GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
14 Temmuz 2017 Cuma

Karışık kuruşuk işler!

İzmir’de bugünlerde tartışılan en önemli konu arasında yer alıyor.

Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun “İzmir İstanbul gibi olmasın” sözleriyle gündeme geldi.

Kentin rant değeri en yüksek yeri Karşıyaka Mavişehir’deki arazilerden bahsediyorum.

Önceki yazımızda arazinin kimlere ait olduğunu ayrıntılı bir şekilde ifade etmiştik. Yeniden konuya girmeye gerek yok. Bu arada 100 dönüm ve 15.5 dönüm olarak iki farklı parsel şeklinde “aynı yöntemle” imarı değiştirilen yerlerden küçüğünün sahibi olan İZKA İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Azad Yeşil’in alan için önerdiği “İZKA Arena Salonu”nu daha önceki yazımızda yazmayı unutmuşuz. Kenti yakından takip edenler ve bölgenin imar durumlarındaki gelişmeleri bilenler sağ olsunlar hatırlattılar. Bu da şu anlama geliyor. İmar planlarında “kapalı spor alanı” olarak görülen 15.5 dönümlük arazide İşadamı Yeşil “konut-ticaret” tercihinden önce “spor” amaçlı tesisin planlarını, projelerini hazırlamıştı. İçinde spor salonları, tenis kortları, açık-kapalı yüzme alanları ve koşu yolları ile birlikte inşa edilecek dev arena projesi Büyükşehir’den kabul görmedi. Bununla ilgili sunumlar ve kısa filmler halen internetin hafızasında duruyor.

Daha önce de söyledim. Burada tartışmalara neden olan konu arazi sahiplerinin kimler olduğu ya da nereden geldikleri değil, yöntem!

Düşünün; bir araziniz var ve buraya konut ya da ticaret alanı yapamıyorsunuz. Ve kamu kurumunun bir tanesini ortak yaparak araziniz imara açılıyor. Bu mantıkla gidildiğinde parası olanlar Menemen Ovası’ndan 300 dönüm bostan tarlası, Kemalpaşa’nın engin kiraz bahçelerinden 200 dönüm arazi ya da Bayraklı-Karşıyaka sırtlarından orman vasfını kaybetmiş tarla, mera alabilir!

Sade ve anlaşılır bir dille ifade edersek bir vatandaş çıkıp “Kordon çevresini, Karşıyaka kıyılarını, İnciraltı ormanlarını bana satın ben de yüzde 80-90’ını kamusal alana terk edeyim. Buranın geri kalanını da bana imara açın” diyebilir. Aslında Mavişehir’de olan, tartışılan, konuşulan ve üzerinde derin yorumlar yapılan meselenin apaçık izahı da budur!

Baştan da ifade ettim. Sorun burada parası olanın yeri alması ya da çıkış yolu araması değil. Buranın Emlak Bankası’ndan kamusal alana yani vatandaşın kullanımına terk edilmesi gerekirken satılması, ticari faaliyete bulaştırılmasıdır.  Elbet de bu olmayınca her ticari metanın alıcısının olacağı gibi buranın da alıcısı olmuştur.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu konuyla ilgili yeni plana itiraz edeceklerini itirazın kabul edilmemesi halinde dava açacaklarını açık açık söyledi. Benim tanıdığım Kocaoğlu bu sözünden kesinlikle dönmez.  Ancak tek şartla. O da planların iptal olması, sürecin durdurulması şartıyla!

Kent geçmişi-hafızası olanlar, imar planlarından anlayanlar ve biraz da kentin siyasetini takip edenler bilirler ki imara açılan 100 dönümlük arazi daha önce Karşıyaka Spor Kulübü’nün Yalı dışındaki yeni stat alanı olarak geçmişte önüne sürüldü. Burada arka planda oyunu kuran Diyarbakır Spor Kulübü eski Başkanı Ali İhsan Kaya’yı İzmir’de arazi satın almaya teşvik eden önemli isim var. O da Karşıyaka eski Spor Kulübü Başkanı ve şimdiki İZVAK Başkanı Ali Erten. Profesyonel işi emlak ve inşaat pazarlama olan Erten, aynı zamanda arazinin stat olması fikrini Karşıyaka Belediyesi eski Başkanı Cevat Durak ile Karşıyaka Belediye Başkan Yardımcısı Kulüp eski Başkanı Hüseyin Çalışkan’a da ilk kez sunan kişi…

Mavişehir İZBAN tren istasyonunun yanında otoyolun kenarındaki bu alan gündeme geldiğinde bazı kesimler hemen yolun diğer tarafında bulunan mevcut Selçuk Yaşar Spor Tesisleri ile Büyükşehir Belediyesi’nin bugün ESHOT garajı olarak kullandığı alanı önermişti.  Başkan Kocaoğlu buraya kısmen sıcak baksa da Örnekköy’de hazineden tahsisi yapılacak çevre yolu bağlantılı stat projesi için “Araziyi verin, stadı yapayım, bakanlığa da teslim edeyim” demeyi tercih etti.

Gelelim meseledeki en önemli konuya;

Bugün, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde yer alan İller Bankası’nın ortak edilmesiyle imara açılan arazi 2014 yılında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olan İzmir’in Milletvekili Başbakan Binali Yıldırım’ın “Benim karışık kuruşuk işlerle işim olmaz” diyerek ret ettiği bir yerdir. O zaman da arazi sahibinin “yüzde 80’ini stat için bedelsiz terk edeyim, gerisine imar verin” diyerek yaptığı teklif bizzat Yıldırım tarafından veto edilmiştir.

O dönem Yıldırım’ın gözünden “karışık” ve bir hayli “kuruşuk” olan bu meselede netleşen-değişen bir şey olmadığına göre ne olmuştur?  İzmir konusunda her şeye duyarlı olan, kentin bırakın arazilerini yollarını, caddelerini-sokaklarını bilen Yıldırım’ın yapılandan haberi var mıdır? Sayın Başbakan’ın milletvekili olduğu kentte yapılan bu imar operasyonu hem kamuoyunda hem de vicdanlarda ciddi rahatsızlık yaratmaktadır. Seçim meydanlarında “kaşıkla” topladığı oyları “kepçeyle” dağıtmaktan başka bir işe yaramayacak bu konu en az Konak Tüneli, Sabuncubeli, Körfez Tüp Geçişi ya da şehir hastanesi projesi kadar önemlidir.

İller Bankası’nın bağlı olduğu Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin yaptığı, “En büyük hırsızlıklar, kötülükler, belalar imardan geliyor” açıklamaları halen akıllardayken ortaya çıkan durum sizce garip ve bir o kadar ilginç değil midir?