GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
22 Eylül 2019 Pazar

Bir memleket idare edeni bir kadın idare etmeye kalkarsa o memleket batar!

Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bir kez daha...

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...

Bunu yaparken de...

Bu anıyı anlatarak bu günlere taşıyan...

Esat Mahmut Karakurt’u ve…

Gençliği İstanbul’da geçen Belçikalı Madam Hanses’i…

Saygıyla analım...

***

Okumaya başladığınız hatıra…

7 Şubat 1950’de…

“Yeni Sabah” gazetesinde yayınlandı…

Ha’ni şu…

Yıllar sonra bile yok satan “Kadın İsterse” romanının yazarı…

Diş hekimi ve hukukçu Esat Mahmut Karakurt’un kaleminden…

Kahramanı ise…

Gençliği İstanbul’da geçen Madam Hanses’tir…

Madam’ın, yazar Karakurt’a…

Lizbon’da anlattığı gibi, virgülüne dokunmadan aktarıyorum…

***

Bir akşam Mustafa Kemal Paşa ile beraber…

“Gülcemal Vapuru”nda verilen bir baloda yan yana geldik…

Gazi Paşa’nın bana karşı büyük bir teveccühü vardı…

Bir aralık dalmış bir yere bakıyordum…

Birdenbire…

“Madam” dedi: 

“Aşka tutulmuş bir kadın gibi, ne düşünüyorsunuz öyle derin derin?”

Nereden aklıma geldi, bilmiyorum ama…

Düşünmeden cevap verdim:

“Başvekilinizin (İsmet İnönü’yü kastediyor…) dudaklarından eksik olmayan şu neşeli, sempatik gülüşlerine hayranım... O kadar güzel bir erkek gülüşü ile gülüyor ki…”

Atatürk, mavi gözlerini bana çevirerek dedi ki:

“Başvekilimin gülüşlerine hayran olmuşsunuz, benim de belki dansımdan hoşlanırsınız… Madam, müsaade ederseniz, bu valsi beraber yapalım…”

***

Pistte dönmeye başladık…

Çok gençtim o günlerde ve…

Biraz da şımartılmış bir kadındım…

Nereden içime bir heves doğdu, bilmiyorum…

Farkına vardım ki…

Dansta Atatürk’ü ben idare ediyorum…

Gözlerimin içine bir kez baktı, ses çıkarmadı…

Bir kez daha baktı, yine ses çıkarmadı…

Üçüncü bakışıyla birlikte…

Birdenbire durdu…

Hiddetli değildi ama şu sözlerini unutamıyorum:

“Madam, bir erkekle bir kadın yan yana bulundukları zaman, idareyi erkeğe bırakmak, en doğru harekettir…”

***

Donup kalmadım ama…

Gençlik işte…

Cesaret gelmişti üstüme; saygıyla karşılık verdim:

“İzin verin Paşam, ne olur… Bir defa da ben sizi idare edeyim…”

***

Hiç kızmadı, bilakis gülmeye başladı…

Masmavi gözlerini, gözlerime dikti ve şöyle dedi:

“Bir memleket idare edeni, bir kadın idare etmeye kalkarsa, o memleket batar madam… Gelin biz yerimize oturalım sizinle!”

Sonra…

Elimden tutu ve yanındaki koltuğa oturttu…

***

Atatürk, dansın her zaman önemini vurgulamış, insanların her fırsatta dans etmelerini arzu etmişti…

Mesela…

Henüz Rüştiye (ortaokul) öğrenimi alırken…

Tatillerde azınlıkların evine misafir olur…

Fransızca öğrenir, o zamanın modasına göre…

Polka, Mazurka, Kadril ve Vals yapmayı öğrenirdi…

Sonraları…

“İleride kurmay subay olduğunuzda dans bilinmesi gereken şeyler arasındadır” diyerek…

Arkadaşlarına vals öğretmeye başladı…

Teneffüslerde öğrenmek isteyenlere dans dersleri verdi…

***

Olağanüstü, yaşanmış bir dans örneği ile…

Bitiriyoruz…

Hava Kuvvetleri’nin genç pilotlarından Burhan Göksel

Ağır bir kaza geçirmiş; ayakları birkaç yerden kırılmıştı…

Tedavi için gittiği Londra’dan koltuk değnekleriyle döndü…

Taksim’de bir gece kulübünde…

Annesi, babası ve nişanlısı ile dans edenleri izliyordu…

İçeri Atatürk girdi…

Göksel Ailesi’ni görünce onların masasına oturdu...

Müzik başladığında…

Gazi Paşa, Burhan Göksel’in nişanlısını dansa davet etti…

Bir süre sonra masaya döndüler…

Atatürk, Burhan Göksel’e seslendi:

“Haydi bakalım havacı, nişanlınla dans et!”

Yakışıklı subay şaşırdı…

Yanındaki koltuk değneklerine baktı; yutkundu:

“Henüz yürüyemiyorum, emirlerinizi yerine getiremeyeceğim için çok üzgünüm…”

Atatürk, bu sözleri sanki duymamış gibi…

“Nişanlını dansa kaldırmanı istiyorum” diye tekrarladı…

Genç havacı, yerinden güçlükle doğruldu…

Nişanlısını piste götürüp, dans etmeye başladı…

Masasına döndükten sonra bir arkadaşı, kulağına eğildi ve…

“Ne kuvvetli emir değil mi?” diye sordu…

Havacı subay Göksel’in cevabı müthişti:

“Hayır, o bir emir değildi… O, Atatürk’ün büyüleme kuvvetiydi…”

Nokta…

Sonsöz: “Umutla yaşayan, müzik olmadan da dans eder… / George Herbert – İngiliz şair ve hatip…”