GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
29 Ekim 2018 Pazartesi

Gazi Heykelimiz de 85 yaşında

Theo Angelopoulos’un 1995 yapımı “Ulysses’in Bakışı” filminin çarpıcı sahnelerinden birisi de Almanya’ya bir müzeye gönderilmek üzere Bükreş’ten gemiye yüklenen dev Lenin heykelinin Tuna nehrindeki yolculuğudur. Heykelin taşındığını gören köylüler, gemi güvertesinde yatan Lenin’in gıyabında, nehir boyunca haç çıkararak uğurlarlar sona eren bir dönemi. Bu, belki de bir düş kırıklığının cenazesine gösterilen saygıdır…

Bugün Berlin’de eski Doğu Berlin’den kalma Marks ve Engels heykelleri Alexandre Platz’da sokakta sergileniyor ama Lenin’in Bükreş’ten yüklenen tunç heykelini meydana dikmekten görebileceği tepki nedeniyle vaz geçtiler. Berlin Bölge Müzesinin alt salonunda donuk bir şekilde karşılıyor konuklarını…

***

İşte Atatürk’ün büyüklüğü bir kez daha burada görülüyor… O’nun anıtlarına zaman zaman aşağılıkça saldırılar olsa da kimsenin gücü o heykelleri indirmeye yetmeyecek…

Erken Cumhuriyet döneminde ulusal kültürün kaynağı araştırmalarına öncülük eden ve ulusal kültür atölyesi olarak görev yapan Halkevleri, çalışmalarını dokuz bölümde toplamıştı:  “1. Dil, tarih ve edebiyat; 2. Güzel sanatlar; 3. Temsil; 4. Spor; 5. İçtimaî yardım; 6. Halk Dershaneleri ve kurslar; 7. Kütüphane ve neşriyat; 8. Köycüler; 9. Müze ve sergiler.”

Bunların içinde güzel sanatlar, müze ve sergiler bölümlerinin görevleri, Türk ulusuna güzel sanatlar sevgisi aşılamak, tarihi yapıtların ve anıtların daha iyi korunmalarını sağlamak için ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak, müzelerimizi zenginleştirmek olarak özetleniyordu.

CHP ilkeleri kapsamında çalışan Halkevleri’nin amaçları arasında “kamusal bir alan” yaratmak, bu alan içinde kentli ve köylünün biraraya geleceği varsayılan kamusal mekânlarda “Türlü kulüplerde, kurumlarda, gazinolarda, kahvelerde, ticarethanelerde ulusal zevkimizi yükseltecek izlerin yer bulmasını sağlamaya” çalışmak, heykel aracılığıyla halkı meydanlarda, kahvelerde, eğlencede, törenlerde dolaylı olarak eğitmek, konuşturmak ve tartıştırmak, kısaca modernleştirmek düşüncesi yatıyordu.

Türkiye’de “kamusal alanda sanat” öncelikle Cumhuriyet’in meydanlarını ve bu meydanlarda konumlanan Atatürk anıtlarını, heykellerini getiriyor akla. Kamusal alan yaratma projesi, hükümetlerin ve yerel yönetimlerin ideolojik istekleri doğrultusunda düzenlenen, yönlendirilen ve giderleri büyük ölçüde devlet bütçesiyle karşılanan anıt heykellerle donatılmış meydanları tasarlamıştır.

Büyük Atatürk, 1922’den başlayarak verdiği çeşitli söylevlerde öğretmene, sanatçıya, ressam ve heykeltıraşlara görevler düştüğünü açıkça dile getirmiş; onlardan yaşanan Kurtuluş Savaşı’nı, bunun nedenlerini, uygar bir Türkiye’nin dünya üzerindeki varlığını tanımak istemeyenlere anlatmaları gerektiğini belirtmiş, dünyada uygarlaşmış, kentlileşmiş, Türkiye’de heykel sanatının benimsenmesinde, Cumhuriyet rejiminin çağdaşlaşma programında anıtlara ideolojik olarak gereksinim duymasının payı büyüktür.

