GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
28 Eylül 2019 Cumartesi

Gözünü seveyim evdeki telefonun!

İstanbul 5.8’ile sallandı…

Türkiye’nin yüreği ağzına geldi…

Şükür; can kaybı ve büyük hasar yok…

Bununla teselli bulalım derken…

Cep Telefonları “kaput” oldu; çalışmadı…

Ne yakınlarınızı arayabildiniz…

Ne de yakınlarınız sizin sesinizi duyabildi…

Sadece İstanbul’da değil…

Türkiye’nin her köşesinde bu rezalet yaşandı…

Telefonun fiyatı üç bin lira…

Ve siz konuşamıyorsunuz…

Ancak…

Üstüne iğne oyası bi’bez parçası örtüp…

Süs diye bi’kenara koyduğumuz sabit ev telefonları…

Çatır çatır çalıştı…

Servet niyetine taşıdığımız cep telefonlarına çalım attı…

***

Sebebine geleceğiz…

Önce kıymetli bi’anı…

Sanıyorum yedi yıl önceydi…

O günlerde…

Ulaştırma Bakanı ve İzmir Milletvekiliydi Binali Yıldırım…

Sohbet sırasında…

“Ev telefonumu kapattıracağım, artık bi’işe yaramıyor!” diyecek oldum…

Şaşırdı, gözlerini açtı ve şöyle dedi:

“Sakın bunu yapma, bırak dursun bi’gün mutlaka lazım olur…”

Sonra…

“Neden?” diyeceğimi anladı, gülümseyerek veda etti…

Yani, konuyu kapattı…

Çok haklıymış, Son Başbakan!

***

İstanbul, beşik gibi sallandıktan sonra…

Birçok GSM operatörü şebekeleri çekmedi…

Neden?

Bilimsel olarak şundan…

Bu kıvrandıran arızanın temelinde “cell” bağlantısı yer alıyor…

Cep telefonları “hücre” adı verilen mantıkla çalışıyor…

Her bir hücre baz istasyonları arasında kuruluyor ve…

Bu alanda yer alan kullanıcı görüşme yapabiliyor…

Şebekeler ise…

Aynı anda “abone sayısı belli” bir oranın…

Görüşme yapacağı / yapabileceği mantığının üzerine kuruluyor…

Kabaca her bir operatör…

Abone sayısının ancak yüzde 25-30’unun…

Aynı anda görüşme yapacağını öngörerek bir altyapı kuruluyor…

Bu şuna benziyor…

Dört şeritli bir otoyolda 100 araç vızır vızır gidiyor…

Yol birdenbire iki şeride düşünce de…

O 100 araç bu sefer ilerleyemiyor, olduğu yerde kalıyor…

Ülkemizdeki şebeke bağlantıları bu şekilde yapıldığı için…

Maalesef yoğunluktan dolayı şebekeler çöküyor…

Halbuki…

Yüzüne bakmadığımız ev telefonu…

Yer altından kablolu erişim yaptığı için aslanlar gibi çalışıyor…

Olay budur; sıkıntı büyüktür…

***

Oysa…

Geçen yıl bir GSM operatörünün TV reklamını…

Seyrede seyrede ezberlemiştik…

Nasıl bir mesaj veriyordu o reklam…

Şöyle bir mesaj veriyordu…

Türkiye’nin ilk uçan (drone) baz istasyonu…

120 metre yükseklikten 5 kilometrelik bir alanda hizmet verecekti…

Özellikle…

Acil durum ve afetlerde hayat kurtarmak ve…

Kesintisiz iletişim sağlamak için geliştirilmişti…

Reklam şöyle dokunaklı bir cümle ile bitiyordu:

“Hiçbir zaman kullanmamak dileğiyle…”

Peki…

Nerede o uçan baz istasyonları?

***

Ya daha büyük bir felaketle karşılaşırsak…

Ya yıkıcı güçte bir deprem olsaydı…

Ya yaralılarımız olsaydı…

Öyle bir ortamda…

Bırakın…

Uzaktaki yakınımıza “Nasılsın, iyi misin?” diyememeyi…

Çalışan eşimize, annemize babamıza, okuldaki yavrumuza…

Nasıl ulaşacağız?

Olası büyük bir felakette GSM operatörlerinin…

Sakinleştirici mesajlarını mı okuyacağız sadece?

***

İki gündür yaşadıklarımız…

Olası büyük bir felakette…

Çaresiz kalacağımızın işaretidir…

Ders almamız şart!

***

Her şeye tersinden bakmak…

Bizim memlekette ukalalık olarak değerlendirilse de…

Biz, doğruyu gösterelim…

Rakamlarla konuşalım…

Bakın…

Türkiye’de 82 milyonluk nüfusun…

Yüzde 88’i şehirlerde yaşıyor…

Güzel memleketimde yaklaşık 20 milyon konut var…

Kayıtlı cep telefonu sayısı 80 milyon…

Sabit telefon sayısı 10 milyon bile değil…

Bu rakam…

10 yıl önce 16.5 milyondu…

Neden evdeki kablolu telefonların sayısı azalıyor?

Şundan…

Dört kişilik bir ailede neredeyse…

Dört tane cep telefonu var…

Ev telefonunu kullanan kalmadı…

Kazara çalarsa, “Hayırdır, inşallah!” deyip, koltuktan fırlıyoruz…

Her birimiz Cep’ten…

Neredeyse ayda 500 dakika konuşuyoruz…

Avrupa rekoru bizde…

Tuvalette cep telefonunu açanlar var aramızda…

Komik ama gerçek…

***

Bitiriyoruz…

Ev telefonunuzu sakın kapattırmayın…

Gün geliyor…

Muhtaç oluyoruz, bugün olduğu gibi…

Nokta…

Sonsöz: “Misafirsin bu hanede ey gönül; umduğunla değil bulduğunla gül… Hane sahibi ne derse o olur; ne kimseye sitem eyle, ne üzül… / Hz. Mevlana…”