GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
25 Kasım 2020 Çarşamba

Bütün renkler flu!

Kitaplarım vardı benim, çok sevdiğim...
Arkadaşlarım gibi arkadaş...

Ah! O, okumaya doyamadığım...

Beni Kaf Dağı’nın arkasına, umutlar ülkesine götürüveren...
Ders kitaplarım, hikaye kitaplarım, boyama kitaplarım...

Ne  çok severdim  boyama kitaplarımı, boya kalemlerimi...
İstediğim her yere hemen gidiverirdim bu renklerle…

Beyaz boyam; zor belli olurdu beyaz defter sayfasının üstünde...
Mesela bir gelin çizemezdim bir türlü...

Bir bulut, kanatlarını açmış sonsuzluklara uçan beyaz bir kuş çizemezdim nedense...

Çünkü zor olurdu beyazı beyazla boyamak!

Turuncuyu çok severdim...
Güneş çizerdim kocaman...
Dünyayı aydınlatan, sıcacık ısıtan güneşi çizmek ne güzel olurdu...

Elime  aldım mı pembe kalemi, hani o okumaya doyamadığım kitaplarımdaki  “pembe elbiseli kız” olurdum, yeni açmış nadide bir çiçek olurdum çizgilerimle.

Yeşille, çayırlara çimenlere atardım kendimi, yuvarlanırdım sırtüstü...
Avucumdaydı  tüm renkler...

Ama  mavi kalemim, gökyüzünü, denizi, sonsuzluğu, umudu anlatırdı bana...
Ben umutluydum yarınlarımdan...

Kırmızı kalemimle kocaman bir Türk bayrağı çizerdim, yanına da kocaman kırmızı bir kalp...

Türkiye’min güzel kalpli insanları ile güzel bir gelecek resmederdim kendime...
Çünkü ben bütün insanların kalbi güzel zannederdim.

Daha bir sürü rengi birbirine karıştırır; yeni yeni renkler çıkartırdım ortaya...
Ama bir tek siyahı...
Ben bir tek siyahı sevmezdim.

Karanlıktı, kapkaraydı, geceydi siyah... Korkardım siyahtan, korkardım karanlıklardan...
Çok korkardım gecelerden...
Korkardım siyaha boyamaktan dünyamı.

Ama; sıcak bir yaz günü...
Kapkara bir ihtiyar adam, bütün boyalarımı aldı elimden...
Bir tek siyahı bıraktı bana...

-Çiz dedi bununla...
-Benim kapkara kafamın içindeki kapkara düşüncelerimi çiz...
-At dedi oyuncaklarını, masal kitaplarını....
-Benim kapkara düşüncelerim ile  son bulsun tüm güzel hayallerin...
-Bütün renklerin birbirine girsin ve  benim siyahımla, kapkara kararsın geleceğin...


Şimdi  ben, bu siyah boyalarla boyadığınız kirli dünyanızdan ayrılıyorum...
Ve ben elimde kocaman beyaz bir kalemle resmediyorum kendimi; uçsuz bucaksız mavi gökyüzünde...

Bembeyaz bulutların üzerinde bembeyaz giysilerimleyim...

Çünkü benim küçücük  tertemiz kalbim, dayanamazdı sizlerin kapkara kararmış kalplerinizle yapacağınız “muhakeme” duruşmalarına...

Ben simdi adaletin en büyük temsilcisine gidiyorum...

Bu bozuk düzeni yaratan, tüm güzel renklerimi birbirine karıştırıp bana bir tek siyahı bırakanları şikayet etmeye gidiyorum…
 

***

İhtiyar komşusunun tacizine dayanamayan küçücük bir yüreğin, mahkeme gününde korkudan durması...

İçimi acıtanlar, kalemime dökülenler ve Dünya Çocuk Hakları Günü...

Ekonomik yetersizlikler nedeni ile ailelerine destek olmak için eğitimde fırsat eşitliğinden faydalanamayan sayıları bir milyona yakın çocuk işçiler...

Başlık ve berdel usulleri ile küçük yaşta evlendirilen kız çocukları...

Sömürülme noktasındaki şiddet ve cinsel istismar içindeki hayatlarına devam eden;
omuzlarındaki yük bedenlerinin ağırlığından fazla olan, ruhlarındaki yaralar hayallerine gölge olan çocuklarımız...

En değerlilerimiz...

Bu yaşlı dünyanın her anlamda şifa bulacağı yıllar, sizin yarınlarınız olsun...

İncitilmemiş dünyalarınızda; avucunuzdaki tüm sevdiğiniz renklerle, hayal ettiğiniz gibi resmedin geleceğinizi...

***

Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder… / M. Kemal ATATÜRK


Elimden bırakamadığım ve tesirinden kurtulamadığım bir kitaptı  Şevket Süreyya Aydemir’in “Toprak Uyanırsa” adlı romanı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında vatanın dört bir yanında gerçekleşen eğitim şahlanışının muhteşem tasviri.. 

Sıtma yuvası bir köy ve bataklığın altında keşfedilen bir pınar..

Öğretmenin ışığı ile aydınlanan köylü ve toprağın binbir bereketle rengarenk uyanışı... 

Şimdi...

Bize hayatiyet veren tüm renklerimiz flu...

Köyler okulsuz, köyler öğretmensiz, okullar öğrencisiz, sınıflar sessiz...

Oysa ne çok ihtiyacımız var  toprağı uyandırmaya, ne çok ihtiyacımız var yeniden canlandıracağımız bir eğitim şuuruna..

Ah! Ne çok ihtiyacımız var eğitmeye ve eğitilmeye...

Yaşadığımız tüm eksik, noksan ve yanlışları düzeltmek için; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirme şuuruna sahip öğretmenlerimize ne çok ihtiyacımız var…

Başöğretmenimiz M. Kemâl Atatürk’ün manevi şahsında; dünümüzde, bugünümüzde var olan, yarınlarımızı hazırlayan tüm değerli öğretmenlerimize minnet ve saygı ile...

Öğretmenler günü umutlu olsun...