GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
26 Ekim 2018 Cuma

'Marka kent'in modası geçti, şimdi insana odaklı yönetim zamanı…

Sanıyorum bugüne kadar Slow Food hareketi üzerine en az 50 konuşma yapmışımdır… Her konuşmaya bu hikaye ile başlarım… Slow Food Hareketinin başlangıcı, 1986 yılında Roma’da açılmak istenen meşhur bir fastfood zincirine Romalıların karşı çıkışına dayanır. Bu durumu protesto etmek amacıyla eylem çağrısında bulunan Sosyolog ve Gazeteci Carlo Petrini bugün de hareketin lideridir.

Burada “insana odaklı” yerel yönetim örneğini vermenin tam zamanıdır…

1986 yılında Roma’nın simgesel meydanlarından birisi olan İspanyol Merdivenleri’nin karşısında bir trattoria vardır. Esnaf lokantası demektir yaklaşık olarak. Buradaki eski bir şehir lokantasını yerinden ederek açılmak istenen fastfood zincirinin şubesinin ruhsatı toplanan imzalar sonucu Roma Belediyesi tarafından iptal edilmiştir. Protestoculara göre yeni açılan bu mekân hem meydanın estetiğini bozuyor hem de İtalyan yemek kültürüne ve beslenme alışkanlığına büyük bir darbe vuruyordu… Bugün de İtalya ve Fransa’da kentlerin kasabaların belediyeleri hâlâ bu türden kararlar alıyor ve uyguluyor.

Bizim Slow Food hareketimiz işte budur. Fastfood restoranının yapmadığı, yapamadığı her şeyi yapma ve gerçekleştirme iddiasını ortaya koyar.   Bizler 1989 yılında, Paris’te 15 ülke delegesinin imzasıyla uluslararası bir harekete dönüşmesinden beri dünyanın her yerinde hızlı yeme kültürünün, hızlı hayatın bir dayatması olduğunu savunuyoruz. Hızlı hayatın ve hızlı tüketim kültürünün karşısında durulmasından yanayız. Kültürel mirasın, yerel olanın ve biyoçeşitliliğin korunmasını her platformda isteriz. Bunu da önce yerel yönetimlerden bekleriz.

Ülkemizde de son dönemde sayıları hızla artan Citta Slow Yerel Yönetimler bunu başarabiliyor.

Bir örnek vereyim: Geçen hafta Rumkale’den Halfeti’ye tekneyle dönüyoruz... Teknede bize seyahat boyunca yöresel türküler dinleten kaptanımız bir noktada sesi kıstı, sonra da kapattı. Nedenini sorduğumda, “burası cittaslow, kuralları var bu kasabanın, sessiz olmak zorundayız, yoksa cezalandırılırız” dedi. İşte budur…

Tekneden inince soruşturdum. Ahalinin ortak kararı imiş bu… Yerel yönetim halka tepeden bakmaz, kararları halkla beraber alırsa, herkes mutlu olur. Olmuş işte…

***

Telefonlardan başımı kaldıramama yol açan son yazımda CHP’nin ve de diğer siyasal partilerin yerel yönetim bildirgesinden beklediklerimi yazmıştım. Parti yönetimleri umursar mı umursamaz mı bilmiyorum ama sosyal medyadan üzerinden aldığım desteğe bakılırsa hemfikir olduğumuz binlerce insan var. Bugün de beklentilerimi sıralamaya devam ediyorum.

Seçilecek bütün başkanlardan çevreye duyarlı, ekosistemlerin, tarihsel kültürel değerlerin, doğal yaşam alanlarının korunması, iyileştirilmesi, çeşitlendirilerek çoğaltılması ve geliştirilmesi; toplumsal ve doğal miras olarak geleceğe aktarılması ve bu yönde bir toplumsal bilinç oluşturulması için çaba harcanmasını bekleriz…

İzmir’de bazı belediyelerin sokak hayvanlarını toplayıp birbirlerinin sınırlarına bıraktıklarının da tanığıyız. Kentlerde yaşayan sokak hayvanlarının yaşam haklarına saygı duyarak, onların korunması ve bakımı için gerekli çalışmaları yapmasını isteriz.

Yerel değerleri ortaya çıkararak bunları kentlilere tanıtmak da beklentidir. Piyasanın ihtiyaçlarına göre biçimlendirilmeye çalışılan “marka kente” karşı insan ihtiyaçlarına odaklı yeni bir kent yaratma bilinci yeşertilebilir diye düşünüyorum.

Yine yazayım AVM’ler için net tavır bekleriz. Piyasanın denetlenmesinde tüketici bilinci ve örgütlenmesi önemli araçlardan birisidir. Slow Food’un buradaki çözümü Foça’da başlatılan ama yerel yönetimden gerekli desteği görmeyen Yeryüzü Pazarı uygulamalarıdır. Slow Food yerel yönetimlerin tüketici örgütleri, bağımsız kuruluşlar ve araştırmacılarla işbirliği içinde hareket etmesini bekler.

***

Biliyorum şimdi bu yazıyı okuyan kaşar politikacılar, burunlarını kıvıracaklar, “nedir ulen bu slovmlovfut?” diyecekler. Onlara hemen taze haberi vereyim:

Avrupa Parlamentosu, çevre kirliliğine karşı tek kullanımlık plastikler üzerinde geniş kapsamlı bir yasağa destek verdi. Ne zaman 24 Ekim günü. Yani iki gün önce… Avrupa Parlamentosu, denizlerde, tarlalarda ve su yollarında kirliliğe sebep olan tek kullanımlık plastikleri tamamen ortadan kaldırmaya çalışıyor.  Bu girişimin arkasında kim var? Slow Food’un Slow Europe kanalı organize ediyor, plastik şişe, tabak, bardak, çatal bıçaktan hareketle... Kendisi de bir Slow Food üyesi olan Belçikalı Liberal Parti vekili Frédérique Ries’in sunduğu yasa teklifi bugün yapılan oylamada 571’e, 53 oy ile kabul edildi. 2021 yılına kadar Avrupa’da plastik pipet, balon çubuğu, plastik şişe, kulak çubuğu, tabak, bardak ve çatal gibi birçok ürünün kullanımı yasaklanacak.

Beklentileri yazmaya devam edeceğim…