GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
31 Ağustos 2019 Cumartesi

Damar şarkıları dinlemenin tam zamanıdır!

“Arabesk” dedin mi, akla önce müzik gelir!

Fransızca’dan tırıklanmıştır…

Dilimizdeki tam karşılığı “Arap Tarzı”dır…

Başka hiç bi’ülkede insanı bu kadar “kıskaca” almaz…

Türkiye’ye özgüdür…

***

“Arabesk” dediğimiz nane…

Duygusallığı körükler…

Umutsuz aşkları…

Günlük dertleri…

Başarısızlığı meze yaptırır!

Gözyaşı dökmenin “tek ilaç” olduğuna inandırır…

Sizi, bizi, hepimizi…

Evlerden ırak, “uyuşturucu” gibidir…

Damardan girer!

Bunun için bazı arabesk parçaları tanımlarken…

“Damar şarkılar” deriz, matah bi’şimiş gibi…

***

Bizim memlekette…

“Orhan Baba” icat etti zannedilir…

Aslında…

Merhum Suat Sayın’ın “Sevmek Günah Mı?” şarkısı ile…

Başlamıştır “arabesk” modası…

Taaa, 55 yıl önce…

Yanık sesli Ahmet Sezgin, arkadaşı Suat Sayın’dan bi’türkü ister…

Ortaya şahane bi’eser çıkar…

Ama bi’garabet vardır şarkıda…

Ne sanat müziğine ne de türküye benziyordu…

Ama…

Acayip efkarlandırıyordu!

***

Aradan az bi’zaman geçer…

Bestenin Mısırlı Abdülvahap’ın şarkısından makaslanmış…

İddiaları ayyuka çıkar…

Kim dinler?

Şarkıyı dinleyen rakı kadehinde boğuluyordu(!)

“Damla damla, yudum yudum…

Seni içmek istiyorum…

Yüreğimde fırtınalar…

Bir kalp olmuş, senin için çarpıyorum…”

O gün, bugündür…

Bal gibi Arap Müziği, “arabesk” olarak milletimize takdim edilir…

***

“Orhan Baba”nın çıkışı…

Daha sonra…

Şu garip tesadüfe bakın ki…

Yine türkücü Ahmet Sezgin…

Bu kez Orhan Gencebay’dan bi’şarkı ister…

Tamam der, Orhan Baba…

“Deryada Bir Salım Yok” çıkar ortaya…

Tamam, bu şarkıda “arap ezgileri” yoktur ama…

Yaylı partisyonların çokluğu ve…

Düyek ritmin kullanılması nedeniyle…

“Sevmek Günah Mı?”ya çok benzetilir…

Ardından…

“Arabesk Müzik” alır başını gider!

***

Sol kesim arabeski hiç sevmedi…

Mütedeyyin kesim, dikkat edin hala arabeske soğuk bakar…

Hatta bi’dönem yasaklandı bile…

Dinleyeni “mayıştırdığı” için…

Şimdi, pek geçerli akçe haline geldi…

Sadece “arabesk” çalan radyolar bile türedi…

Neden?

Şundan:

An itibariyle, Türk toplumunun özelliklerini…

Sorunlarını yansıtıyor…

Dinleyeni ya “isyankar” yapıyor…

Ya da…

Kederine keder katıyor, hüzünlendiriyor, ağlatıyor…

Ardından…

Pansuman yapıp, eve gönderiyor!

***

60 yıl önce…

Türkiye’nin nüfusu 27 milyondan biraz fazlaydı…

Bugün 82 milyonun üstünde…

Üç kat artmış…

O günlerde ABD Doları 5 TL’ye yakındı…

Bugün 6 TL.’ye yaklaştı…

Pahalılık, o günlerde de kabustu…

Bugün “hayattan bezdiren” ölçülere geldi...

O gün de maaşlar düşüktü…

Bugün de…

Demek ki…

Taaa, o tarihlerde “basan efkarı” dağıtacak bi’şi lazımdı…

Nitekim…

Arabesk’i kakalayıverdiler millete…

Müptelası olduk, şimdi kurtulamıyoruz…

***

Kurtuluşu neden “arabesk”te arıyoruz?

Sarımsak pazarda 30 lira…

Bamya 18 TL.’lik etiketiyle kraliçe…

90 liranın altında kuzu pirzola yok!

Benzin fiyatları “dalga” geçer gibi…

Beş günde bir zam, on günde bir indirim!

Esnaf siftahsız kepenk indiriyor…

İşsiz sayısı 5 milyona dayandı…

Üniversiteden mezun olup üç yıldır iş arayan var…

Okullarda kantin işletenler isyan eder mi?

Ediyorlar…

Çünkü çocuk evden getiriyor yiyeceğini…

Ev sahipleri bile kiraya zam isterken utanır hale geldi!

Son 40 yılda intiharlar iki misli artar mı, bi’memlekette?

***

Yeni Rakı, 1999 yılında 3.5 TL.’den satılıyordu…

Asgari ücret ise, 93.6 TL.

(Lira’dan altı sıfır atılmadan beş yıl önce…)

Aradan 20 yıl geçti…

(Bundan 15 yıl önce Lira’dan altı sıfır atmıştık…)

Bugün o rakının fiyatı 195 TL.

Asgari ücret ise, 2 bin 20 TL.

Meali şu:

20 yıl önce asgari ücretle 27 şişe rakı alıyordun…

Şimdi sadece 10 şişe…

Rakı’dan örnek vermek doğru bi’şi değil, biliyorum…

Ama…

Millet, neden şakır şakır evde rakı yapıyor?

Neden marketlerde paket halinde…

“Kendi rakını kendin yap” diye içki malzemesi satılıyor?

Neden restoranlar…

Cama “Rakını al da gel” kağıtları yapıştırmaya başladı?

***

Bitiriyoruz…

“Böyle gelmiş, böyle gitmez…” diyemediğimiz içindir ki…

“Arabesk” 60 yıl önceki tazeliğini koruyor…

Görünen o ki…

Liste başı olmaya devam edecek o şarkılar…

Arada sırada…

Ben de dinliyorum o parçaları…

Eskimeyen ve asla eskimeyeceğine inandığım listem şöyle:

Orhan Gencebay’dan “Al Senin Olsun”

Nilüfer’den “Aşk Kitabı” ve “İntizar”

Müslüm Gürses’ten “Hasret Rüzgarları”

Ferdi Tayfur’dan “Bana Sor”

Nejat Alp’ten “Yakarım Şehri Evlendiğin Gün”

Orhan Gencebay’dan “İlk Göz Ağrım”

Sezen Aksu’dan “Git”

Ahmet Kaya’dan “Nereden Bileceksiniz”

Zeki Müren’den “Bulamazsın”

Arif Susam’dan “Sevgilim Gelin Oluyor”

Ve en kral olanı:

Ümit Besen’den “Islak Mendil”

Tavsiye ederim; tam zamanıdır…

Nokta…

Sonsöz: “Dünyada hiç kimseye güvenme; çünkü beyaz gülün bile gölgesi siyahtır… / Arabesk Antolojisinden…)