Cumhuriyet Halk Fırkası’nın “cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, lâiklik ve inkılâpçılık” olarak belirlediği ilkelerin, “Türk tarihi, millî kültür, ilmî hareket tasavvuru” içinde görselleştirilmesinde ve kamuya benimsetilmesinde önemli unsurlardan biri de anıtçılık hareketi oldu. Emperyalizme karşı sürdürülen savaşın, kurtuluşun ve bağımsızlığın kazanılması, cumhuriyetin kurulması, uygarlaşma ve modernleşme olarak özetlenebilecek tüm bu ilke ve değerlerin en önemli simgesi Atatürk’tü.

Atatürk’ün lâik kişiliğinde resim/ heykel imgesi ve bu imgenin simgesel değeri, Cumhuriyet tarihinde radikal bir anlam kazanmıştı. Atatürk kadar çok resmedilen ve heykelleştirilen, kentlerden köylere değin görsel olarak tüketilen başka bir Türk büyüğü yoktur.

Atatürk bağımsızlık, özgürlük, devrimler gibi düşünce ve değerlerin hayata geçirilmiş hallerini göstermede birincil imge görevi üstlenmiştir. Atatürk heykellerinde klasik muzaffer komutan ikonografisinin yanı sıra gözlerini geleceğe dikmiş, kararlı, modernist bir liderin kendinden emin duruşu öne çıkar. ‘Hasta Osmanlı’ geçmişi yerine geleceği emanet alacak sağlıklı bir gençlik düşüncesi, genellikle Atatürk’ün sağında ve solunda yer alan, bu inancı ve utkuyu ellerindeki meşalelerle yukarılara taşıyan genç kız ve erkek figürleriyle anlatılır. Anıtlarda, onun at üstünde baş kumandan olarak imgeleştirildiği heykelleri kadar fedakâr, kahraman, inançlı, yarını biçimleyecek, modern genç, sağlıklı, akıllı Anadolu/Türk kadını ülküsü inşâ edilirken, heykel yoluyla kamusal alanda kadın imgesinin o güne kadar olmadığı ölçüde görünürlüğü sağlanmıştır.

***

Dün önüne çelenkler bırakılan İzmir’deki Gazi Heykeli de bugün 85. Yaşını kutluyor. Taksim’de bulunan heykeli yapmak için Türkiye’ye davet edilen İtalyan Heykeltıraş Pietro Canonina tarafından yontulan Gazi Heykeli Cumhuriyetin 10. Yılında törenle açılmıştır…

İzmir Gazi Heykeli Kurtuluş Savaşı mücadelesinde yer alan kahramanların yanı sıra asker figürleri, köylüler ve kadınlardan oluşan rölyeflerle de desteklenmiştir. Tahsin Kutsi, İzmir Gazi anıtıyla ilgili olarak “…Atatürk halk adamıydı. Dört bir yandan çevrilen Anadolu’nun kurtuluşu için mücadele bayrağını açarken halka güvenmişti… Bu anıtın olduğu yerde Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek makamındaki adam bir vatandaşının elini öpmüştür. Bu tarihi bir vesikadır” demiştir…

Gazi heykelimizin 85. Yılı Cumhuriyetimizin 95. Yılı Kutlu olsun. 100 Yıla beş yıl kaldı!

95 YAŞINDAKİ DELİKANLIYA

Ümmetle olacak iş değildi

Olmadı da zaten...

Cumhuriyet millet ister

Kurarken, yaşarken

Nesiller ister fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür.

Seçmeyi seçilmeyi bilen, özgür.

Onun için Cumhuriyetin temeli kültür.

Güç ister korumaya, uygar kalmaya.

Işık ister, aydınlık ister, uyanıklık ister.

Karanlığa fırsat kollayanlara karşı;

Parlasın içimizde hep Atatürk’ün ışığı.

Yön olsun, yol olsun, kanat olsun.

Güneşi içenlerin en büyük bayramıdır 29 Ekim.

Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun.// Murat Tuncay.