanını görünce…

Yeni bir hayatın O’nu beklediğini anladı…

Seçileceği içine doğmuştu…

Nitekim; kazandı; tiyatrocu oldu…

Altı yıl boyunca…

“Sokak Kızı İrma”, “Pasifik Şarkısı” ve “Zafer Madalyası” gibi…

Ses getiren oyunlarda sahne tozu yuttu…

Sinema’ya geçişi ise büyük tesadüf!

63 yıl önce…

“Kırık Plak” filminde bir rol kaptı…

Zeki Müren’in şoförünü oynayacaktı…

Minicik bir roldü ama…

Türkiye, ilk kez O’nu tanıdı…

İki yıl içinde…

“Ağaçlar Ayakta Ölür” filminde sergilediği performansla…

1964 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde…

“En İyi Erkek Oyuncu Ödülü”nü evine taşıdı…

***

120’den fazla film çevirdi…

Sayılmayacak kadar ödülle onurlandı…

Çok erken evlendi…

(Oğlu Ömer, bugün 50’li yaşlarında…)

Mutlu bir evlilik…

Düzenli bir yaşam…

Kişilikli bir imaj…

Ortaya parmakla gösterilen bir aktör çıkarmıştı…

***

Seks furyası Yeşilçam’ı esir aldığında…

Gazinocular kapısını çalmaya başladı…

Teklifler şahaneydi…

Ama bizim yakışıklı biraz titizdi…

Banyoda bile şarkı söylemeyen bir kimliğe sahipti ancak…

Tiyatro yaparken…

Mecburen şan dersi aldığı için sahneden korkmuyordu…

Türk Sanat Müziği ustalarından aylarca ders aldı…

Siftahı İzmir Fuarı’nda yaptı…

O yakışıklı aktör…

Emel Sayın’ın alt kadrosunda yer alırken…

Sinemada seviyeli ama kıyasıya rekabet ettiği…

Ayhan Işık…

Zeki Müren’le aynı sahneyi paylaşıyordu…

***

Sonraki yıllarda…

Yeşilçam’a fazla asılmadı…

Az biraz TV dizilerinde göründü…

Ama hiç unutulmadı…

Çok küçük yaşlardan itibaren pul biriktirdiği için…

Para, madalya, madalyon koleksiyonculuğuna başladı…

Bu alanda otorite oldu…

30 yıldır uzmanlık alanı olan koleksiyonculuk ve…

Antika konusunda şimdi danışmanlık yapıyor…

***

Neden eski filmleri (siyah/beyaz) pek görünmüyor?

Bi’sebebi var.

Oynadığı 120 filmden sadece 35’i hayatta da ondan!

Çünkü…

Filmlerin negatifleri gümüş olduğu için…

Ne yazık ki…

Hepsini eritip, paraya çevirmiş bazı meçhul eller…

*** 

Bugün, sizleri Türk Sineması’nın unutulmaz aktörü…

İzzet Günay ile…

Buluşturmak istedim…

Saç-sakal bembeyaz ama hala dönüp dönüp baktırıyor…

Kendisine sorarsanız…

Sürekli film ve dizi teklifleri geliyor ama…

Neredeyse hepsi…

“Yaşlı baba veya dede rolleri…”

O da nazikçe geri çeviriyor…

***

Bitiriyoruz…

Neyle?

Küllenmiş bir aşk’ın acıklı kısa öyküsü ile…

Bir zamanların “Afet-i Devran”ı Neriman Köksal ile…

O günlerin yakışıklısı İzzet Günay…

Taaa, 60’lı yıllarda büyük aşk yaşamışlar…

Hem de masallara konu olacak kadar kocaman bir aşk…

Sonra yollar ayrılmış…

İzzet Günay, 1970’de hayatını İpek Hanım’la birleştirmiş…

Ne Neriman Köksal…

Ne de İzzet Günay birbirini bi’daha görmemiş…

Taaa ki…

1999’un Ekim ayına kadar…

Neriman Köksal, tedavi olduğu hastanede…

Son isteğini…

Çolpan İlhan ile Ediz Hun’a seslendirir:

“Bana İzzet’i getirin… O’nu son bi’kez görmek istiyorum…”

Araya girenler İzzet Günay’ı hastaneye çağırırlar…

Yakışıklı aktör, “Yapamam!” der ve ekler:

“Ne derim sonra karıma?”

Sonra kendini İstanbul sokaklarına vurur…

Üç saat sonra ayakları tahmin ettiğiniz gibi O’nu hastaneye götürür…

Neriman’ın yattığı odanın kapısını açtığında bi’de ne görsün?

Eşi İpek orada…

Gerisini İpek Günay anlatıyor:

“Duyunca çok üzüldüm ve İzzet’e, gitmesi için rica ettim… Baktım hâlâ tereddüt içinde, (Sen gitmezsen ben gidiyorum) dedim! Onu da anlıyorum, beni kırmak istemiyor. Ama bu tek taraflı bir aşk ve saygı göstermek zorundayız…”

72 saat sonra…

Neriman Köksal, vefat eder…

İçin için sevdiği adamı son kez görebilmenin iç huzuru ile…

Nokta…

Sonsöz: “İyi senaryolar, iyi oyuncuları da ayağa kaldırır… Kötü senaryolar bizi hep aşağıya çekti… Parlayan filmlerimiz bu nedenle çok az… / İzzet Günay – Oyuncu…”