GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
19 Ağustos 2017 Cumartesi

Metal yorgunluğu!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aynı zamanda AK Parti’nin “genel başkanı” sıfatıyla sesleniyor.

“Teşkilatlar, belediyeler eğer 'bizim dava' idrakiyle hareket etmiyorsa zarar veriyor demektir. Zarar verenleri de uyarıyorum. Kusura bakmasınlar, biz uyarmadan kendileri gerekeni yapsınlar ve adımı da atsınlar. Zira artık yanlışlara, hele hele bedeli ödenemeyecek yanlışlara tahammülümüz yok”

Mesaj açık ve net. 2002 yılından bu yana sürekli oyunu arttırarak seçim kazanan AK Parti’de yine Erdoğan’ın deyimiyle “metal yorgunluğu” apaçık ortada. Bir önlem alınması, müdahale edilmesi gerekiyor. Teşkilatlardaki ilk gün enerjisi kimi yerlerde kendisini adamcılığa, ekipçiliğe teslim etmiş durumda. Partide görev alan birçok ismin adı kamu kaynakları ile anılıyor. Erdoğan bunu biliyor ve müdahale ediyor.

Ve en önemlisi referandum sonrasında Anayasa değişikliğiyle ortaya çıkan yeni sistemde artık seçim kolay değil. Onu da şöyle ifade ediyor: “2019 kırılma noktasıdır, bunu böyle bilesiniz. Parlamenter demokraside bizim için seçim kazanmak leblebi çekirdekti. Bu hedefte yüzde 50 artı bir almak durumundasın”

İşte bütün mesele bu!

Peki parti ilk seçimini kazandığı 2002 ruhuna, Türkiye’nin partisi olma ve her kesimi kucaklama anlayışının en üst noktada olduğu 2011’deki dönemine kavuşur mu?

Tabi ki bunu da zaman gösterecek…

Siyaset tüm partiler için bu yaz hareketli geçiyor. CHP’nin “sürekli ertelenen” kongre takvimi bir yandan işlerken MHP’den ayrılanların yeni parti kurma çalışmaları sürüyor.  En önemlisi bu yazımızın konusu olan AK Parti teşkilatlarında büyük değişim yaşanıyor.

Şu sıralar Cumhurbaşkanının her açıklaması sonrası birkaç il başkanı aynı anda istifa ediyor, “affını” istiyor. Bir bahane buluyor. Ya işleri yoğun oluyor ya sağlık sorunları çıkıyor! Bir şekilde devre dışı kalıyor. Darılmadan, küsmeden…

Gidenlerin, ayrılanların bir gün hangi sıfatlarla seçmenin karşısına çıkacaklarına ise karara neden olan “irade” karar veriyor. Ta ki muhatabının sırası, nöbeti gelene kadar.

AK Parti başından bu yana zorlandığı yerler arasında oldu Ege… Her seçim sonuçları göre deniz kıyıları seçim haritalarında “kırmızı” olarak gösterildi. Seçmen kimi zaman “kırmızı çizgimiz” diyerek tavrını koydu, kimi zaman çizginin mesafesini büyüttü. Yeri geldi çizgileri de mesafeleri de ortadan kaldırdı.

Her partinin, liderin, siyasi kimlik taşıyanın “Batı’ya açılan kapı, aydınlık yüz, demokrasinin başkenti” gibi sıfatlarla hitap ettiği İzmir’de ise sonuçlar ortada. Ayrıntıya ise gerek yok.

Gelelim meselenin özüne;

Değişim fırtınasından İzmir etkilenir mi? Partinin uzun süredir kaptanlığını yürüten İl Başkanı Bülent Delican görevden alınır, kendisine “buraya kadar” denilip teşekkür edilir mi?

Şimdilik netleşen bir durum, alınmış bir karar yok. Peki alınmayacağının garantisi var mı? Tabi ki hiç kimsenin yok! Çünkü partinin Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş mesajı vermişti. Ve şöyle dedi: “Durumu tartışılmaya açılamayacak tek isim var. O da Recep Tayyip Erdoğan”…

İl Başkanı Bülent Delican partinin “karmaşık ilişkileri” nedeniyle görevden aldığı Ömer Cihat Akay’ın yerine parti içinde “ombudsmanlık” görevi olan Demokrasi ve Hakem Heyeti’nin başkanlığını yaparken getirildi. Göreve getiren yine Erdoğan’ın kendisiydi. Uzun süren baş başa görüşmenin ardından “git partiyi toparla, küskünleri barıştır, 2019’a kadar oradasın” mesajını da vererek.

