GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
21 Eylül 2019 Cumartesi

İki arkadaş aynı kadını severse...

Türkiye’nin yetiştirdiği…

Çok özel sanatçılardan biriydi Fikret Kızılok

Yaşasaydı…

Yarın 73 yaşına basacaktı…

O’nu 18 yıl önce kalp krizinden kaybettik…

***

Barış Manço, bir efsaneydi…

Fikret Kızılok gibi, İstanbul doğumluydu…

Müziğe mal olmuş unvanıyla…

“Çocuk kalpli adam” dedikleri Fikret Kızılok ile…

Aynı orkestrada çalıp, söylediler…

Sahne tozu yuttular…

İkisi de Galatasaray Lisesi’nden arkadaştı…

Barış, Fikret’ten üç yaş büyüktü…

Yaşasaydı…

Bugün 76 yaşında aramızda dolaşacaktı…

Kadere bakın ki…

O’nu da 20 yıl önce kalp krizinden kaybettik…

***

Fikret ile Barış’ın müzikal yolları…

60’lı yılların efsane rock grubu “Kaygısızlar”da kesişti…

Düşünün, o yıllarda ikisi de 20’li yaşlarda…

Fikret Kızılok, Kaygısızlar’ın kadrosunda…

Aynı zamanda da Dişçilik Yüksek Okulu öğrencisi…

Barış Manço da…

Yüksek öğrenimini Belçika'da…

Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde tamamlayıp, vatana dönmüş…

Araları o süreçte güllük gülistanlık...

Sekiz ay aynı grupta çalıp, söylediler…

***

Azıcık geriye gidelim…

Tarih; 31 Ocak 1970…

Belçika'nın Liege kenti, ilginç bir nikah törenine ev sahipliği yapıyor…

Damat, Türk müzisyen Barış Manço…

Gelin ise, Belçikalı fotomodel Marie Claude...

Barış’ın damatlığı, dededen kalma gümüş işlemeli mor bir kaftan…

Marie Claude’un siyah gelinliği ise turkuaz işlemelerle süslü…

Zaten üç yıldır birlikte yaşayan Barış ile Marie…

Mutluluktan uçuyorlar…

“Bize üç günlük balayı yeter” deyip, İstanbul’a geliyorlar…

***

Masallardaki gibi, aradan 40 gün 40 gece geçiyor…

Aaaa, o da ne?

Barış Manço…

Sürpriz bir kara veriyor ve…

Marie’den boşanmak için mahkemeye başvuruyor…

Soranlara ise şöyle diyor:

“Birbirimizle anlaşamayacağımızı anladık… Sanıyorum, ayrılık ikimiz için de daha iyi olacak…”

Hukuki boşanma altı ay sürüyor…

16 Temmuz 1970'te resmen ayrılıyorlar…

***

O altı ay içinde neler oldu?

Marie Claude, Türkiye’de reklam filmi çekti…

Foto modellik yaptı…

Ama, bi’şi daha yaptı…

Kocasının müzisyen arkadaşı Fikret Kızılok’a sırılsıklam aşık oldu…

Barış Manço, bunu öğrendi…

Sesini çıkarmadan aradan çekildi…

Belki de…

Kendisine en yakışanı yaptı…

***

Hem Barış’ın hem de Fikret’in ortak bir arkadaşı vardı…

Gazeteci Arda Uskan…

Fikret Kızılok’un vefatından sonra TV belgeseli yapmıştı…

O “şoke eden” olayı şöyle anlattı:

“Barış, bizden iki yaş büyüktü… Gençliğimiz Moda’da geçti, dersem yeridir… Fikret Kızılok, o dönemlerde Barış Manço’nun grubunda gitar çalardı… Barış da Marie Claude adında Belçikalı bir kızla evli… Barış onu (M’amour / Beni Sev) diye çağırırdı… Çok tatlı bir kızdı… Fikret ile Marie birbirlerine aşık olmuşlar… Bir gece kapı çaldı, açtım… İkisi de el eleydi… (Bu gece sizde kalabilir miyiz?) dediler… Sırtlarında uyku tulumları… Ertesi sabah Anadolu’ya gittiler… Sevmişler birbirlerini, yapacak bir şey yok… Barış hiçbir şey yapmadı… Sessizce boşandı kızdan…”

***

Sonra ne mi oldu?

Barış Manço kendini tamamen müziğe verdi…

Sekiz yıl sonra…

Lale Çağlar ile evlendi; iki oğlu oldu…

***

Fikret Kızılok ise…

Arkadaşının aşkı Marie Claude’la birlikte…

Sırtlarında uyku tulumu…

Anadolu’da ayak basmadık yer bırakmadı…

İstanbul’a döndüğünde…

Yanında Marie yoktu…

Ayrılmışlardı…

Büyük usta Kızılok, iki evlilik yaptı…

1973’te Şeyda Kızılok, 1993’te de Dicle Kızılok ile dünya evine girdi…

Şeyda Hanım’dan…

Yağmur adında bir oğlu var…

Son röportajında hiç Marie’den söz etmedi…

Sadece…

“Evlendiğim iki kadını da çok sevdim…” demekle yetindi…

***

“Bir kadın ile iki aşık müzisyenin sevda masalı…”

İşte, böyle bitiyor…

Marie Claude hayatta mı, yaşıyorsa Belçika’da mı; bilen yok…

İnsan, ister istemez merak ediyor…

“Gerçek aşk”, dedikleri…

Acaba tatlı bir masal mı?

***

Bitiriyoruz…

Yarın…

Fikret Kızılok’un aramızdan ayrılışının 18’inci yılı…

Zaman Zaman…

Yana Yana…

Bu Kalp Seni Unutur Mu?

Aşkın Mapusane… gibi ölümsüz eserlerin…

Özellikle de…

Sertab Erener’in sesinden adeta “marş” haline gelen…

“Kumsalda” şarkısının…

Besteci ve yorumcusuydu…

Medyatik değildi…

Şöhretten hep uzak durdu…

Daima şunu söylerdi:

“Değerli olmak meşhur olmaktan önemlidir… İnsan ne kadar değersizse şöhretin ipine o kadar sarılır…”

Genç kuşağın yıldızlarına “küpe” olması dileğiyle…

Nokta…

Sonsöz: “Her şey, neye layıksa ona dönüşür… / Hz. Mevlana…”