Partinin 2004-2009 yıllarında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde meclis üyesi-grup sözcülüğünü yapan Delican, teşkilat deneyimine il başkanlığını da ekleyerek bu görevini Temmuz 2014 tarihinden itibaren sürdürüyor.  Kendisine görevi tebliğ eden isim olan Erdoğan, bugün tekrar partinin genel başkanı. Ama aynı zamanda cumhurbaşkanı sıfatını taşıyor. Referans olan, “bu işi becerir” diyerek olumlu görüş bildiren 2014 Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ise bugün başbakan olarak görev yapıyor. Delican, partinin eski Genel Başkanı ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile de çalıştı. Birçok seçim geçirdi, miting yaptı. Özellikle miting organizasyonları dikkat çekti. Sadece dönemin İzmir Valisi Mustafa Toprak’ın himayesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı mitingi hariç tüm mitingler, kalabalıklar ve katılım ayakta alkışlandı.

Kendisinin en önemli özelliği ise “yerel yönetimler” konusunda birikimi, donanımı oldu. Çünkü AK Parti’nin geneldeki başarısı bir türlü yerele İzmir’de yansımadı. Delican, partisi açısından etkili ve yerinde muhalefet yaptı. Bu yüzden kentin 14 yıldır yerel yönetim patronu CHP’li Aziz Kocaoğlu da önerilerini dinledi, ciddiye aldı. Halen daha Kocaoğlu’nun AK Partili olarak söylediklerine kulak kabartıp, önemsediği ender kişilerden birisidir Delican.

Bugün gelinen noktada Erdoğan’ın kürsüye çıkıp teşkilata söylediği her sözün ardından sadece İzmir değil tüm Türkiye’deki il ve ilçeler karışıyor. Parti yöneticileri “acaba görevden alınacak mıyım” diye düşünüyor. Bunun İzmir’e de yansıdığı apaçık ortada. Delican’ın kendi yönetiminde olanlar ve en yakınlarındakiler bile “paçayı yırtar mıyız” düşüncesiyle hamleler yapıyor. Aralarında sosyal medya hesaplarını aktif kullanan, bir takım internet siteleri üzerinden  “günü kurtarmaya” çalışanlar bile var!

Partinin İzmir teşkilatında bölünme, parçalanma ve motivasyon düşüklüğünün olduğu bir gerçek. Erdoğan’ın liderliğindeki partinin üst yönetimi kısa süre içinde bir karar verecek. Şimdiye kadar akçeli işlere bulaşmamış, adı kamudaki ihalelerle anılmamış, karakteri ve kişiliğinin dışında sadece çalışma şekli ve yoğurt yiyiş biçimi eleştirilen Delican ya devam edecek ya da görevini başkasına devredecek.

Yaşam biçimi, aile tarzı, ekonomik durumu yakından incelendiğinde İzmirlilerin “bizim gibi” diyerek sahip çıktığı Delican ile yola devam edilmezse partinin kamuoyuna açıklaması gereken konular sıraya dizilecek. 2010 yılında eski İl Başkanı Ömür Kabak’ın yardımcısı iken organizasyonu ve her türlü hazırlığını yaptığı “Cumhuriyet Konseri’ne” AK Parti muhalifliği bilinen Sanatçı Fazıl Say’ı davet edecek kadar İzmir’in dokusunu, hassasiyetini önemseyen Delican’ın dokunuşları bugün bile konuşuluyor. Partinin İzmir’de en büyük sorun yaşadığı ve bir türlü çözemediği “yaşam tarzına müdahale” meselesinin ne kadar önemli olduğunu en başta bu kentten belediye başkanı adayı olan Başbakan Binali Yıldırım biliyor. Yoğun İzmir mesaisinde kendisini en yakından, adım adım takip eden bir kaç gazeteciden birisi olarak bu konularda yaptığı açıklamaları biliyorum. İzmir, bir Konya, Manisa ya da Karadeniz’in bir ili değil. AK Parti açısından teşkilatlanması zor, mücadele süresi uzun bir şehir.

Bu yüzden; seçim sonuçlarını ya da farklı gerekçeleri ortaya koyarak “metal yorgunları” listesine İzmir’i almak kolay değil. İşlem olarak basit görülse de sonraki süreçlere yansıyacak etkilerinin de unutulmaması gerekiyor.  Daha üst noktalarda sorumlular, seçim süreçlerini organize eden omuzlarında yıldızları bol kurmaylar varken parti teşkilatına ve buradaki yöneticilere faturayı kesmek soruna sadece “pansuman” olur.

Mantıklı olan;

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde Başbakan Yıldırım’ın koordinasyonunda İzmir ekibinin oturup, tüm veriler ve teşkilatlardan gelen raporları da değerlendirerek “kucaklayıcı” yeni bir yönetim revizyonu yapmasıdır. Kaptanı değil mürettebatı değiştirmek, gemiyi bakıma almak en doğrusudur!

O halde durum ne zaman mı netleşir?

Küçükler büyüklerin ellerini, büyükler küçüklerin gözlerini öptükten sonra!